Fatma Ç. KABADAYI

Fatma Ç. KABADAYI

Gazeteci Yüksel Kalkan'ın Bozahmedin Osman Eseri Üzerine...

Kayserili gazeteci-yazar Kayseri Yazarlar Birliği yönetim kurulu üyesi Yüksel Kalkan yeni bir esere daha imza attı;  bu kez bir anı romanı yazdı: Efsane Adam Bozahmedin Osman.

İsmime imzalanan bu kıymetli eseri okumak ancak bu hafta kısmet oldu.  Düşüncelerimi sizlerle de paylaşmak istedim.

 

bozahmedin osman ile ilgili görsel sonucu

 

Roman kapağı ressam Hasan Gürpınar tarafından çizilmiş. Açık mavi tonlarındaki kapakta, üstünde Bozahmedin Osman’ın olduğu romanda kırat Rüzgar olarak tanıyacağınız şaha kalkmış bir at, arkada memleketimin simgesi Erciyes’in görüntüsü var. İsmail Adil Şahin’in tashihini yaptığı, Mehmet Çelebi’nin yayına hazırladığı 254 sayfalık eser Bizim Büro tarafından basılmış.

Bilirsiniz, roman yazmak sabır ister, birikim ister, kurgu ister. Hele anı romanı yazmak uzun bir araştırma ister. Bunların yanı sıra okurun dikkatini uzun süre tutabilmek, okura bitirme isteği aşılayabilmek ve bilgilerine yenilerini eklemesine fırsat tanımak ister.

Roman Kayseri’de yaşamış bir Eşkıyanın yaşam hikâyesini konu almış. Romanı okumadan önce yazara okurlardan gelen tepkileri sorduğumda okurlarının sonuçtan memnun olduğunu hatta Bozahmedin Osman’ın yaşadığı mekâna gidip görmek istediklerini söylemişti. Bu bile romana başlamak için iyi bir ön duyum oldu benim için.

Yaşanmışlıkların memleketimde geçmesini önemsemeseydim bile bu alanda yeni bir bakış açısı için farklı bir tarz olduğunu düşündüm. Okurken mavzer, fişeklik, atlar, silahlar, mermiler gibi daha önce duyduğunuz ama nasıl kullanıldığını bile bilmediğimiz kelimelerle haşir neşir olurken Kayserili şivesinde kullanılan bazı kelimeler, kalıplar, atasözleri de var. Örneğin Osman’ın atı Rüzgâr, ürüzgar olarak geçiyor birçok yerde. Fakat eserde bu tarz kelimeler çok sayıda da değil. O yöreye ait argolar da ara sıra işlenmiş. Romana renk katmış.

Kayseri’nin ilçeleri, köyleri, dağları, yolları bu konuyu mesleği icabı bilen yazarımız için zor olmasa da yol gidişatları romanda çok iyi işlenmiş. Eşkıya Osman’ın mekânı olan Yılanlı Dağı’na giderken izlediği yol her seferinde başka yerlerden olduğundan dolayı, okur kimi zaman mahalle aralarından kimi zaman ilçe yollarından onunla gidiyor.

Görüntünün olası içeriği: 3 kişi

Bizim memlekette Kör Ali,  Zaza’nın Ahmet gibi lakaplar vardır. Yazarımız her kahramanda bir lakap kullandığı için olayları takip ederken “bu kimdi?” diye şüpheye düşmüyorsunuz, çünkü ana karakterler yanında çok fazla yan karakterler de var. Fikrimce eserde bu lakap olayının çok abartıldığını düşündüğüm yerler de oldu. Keşke daha az kullanılsa, bazılarına da ismiyle yer verilseydi.

Yıllar önce izlediğim bir filmin sonunda kiralık katilin ölümüne ağlamıştım. Bozahmed’in ölümü beni genç yaşta öldüğü için duygulandırdı. Ama açıkçası romanda ana karakterin söylediği gibi  “Herkes kaderini yaşar” sözüne katılsam da gerçek hayatta Bozahmedin Osman’ın zamanında teslim olması gerekirdi diye düşündüm. Yazar buna gerçek hayat hikâyesi olduğundan müdahale edemezdi elbette. Nedense ‘keşke zamanında teslim olsaydı ömrünü dağlarda çürütmeseydi’ diye düşünüyor insan. Fakat başka bir gözlükle de bakarsak diğer yandan aslında Bozahmedin Osman gibi birilerine toplumun ara sıra da olsa ihtiyacı var. Kanuna bırakmak istemediğimiz ya da iyice uzayan meseleler için onlar da gerekli. Şahsen şu an yaşıyor olsa ben de Yılanlı Dağı’na çıkıp derdimi söylerdim. Çünkü roman kahramanı kötülere cezasını kendi yöntemiyle veriyor, öldürmüyor ama okuduklarınızın sonrasında içten içe “hak etti” diyorsunuz.

Peki, bunca özenle yazılmış sayfayı art arda çevirirken hiç mi kızmadık eşkıyamıza? Kızdık, eşi Nimet varken ikinci eş olarak da Gülsüm ile evlenmesine  –ki zaten bütün kaderi o nedenle değişiyor-, ikisine de kaçış kovalamaca nedeniyle gün göstermemesine… Yeğeninin suçsuz yere hapse girmesine sırf kendi çıkarı için itiraz etmemesine…

Bozahmedin Osman okunası bir roman olmuş, sadece erkeklerin değil bayanların da gençlerin de okuyabileceği sürükleyici, merak uyandıran bir roman.

Roman kahramanının fotoğrafı ve arkadaşlarıyla bir görüntüsü de kitabın arka sayfalarına meraklıları için konulmuş, bu da çok iyi düşünülmüş doğrusu.

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi

 

Kitabın tanıtım yazısı şöyle: “Kitapta yer alan Osman'ın namlı bir eşkıya olduğunu, köy yolunda bir kişiyi vurmasıyla kaderinin değiştiğini söyledi. Osman, katil damgasının ardından dağlarda, ovalarda, bozkırlarda, son nefesine kadar devlet tarafından aranan bir eşkıya olmuştur. O da öyle yaptı. Dağlara çıktı. Devlet güçlerine yakalanmamak için yüksekleri mesken tuttu. Mağaralara gizlendi. Akla hayale gelmeyen türlü türlü olayları gördü yaşadı. Göllerde yıkanıp, soğuk pınarlardan su içti. Kurdun, kuzuya, alaca kartalın yılanı, atmacanın kuşu, kaptığını seyretti, kuru ekmeğini çobanlarla paylaştı. Osman 48 yıllık kısa hayatı boyunca yaşamının değişmesini, kaderin kara pençesinin yakasından düşmesini çok istedi fakat olmadı. O kaçıp kurtulmak istedikçe kaderi peşine düştü bırakmadı.”

Romandan bir bölümü de merak edenler için paylaşmak görevimizdir:

 

"-Osman Ağa, Gülsüm’ün babası Çakıroğlu bizim hanımın dayısı olur. Bu bölgeye jandarmalar çok gelir. Sana kamışlıkta bulunan gizli geçit sırrını vereyim, çok sıkıştığında bu yoldan geç.  Karşımızda bulunan kamışların arasından gidilen geniş, düz granit sal taşı döşeli iki atın yan yana gideceği Taşlı Sultan Yolu var.

Bu yolu dedem babama söylemiş, babam da bana söyledi. Ben kaç kez bu yoldan geçtim. Bu bölgeye sal taşından dolayı kayıkçılar gelmez. Sultan yolundan geçerken atın ayak tırnakları su içinde gider. Su yılanından at korka bilir ona dikkat et. “Taşlı Yolu” takip et. Suyolu bitimi yaprakları yere inmiş asırlık söğüt ağacıdır. Ağaçları geç, ilerisi Develi köylerine giden toprak yolu görürsün.”

Halim Ağa’nın anlattığı yol Osman için çok önemliydi.

Sohbetin ardından Gülsüm kalkarak getirdiği yiyecek heybesini Osman’ın atının sırtına attı. Osman, Halim Ağa ve eşine teşekkür etti. Gülsüm’le de vedalaşan Osman, atını Halim Ağa’nın dediği ince ‘Taşlı Sultan Yolu’na sürdü. Berdiler ve kamışlar atın karın bölgesini geçiyordu.  Su yılanına yakalanmadan karşı söğüt ağacını gördü. Başarmanın sevinciyle ağaçların yanında toprak yola çıktı.

Gülsüm babasıyla birlikte karar vererek, çiftlik evini ve tarlaları Karahisarlı bir adama devretti…"

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, ayakta

 

Kısacası, bir zamanlar Kayseri’de yaşayan diğer civarlarda namı Efsane olarak anılan, yiğit mi yiğit, doğruların yanında olduğunu düşünen bir Bozahmedin Osman varmış, yaşanması gereken olaylar, cezasını çekmesi gereken insanlar… Yazarın anlaşılır bir dille kaleme aldığı, bin dokuz yüz kırk beş yılında vefat eden Eşkıya Bozahmedin Osman’ın hayatı size bir kez daha “Özgürlük gibisi yok” dedirtiyor.

Yaptığı araştırmalar sonucunda sabırla kaleme aldığı bu eseri için yazarımızı tebrik ediyor, yeni eserlerini dört gözle beklediğimizi ifade etmek istiyoruz. Okumak lazım…

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum