xxxx111
Siyaset: Stratejik oyun
Geçtiğimiz hafta boyunca Ankara ve İstanbul'da katıldığım genellikle partili ve sempatizan olarak Ak Parti'ye yakın insanların bulunduğu davetlerde karşılaştığım manzara şuydu: Yemek boyunca değişik konular tartışıldı, tam ayağa kalkıldığında tek tek yanıma gelenler “Şu mayın işi de ne Allah aşkına?” sorusunu yönelttiler...
Ak Partili siyasetçiler ile Ak Parti'ye kendini yakın hissedenler 'mayın' sözcüğünü toplum içinde ağızlarına almak istemiyorlar...
Başbakan Tayyip Erdoğan tartışmalardan rahatsız, biliyorum; ancak kendisini sevenler de onun bu rahatsızlığının yol açtığı kafa karışıklığı yüzünden ne diyeceklerini bilemez haldeler... Biri, “Davos'ta sergilediği meydan okumanın bedelini mi ödüyoruz?” diye sordu bana...
Sanmıyorum. Olayın aldığı biçim beni de müthiş rahatsız ettiği halde görüntünün hepimizi aldattığını düşünüyorum. Tayyip Bey kendisini içinden çıkılması kolay olmayan bir sandığın içerisine hapsetti, kendisine itimat edilmesini bekleyerek bu puslu görüntüyü dağıtmayı bekliyor. Davos'taki çıkışından ötürü kendisini ayakta alkışlayanların şimdi yönelttikleri sert eleştirileri anlamakta zorlanıyor.
En çok kızdığı da partisinin grubu... Neredeyse iki hafta boyu Genel Kurul çalışmalarına katılmayarak 'mayın' yasasını geciktirdi Ak Parti milletvekilleri; sonunda ancak zevahiri kısmen kurtarmaya yarayacak bir ufak değişiklik yapıldı ve TBMM Başkanı Köksal Toptan saatler boyu kürsüde oturarak oturumu bizzat yönetti de yasa geçebildi.
Yine de Ak Parti çevreleri rahatsız...
Rahatsızlığı büyüten İsrail'in Ankara Büyükelçisi Gaby Levy'nin son zamanlarda kendisini iyice görünür hale getirmesi... Muhalefetin “İktidar mayından temizlenecek araziyi İsrail şirketlerine peşkeş çekecek” propagandasını yoğunlaştırdığı geçen hafta, Büyükelçi Levy Şanlıurfa'daydı ve “Her Musevi bu toprakları Tevrat'tan tanır” gibi cümleler eşliğinde “Buraları işgal gibi bir niyetimiz yok” garip mesajını verdi.
Büyükelçi Levy Meclis'in konuyu bir daha ve son kez görüşeceği önceki gün TBMM kulisindeydi. Meğer bir fotoğraf göstermek için kendisini CHP Grup Başkanvekili Şahin Mengü çağırmış... “Mayın yasasıyla ilgili olarak gelmedim” dedi, ama gelişi milletvekillerini iyice huylandırdı.
Daha önce bu konuya değinirken İsrail'in oyun oynadığı kuşkumu dile getirmiştim. Oyun ise yapılan, hayli başarılı olduğunu belirtmek isterim. Bir yandan Başbakan Erdoğan'ın mayın temizleme işini ve ardından temizlenmiş toprakların tarım arazisi olarak kullanımını İsrail şirketlerine ihale edeceği görüntüsü pekişti, bir yandan da Ak Parti çevrelerinin yasaya itirazlarının parti tabanındaki 'anti-Semitik' duygulardan kaynaklandığı görüşü sanki doğruymuş gibi dışa vurdu.
İki ucu pis değnek... Bir uçta Davos tartışmasında İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e meydan okuyan Başbakan Erdoğan'ın İsrail'e kıyak çıkma derdinde olduğu görüntüsü, öteki uçta ise ihale İsrail'e verilmesin diye yasa çıkartmak istemeyen Ak Parti milletvekilleri...
Tasarı sonunda yasalaştı, ama oyunu oynayan da müthiş başarılı oldu. Nur Serter bile Meclis kürsüsüne çıkıp “Vatanı satıyorsunuz” diye Ak Parti Grubu'na sataşma fırsatı buldu ya, gerisini siz anlayıverin...
Oyun tersine de kurulabilirdi: Hem Tayyip Erdoğan hem de Ak Parti Grubu bu oyundan kazançlı çıkabilir, Başbakan Erdoğan'ın İsrail ile ilgili tavrının 'anti-Semitizm' ile ilişkisi olmadığı, Ak Parti milletvekillerinin de ülke çıkarlarından başka bir şey düşünmediği zihinlere kazınabilirdi.
Bu görüşümü paylaştığım ortamlarda hep aynı tepkiyi aldığımı da kayıtlara geçireyim: “İyi de böyle bir oyunu bizde kim kuracak?” Bu tepkinin altında, Ak Parti üst düzeyinde siyaseti stratejik bir oyun olarak gören anlayış bulunmadığı yatıyor.
Oysa Hüsamettin Cindoruk yaşlılığını geçirdiği huzur dolu evinden çıkıp DP'nin başına geçiyor, müflis bir siyasi partinin son seçimde kapağı Meclis'e atan eski başkanıyla yanyana fotoğraf çektiriyor; her ikisinin arkasında eski bir cumhurbaşkanının gölgesi hissediliyor...
Siyaseti bir 'stratejik oyun' olarak gören ve adımlarını plana göre atan insanlar bunlar...
CHP de aynı görüşte, onlar da 'stratejik bir oyun' olarak yaklaşıyorlar siyasete; öyle olmasaydı partinin Grup Başkanvekili son oylamanın yapılacağı gün Meclis'teki odasına İsrail Büyükelçisini davet eder miydi? Büyükelçinin Meclis'teki varlığının yol açacağı tepki hesap edilerek özellikle o güne denk düşürülmüş stratejik bir davet o...
Ankara ve İstanbul'daki dostlarından edindiğim izlenimi tek sözcükle Tayyip Bey'e aktarmak isterim: Üzgünler... Onun nâmına üzgünler...
Ak Partili siyasetçiler ile Ak Parti'ye kendini yakın hissedenler 'mayın' sözcüğünü toplum içinde ağızlarına almak istemiyorlar...
Başbakan Tayyip Erdoğan tartışmalardan rahatsız, biliyorum; ancak kendisini sevenler de onun bu rahatsızlığının yol açtığı kafa karışıklığı yüzünden ne diyeceklerini bilemez haldeler... Biri, “Davos'ta sergilediği meydan okumanın bedelini mi ödüyoruz?” diye sordu bana...
Sanmıyorum. Olayın aldığı biçim beni de müthiş rahatsız ettiği halde görüntünün hepimizi aldattığını düşünüyorum. Tayyip Bey kendisini içinden çıkılması kolay olmayan bir sandığın içerisine hapsetti, kendisine itimat edilmesini bekleyerek bu puslu görüntüyü dağıtmayı bekliyor. Davos'taki çıkışından ötürü kendisini ayakta alkışlayanların şimdi yönelttikleri sert eleştirileri anlamakta zorlanıyor.
En çok kızdığı da partisinin grubu... Neredeyse iki hafta boyu Genel Kurul çalışmalarına katılmayarak 'mayın' yasasını geciktirdi Ak Parti milletvekilleri; sonunda ancak zevahiri kısmen kurtarmaya yarayacak bir ufak değişiklik yapıldı ve TBMM Başkanı Köksal Toptan saatler boyu kürsüde oturarak oturumu bizzat yönetti de yasa geçebildi.
Yine de Ak Parti çevreleri rahatsız...
Rahatsızlığı büyüten İsrail'in Ankara Büyükelçisi Gaby Levy'nin son zamanlarda kendisini iyice görünür hale getirmesi... Muhalefetin “İktidar mayından temizlenecek araziyi İsrail şirketlerine peşkeş çekecek” propagandasını yoğunlaştırdığı geçen hafta, Büyükelçi Levy Şanlıurfa'daydı ve “Her Musevi bu toprakları Tevrat'tan tanır” gibi cümleler eşliğinde “Buraları işgal gibi bir niyetimiz yok” garip mesajını verdi.
Büyükelçi Levy Meclis'in konuyu bir daha ve son kez görüşeceği önceki gün TBMM kulisindeydi. Meğer bir fotoğraf göstermek için kendisini CHP Grup Başkanvekili Şahin Mengü çağırmış... “Mayın yasasıyla ilgili olarak gelmedim” dedi, ama gelişi milletvekillerini iyice huylandırdı.
Daha önce bu konuya değinirken İsrail'in oyun oynadığı kuşkumu dile getirmiştim. Oyun ise yapılan, hayli başarılı olduğunu belirtmek isterim. Bir yandan Başbakan Erdoğan'ın mayın temizleme işini ve ardından temizlenmiş toprakların tarım arazisi olarak kullanımını İsrail şirketlerine ihale edeceği görüntüsü pekişti, bir yandan da Ak Parti çevrelerinin yasaya itirazlarının parti tabanındaki 'anti-Semitik' duygulardan kaynaklandığı görüşü sanki doğruymuş gibi dışa vurdu.
İki ucu pis değnek... Bir uçta Davos tartışmasında İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e meydan okuyan Başbakan Erdoğan'ın İsrail'e kıyak çıkma derdinde olduğu görüntüsü, öteki uçta ise ihale İsrail'e verilmesin diye yasa çıkartmak istemeyen Ak Parti milletvekilleri...
Tasarı sonunda yasalaştı, ama oyunu oynayan da müthiş başarılı oldu. Nur Serter bile Meclis kürsüsüne çıkıp “Vatanı satıyorsunuz” diye Ak Parti Grubu'na sataşma fırsatı buldu ya, gerisini siz anlayıverin...
Oyun tersine de kurulabilirdi: Hem Tayyip Erdoğan hem de Ak Parti Grubu bu oyundan kazançlı çıkabilir, Başbakan Erdoğan'ın İsrail ile ilgili tavrının 'anti-Semitizm' ile ilişkisi olmadığı, Ak Parti milletvekillerinin de ülke çıkarlarından başka bir şey düşünmediği zihinlere kazınabilirdi.
Bu görüşümü paylaştığım ortamlarda hep aynı tepkiyi aldığımı da kayıtlara geçireyim: “İyi de böyle bir oyunu bizde kim kuracak?” Bu tepkinin altında, Ak Parti üst düzeyinde siyaseti stratejik bir oyun olarak gören anlayış bulunmadığı yatıyor.
Oysa Hüsamettin Cindoruk yaşlılığını geçirdiği huzur dolu evinden çıkıp DP'nin başına geçiyor, müflis bir siyasi partinin son seçimde kapağı Meclis'e atan eski başkanıyla yanyana fotoğraf çektiriyor; her ikisinin arkasında eski bir cumhurbaşkanının gölgesi hissediliyor...
Siyaseti bir 'stratejik oyun' olarak gören ve adımlarını plana göre atan insanlar bunlar...
CHP de aynı görüşte, onlar da 'stratejik bir oyun' olarak yaklaşıyorlar siyasete; öyle olmasaydı partinin Grup Başkanvekili son oylamanın yapılacağı gün Meclis'teki odasına İsrail Büyükelçisini davet eder miydi? Büyükelçinin Meclis'teki varlığının yol açacağı tepki hesap edilerek özellikle o güne denk düşürülmüş stratejik bir davet o...
Ankara ve İstanbul'daki dostlarından edindiğim izlenimi tek sözcükle Tayyip Bey'e aktarmak isterim: Üzgünler... Onun nâmına üzgünler...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.