İslam'ın Işığında Günlük Hayat - 4

Aile ve Sosyal İlişkiler: Ebeveyn-Çocuk İlişkileri-Ana Baba Hakkı

Değerli okurlarımız,

Üç haftadır İslam’ın ışığında günlük hayat başlıklı yazılarımızı sürdürüyoruz. Arka arkaya yazdığımız yazılarla, İslam’ın günlük hayatımızı vermesi gereken şekli, hayatımızı yöneltmesi gereken istikameti ele almaya çalışıyoruz. Aslında başlıkta günlük derken bir günlük bir hayatı kastemiyoruz, hayatımızın her gününü, her anının İslami ölçütlere göre şekillendirmemiz gerektiğine işaret ediyoruz.

Aile ve Sosyal İlişkiler ana başlığı altında şimdiye kadar üç temel konuyu ele aldık

Önce ailenin oluşması için gereken temel aşama olan “Evlilik Öncesi Hazırlık ve Eş Seçimi” ardından aile müesseseininkurulması ve bunun zaruri bir sonucu olarak “Karı-Koca Hakları ve Sorumlulukları” konusunu ele aldık. ​“İslami Aile Terbiyesi” nin de bu süreçte ele alınması gerekiyordu. Geçen hafta onunla ilgili açıklamalar yaptıktan sonra bu hafta arrık çocuların olduğu bir süreç çocukların anne-baba ile ilişkilerin konusunu ele almamız gerekti. Bu hafta “Ebeveyn-Çocuk İlişkileri” konusuna temas edecek, İslam'ın ebeveyn-çocuk ilişkilerine getirdiği nezih ve dengeli yaklaşımı, ana-babanın çocuklar üzerindeki haklarını birgazete makalesi çerçevesinde ve ayet, hadis ve alimlerimizin sözleri ışığında incelemeye, aktarmaya çalışacağız.

Ebeveyn-çocuk ilişkileri günlük hayatın bir paçası, toplumsal yapının en önemli unsurlarından birini oluşturduğu gibi İslam’ın müslümanın hayatına çizdiği temek düsturlardan biridir. İslam'da ebeveyn-çocuk ilişkileri, Kur'an-ı Kerim ayetleri ve Hz. Muhammed'in (s.a.v.) hadislerine dayanmaktadır. Kur'an-ı Kerim'de, özellikle İsra Suresi 23. ayet ve Ahkaf Suresi 15. ayette, ebeveyne karşı davranış biçimleri açık bir şekilde belirtilmiştir. Bu ayetler, ebeveyn-çocuk ilişkisinin temel parametrelerini belirlerken, aynı zamanda bu ilişkinin Allah'a kulluk kavramıyla olan bağlantısını da ortaya koymaktadır.

Anne -Babaya İyilik Yapmak

Kur'an-ı Kerim'de "Biz insana anne babasına iyi davranmayı emrettik" (Ahkaf, 46/15) buyurulurken, "Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa, onlara 'öf' bile deme! Onları azarlama! İkisine de güzel söz söyle" (İsra, 17/23) ayetiyle anne-baba hakkının önemine vurgu yapılmıştır. Anne-baba hakkını ve önemini vurgulamakta “onlara of bile demeyi yasaklayan bu ayetten daha güçlü bir ifade olabilir mi?

Hz. Peygamber (s.a.v) bir hadisinde "Anne babanın çocuk üzerindeki hakkı, Allah'ın kendi üzerindeki hakkı gibidir" buyururken, başka bir hadiste "Cennet anaların ayakları altındadır" (Nesai) diyerek anneye saygının önemini vurgulamıştır. Bir gün kendisine gelen birine "Annen, annen, annen, sonra baban" (Buhari) diyerek, anneye üç kat değer vermiştir.

Anne-Baba Hakkının İslami Literatürdeki Yeri

İslam düşünce tarihinde anne-baba hakkı, birçok âlim tarafından detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Özellikle İmam Gazali'nin "Kimya-yı Saadet" adlı eserinde, ebeveyn-çocuk ilişkisini kök ve dal metaforuyla açıklaması, bu ilişkinin organik ve vazgeçilmez yapısını vurgulamakta ve şunları söylemektedir: "Anne-baba ile çocuk arasındaki ilişki, kökle dal arasındaki ilişki gibidir. Kök sağlam olmadan dal yeşermez, dal dikkatli büyütülmezse kök mutlu olmaz."

Hz. Ömer (r.a) bir gün yaşlı babasını sırtında Kabe'yi tavaf ettirirken İbn Abbas'a rastlar. İbn Abbas "Ne güzel evlatsın ey Ömer!" deyince, Hz. Ömer "Babamın bana yaptıklarının yanında bu hiçbir şey değil" der.

Ayet, hadis ve sahabenin bu beyanları, anne baba hakkının önemine ve evladın kendine bunca fedakarlık yapan ebeveynine iyilik yapmasına dikkat çekilmektedir, bu hakkın kolayca ödenemeyeceğine işaret edilmemektedir.

İslam Filozofu İbn Sina'nın sistematik yaklaşımı, çocukların ebeveynlerine karşı görevlerini şu şekilde sınıflandırmıştır:

İtaat ve saygı gösterme

İhtiyaçlarını karşılama

Alçakgönüllü davranma

Dualarında onları anma

Vefatlarından sonra hayırla yâd etme

Şu tarihi olayı çarpıcı bir örnek olarak verelim : Abbasi halifesi Harun Reşid bir gün annesi Hayzüran'ın huzuruna çıkar. Annesi ayağa kalkmaz. Vezir "Emirü'l-müminin geldi, neden ayağa kalkmıyorsunuz?" deyince, Hayzüran "O benim için önce evladımdır, sonra halife" der. Ne kadar çarpıcı bir ifade! Ne olursan ol, hangi makama gelirsen gel, sen bir evlatsın ve annen ve babana hürmet etmekle mükellefsin.

İmam Şafii'ye atfen aktarılan şu olayda çok dikkat çekicidir: Bir gün annesi İmam Şafiden su istiyor, İmam suyu getirdiğinde annesinin uykuya daldığını görünce, annesi uyanana kadar saatlerce elinde su kabıyla beklemiş "Neden başka zaman vermedin?" diyenlere "Annemin istediği vakitte veremezsem, onun hakkını ödeyemem diye korktum" demiş. Ne büyük hürmet ve ne büyük vefa

Ana Babaya İyilik Kendimize İyilik Demektir

Mevlana "Fihi Ma Fih"te der ki: "Evlat, anne babasına karşı öyle davranmalı ki, kendi evladından aynı davranışı görmeyi hak etsin. Anne baba da evladına öyle davranmalı ki, Allah'ın rızasını kazansın." Aslında anne-babamıza yaptığım iyilik dolaylı yoldan kendimize yaptığımız bir iyiliktir.

İbn Kayyım el-Cevziyye "Zadul Mead"da şöyle der: "Anne babanın duası evlat için en büyük sermaye, evladın duası anne baba için en güzel hediyedir."

Ana-baba hakkı ilim tedrisinden de büyüktür.

İslam âlimleri, ebeveyn hakkının nafile ibadetlerden daha üstün olduğunu vurgulamışlardır. Aşağıda aktarıldığı gibi Süfyan-ı Sevri'nin bu konudaki görüşü, anne-babaya hizmetin hem bireysel hem de toplumsal boyutunu ortaya koymaktadır. Ebu Hanife'nin ders esnasında annesine öncelik vermesi, bu hakka verilen önemin pratik bir göstergesidir.

İmam-ı A’zam Ebu Hanife'nin talebesi İmam Ebu Yusuf hocasıyla ilgili şöyle bir anısını anlatır: "Bir gün hocam ders verirken annesi geldi. Hocam hemen dersi bırakıp annesinin yanına gitti. Döndüğünde 'İlim büyük bir nimettir ama anne hakkı daha büyüktür' dedi."

Süfyan-ı Sevri'den nakledilir: "Anne babaya hizmet nafile ibadetten efdaldir. Çünkü nafile ibadet kişinin kendisi için, anne babaya hizmet ise hem kendisi hem onlar içindir."

İslam tarihinden önemli şahsiyetlerin ebeveynlerine karşı tutumları, teorik çerçevenin pratiğe nasıl yansıdığını göstermektedir. Onlar anne-baba hakkını sadece sözleriyle değil, hayatlarında da bizzat yaşayarak eda etmeye çalışmışlardır. Yukarda aktardığımız, Hz. Ömer'in babasını Kâbe'de tavaf ettirmesi, Harun Reşid ile annesi Hayzüranarasındaki diyalog ve İmam Şafii'nin annesine karşı gösterdiği hassasiyet, bu ilişkinin tarihsel boyutunu ortaya koymaktadır.

Modern Dönemde Ebeveyn-Çocuk İlişkileri

Bediüzzaman Said Nursi'nin modern dönemdeki gözlemleri, ebeveyn-çocuk ilişkilerindeki paradigma değişimini açıkça ortaya koymaktadır. Geleneksel yapıdan modern aile yapısına geçişte yaşanan değişimler, İslami perspektiften yeniden değerlendirilmeye muhtaçtır. Bu konuda Bediüzzaaman Said Nursi şunları söylemektedir: "Eskiden çocuklar sekiz yaşına kadar ebeveynini dinlerdi. Şimdi ebeveyn, sekiz yaşına kadar çocukları dinliyor. Bu, terbiyede bir inkılap-ı aciptir."

İslam'ın ebeveyn-çocuk ilişkilerine getirdiği perspektif, sadece teorik bir çerçeve sunmakla kalmayıp, pratik uygulamalarla da desteklenen kapsamlı bir sistem önermektedir. Bu sistem, modern toplumun yaşadığı aile içi ilişki sorunlarına çözüm potansiyeli taşımaktadır. Günümüz toplumunda yaşanan değer erozyonuna karşı, İslami öğretilerin sunduğu dengeli ve sürdürülebilir ilişki modeli, önemli bir alternatif olarak değerlendirilmelidir.

Gelecek yazımızda aile dışındaki unsurlara temas etmeye Akrabalık Bağları ve akrabalarımızla ilişkiler konusunu ele almaya çalışacağız.

Allah'a emanet olun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.