Mehmet Y. ULUTAŞ
Sanat ve Biz Muhafazakarlar
Sanat bir cemiyet yapısının dışavurum yaptığı en önemli ögelerden biridir. Sanatçılık ise Allah vergisi bir iştir, yani hasbelkader veya çalışarak olunmaz. Çalışarak ancak daha iyi olunur. Sanat yapmayı ve sanatçı olmayı gerçekten istemek gerekir. Çünkü mesleğinde ne kadar başarılı olacağını veya ne kadar para kazanacağını başlangıçta bilmen mümkün değildir. Yani matematiksel ve kar-zarar hesabı yapılarak girişilecek bir meslek değildir.
Sanatçılık eskiden ve kısmen hala karnı doyanı karnı doymayandan daha az olan bir meslekti ve o yüzden mesela sanatçıya ev veya kız verilmezdi. İşbu sebeplerle eskiden sanatçılık süfli (aşağı, bayağı) bir meslek olarak görülürdü. Sanat hakikaten de çok meraklısının ve tutkulusunun yapacağı bir iştir. Örneğin ben hayatım boyunca tiyatro, sinema, opera gibi görsel sanatlara hep ilgi duymuşumdur ama hiçbir zaman bunu bir meslek olarak yapmayı düşünmedim.
Son 27 senedir ABD’de yaşayan bir sanatsever olarak vatandaşlarımızın bütün Türkiye’de, ama özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir’de, sanat eserlerine, yapıtlara, oyunlara, sergilere ulaşma konusunda oldukça şanslı olduklarını görüyorum. Her türlü klasik resim, çağdaş sanat, tiyatro, opera ve diğer sanat dallarında inanılmaz sayıda ve çeşitlilikte eserler ve gösteriler halkın beğenisine sunuluyor.
İstanbul’daki sanat faaliyetleri paleti oldukça geniş. Bu yüzden her İstanbul’a gelişimde mutlaka azami sayıda sergi, tiyatro, opera, müzikal görebilmek için elimden geleni yaparım. Nitekim bu seneki İstanbul seyahatime iki tiyatro, bir müzikal, iki çağdaş sanat sergisi ve birkaç müze ziyareti sıkıştırabildim.
İstanbul’un sahip olduğu sanat paletini ABD’de mukayese edebileceğim tek şehir olarak New York’u görüyorum. Çünkü en şaşaalı, en derin kadrolu, en çok seyirci toplayan gösteriler ve sergiler New York’ta olur. Nitekim sırf Broadway’de bir tiyatro oyunu veya müzikal seyredebilmek için 3-5 saat uçak seyahati yapan, binlerce Dolar harcayan Amerikalılar var.
New York’taki gösteriler o kadar pahalıdır ki inanamazsınız. Örneğin şu anda Broadway’da sahnelenen ve ülkenin kurucu önderlerinden olan Alexander Hamilton’un hayatını konu alan “Hamilton” müzikalinin bilet fiyatları 200 ile 500 ABD Doları arasında değişiyor. Yani tek kişilik bilet fiyatı yaklaşık 3.700 ile 9.300 TL arasında değişiyor. Umarım dudaklarınız uçuklamamıştır!
Geçen hafta İstanbul Şehir Tiyatroları’nda bu sezon gösterime giren meşhur Shakespeare yapıtı “Hamlet” oyununun prömiyerine gittim. Bilet almak için siteye girdiğimde biletlerin 14 TL ile 30 TL arasında değiştiğini gördüm. Ne yazık ki tüm biletler tükenmişti. Neyse ki hatırı sayılır bir dostum bana bir bilet ayarladı ve bu harika oyunu seyredebildim.
Sanırım aradaki uçurum mahiyetindeki bilet fiyatı farkı iki ülke arasında sanata maddi erişim imkanlarını apaçık ortaya koymuştur. İçinizde “Amerika’da insanlar çok daha fazla para kazanıyor ve o yüzden bu yüksek bilet fiyatları üzmez” diyeniniz varsa bilin ki bu doğru değil. Ve inanın bana arada çok belirgin bir prodüksiyon kalite farkı da yok.
Biz muhafazakar kesim tabi olduğumuz dinimiz İslam uyarınca derecesi kişiden kişiye farketmekle beraber sanata çekinceli yaklaşırız. Bu çekinceler “boş işler bunlar” ile “haram” arasında gider gelir. Aslında bu çekincelerde biraz haklılık payı da vardır. Örneğin muzır, müstehcen, cinselliği öne çıkaran, din ve dindarlarla alay eden sanat faaliyetlerine katılmayı veya seyretmeyi tercih etmeyiz. Ama bu durum nedense ifrat-tefrit dengesini zamanla bozmuş. Muhafazakarlar sanatçılık mesleğini hepten “süfli” görür olmuş ve meyletmemiş. Neticede ünlü Fransız düşünür Montaigne’in de dediği gibi “Bütün toptancı yargılar çürük ve tehlikelidir.”
Evren boşluk kabul etmediği için bugün sanat dünyasında muhafazakarlar pek yok. Sanatçılar doğal olarak devamlı medya önündeler ve söyledikleri/yazdıkları dinleniyor. Halk tabiriyle sayıları az ama sesleri gür çıkıyor. Sanatçıların çok büyük ekseriyeti liberal ve sol tandanslı olduğu için medyada serdettikleri görüşleri de bu minvalde oluyor ve toplumu etkiliyor. Bunu eleştirmiyorum çünkü insan doğru bildiğini ve inandığını konuşmakta hürdür.
Çok sevdiğim bir söz vardır: “Eğer masada değilsen menüdesindir.” Biz muhafazakar kesim de artık bu masada olmalıyız. Bizim çocuklarımız da sanat yapmalı. Sanat yapmak ve sanatçı olmak isteyen evlatlarımızı teşvik etmeli ve önlerini açmalıyız. Neticede sanat güzeldir, sanatçı kıymetlidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.