Recep KOÇAK
"Sakin Güç Kemal"
Kemal Kılıçdaroğlu kendisinin bile inanmakta zorlanacağı kadar hızlı bir şekilde CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturdu.
Kurultay’da yaptığı konuşma beklentilerin çok altında mesajlar içeriyordu.
Kılıçdaroğlu “başörtüsü” konusuna değinirken sadece merdiven altında çalışan başörtülülerden bahsediyordu.
Doğan Medya Grubu başta olmak üzere çok geniş bir medya çevresinden açık destek görüyor kendisi.
Onun hızlı gelişi ile CHP’nin oylarında hatırı sayılır oranda artış yakalanacağını umanlar, Kılıçdaroğlu’nun kitlelerin önüne daha dolgun bir içerikle çıkması için elinden gelen desteği veriyorlar.
Ertuğrul Özkök bugünkü yazısında (Hürriyet, 25.05.2010) Kılıçdaroğlu’nun çelişkisine dikkat çekerken, muhafazakâr camia için de bir eleştiri getiriyordu.
Önce Özkök’ün satırlarını okuyalım:
“Şu sahneyi yaşayan insanın kim olduğunu birazdan açıklayacağım.
‘Karanlık akşam, hava buz, yağmur feci, asgari ücretli ya da işsiz türbanlı hanım otobüs durağında, yanımda tir tir titriyor. Önünden bilmem kaç bin liralık 4X4 geçiyor. Zifos sıçrata sıçrata geçiyor. İkimizi de pisleterek ve sırıtarak geçiyor.’
“Zifos” sıçratarak ve sırıtarak geçen 4X4’ün içinde kim mi var?
“Türbanlı bir hanım...”
Hulki Aktunç, 1970’li yıllardan beri yakından izlediğim bir yazar. (…)
“Büyük Argo Sözlüğü” de onun eseridir. Yani sokak dilini, sokak raconunu da iyi bilir.
* * *
Hulki Aktunç dünden itibaren “Cumhuriyet” Gazetesi’nde yazmaya başladı.
Yukarıda yazdığım olayı onun ilk yazısında okudum.
Bir sahneye bu kadar sosyoloji, bu kadar siyaset sığar mı?
“Beraber pislendik biz bu çamurda.”
Çamuru atanlar arasında bir fark yok. Üstü başı çamur içinde kalanlar arasında da.
“Merdiven altında” sigortasız çalışan türbanlı kızla, hayatı yazı yazarak geçmiş bir insan, aynı durakta, soğuktan titreyerek, otobüs bekliyor.
“Durakta bekleyen türbanlı ile cipteki türbanlı” arasındaki mesafe ne kadar uzaksa; türbansızlar arasındaki mesafe de o kadar uzak.
Öyleyse, türbanın, “farklılaştırıcı” bir unsur olarak “adını koymanın” ne manası kaldı?
Onun “sigortasızlığının” adını koymak daha önemli değil mi?
Tabii hemen arkasındaki soru da geliyor.
Madem, “Beraber pisleniyoruz biz bu çamurda”, türbanı üniversite kapısından çevirmenin de bir manası var mı?
Zaten yoktu, şimdi hiç yok.
Cipli türbansız, cipsizin halinden anlamazsa, cipli türbanlı da cipsizin halinden anlamaz.
Bari üniversite kapısındaki türbansız, türbanlının halinden anlasın.
Türbanlı kızın üniversiteye girebilmesini sağlama görevi de, “merdiven altı şirketteki” türbanlı kızın hakkını savunan Kılıçdaroğlu’na düşer.”
Ruşen Çakır, CHP’yi yıllardır yakından takip eden bir gazeteci. O da, Kılıçdaroğlu’nun Kurultay konuşmasını zayıf bulanlardan. Bugün Habertürk TV’de Balçiçek Pamir’in sorularına cevap veren Çakır, başörtüsü yasağının tamamen kaldırılması gerektiğini, bunun da CHP eliyle yapılmasının doğru olacağını savunuyordu.
Kemal beyin epeyce bilinmeyen yönü yazıldı, çizildi kurultay sürecinde. Ona bazıları, “CHP’nin sakin gücü” yakıştırmasını yaptı. Kürk ve alevi kökenli oluşunun altı ısrarla çizildi.
Hatta soyunun Nasreddin hocanın soyu ile bir yerlerde birleştiğine dikkat çekildi.
CHP içinde bir yanda Gürsel Tekin ve ekibi, bir yanda Önder Sav, bir tarafta Baykal’ı destekledikleri için bu dönemde parti yönetimine alınmayan kırgınlar. Onların arasında ise “Gandi Kemal”.
Kemal bey, o kadar tazyik arasından nasıl sıyrılacak? O kadar suflörün hangi birisine kulak verecek?
Kemal bey Nasreddin Hoca ile uzaktan da akraba ise, siyaset sahnesi önümüzdeki aylar hayli renklenecek demektir. Hatta bir miktar neşe bile katılabilir tartışmalara.
Kılıçdaroğlu henüz durumunun vahametini düşünmeye fırsat bulabilmiş değil. Baş döndürücü bir hızla geldiği koltukta, politik arena için ani malzeme üretmenin çabasına girmiş durumda. Her konuşmasında tekrar tekrar “Recep bey” diyerek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı sinirlendirmenin çabası içinde görünüyor.
Başbakan Erdoğan’ın Kemal beyin bu ucuz tahriklerini ciddiye alarak vakit kaybetmesi onun ekmeğine yağ sürecektir.
Başbakan, defalarca Recep Bey” diyen Kılıçdaroğlu’na arada bir, “Buyurun, bir şey mi diyecektiniz?” diye sorsa yeterli olacaktır.
Baykal’ın işi zor demiştik bir yazımızda. Kılıçdaroğlu’nun işin daha zor. Baykal bari yılların siyasi tecrübesi ile ayakta durmayı beceriyordu.
Kılıçdaroğlu’na bazı çevrelerin abartılı desteği bitip evli evine, köylü köyüne gidince onun gerçek çapı ve ağırlığı ortaya çıkacak.
Balayı çok sürmeyecektir.
Kemal bey kendisi ile baş başa kaldığında kurtlar sofrasında hali nice olacaktır?
Deniz Baykal da Kemal beyin çıkartıldığı yerden aşağı sert düşüşünü görmek için şimdiden sabırsızlanıyor olmalı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.