Söz, hafife alınacak bir şey değildir.
Her şey bir söz ile başladı.
Yaradan'ın emri olan ''ol '' sözüyle evren şekillendi, canlılarla bezendi, insanlarla şereflendirildi.
Sözünden dolayı Yaradan, yarattıklarına mühlet vermiştir, vaadinin gerçekleşmesinden şüphe edilemez:
Bilinmeyen süresinden dolayı her bir kul Hakkın vaadinin ihmal edilmeyeceğini bilmelidir; sadece imhal edilebileceğini, yani bizce belirsiz olan, fakat O'nun katındaki belirli zamana kadar ertelenebileceğini kabul etmelidir.
Süleyman Çelebi'nin Mevlid'inde belirttiği gibi: Çün Yezdan ''ol!'' dedi, halk oldu cihan
''Olma !'' dese, mahvolur ol dem heman!
Sözle başlayıp kadere kadar yol alan bir sürecin içinde ömür tüketiyoruz..
Bir başka deyişle namazsız ezanla ezansız namaz arasında saltanat sürüyoruz...
İnsanların Elest bezminde, ruhlar aleminde Yaradan'ının sorusu üzerine verdiği söz de o günkü sözdelik ve söz oluş özelliğiyle kulların varlık alemindeki kaderini ve akıbetini belirleyecek bir önem taşımaktadır:
''-Ben sizin Rabbiniz değil miyim?'' hitabı, muhatap alınan cümle insan ruhları tarafından:
''-Bela (evet )!'' ile cevaplandırılarak karşılanmıştır. Bu ''Kalu bela…'' öyle bir söyleyiştir ki, diğer çağrıştırdığı anlamıyla insanoğlunun akıbetinin belası olmuştur!..
Bu yüzden Fuzuli gibi diyesi geliyor insanın:
''Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge ''Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayri…''
Söz ile başlayıp kadere kadar uzanan bir dizi aşamayı çok güzel ifade eden Mevlana'nın bazı sözleri gibi anonimleşmiş, bazen Gandi"ye de atfedilen bir uyarıyı burada dikkatlerinize sunmak istiyorum.
1)Sözlerinize dikkat ediniz,sonra duygularınız haline dönüşebilirler.
2)Duygularınıza dikkat ediniz; yoksa fikirlerinize dönüşebilirler.
3) Fikirlerinize dikkat ediniz, giderek kanaatlerinizi oluşturabilirler.
4)Kanaatlerinize dikkat ediniz, hareketlerinizi belirlemeye başlarlar.
5)Hareketlerinize dikkat ediniz, tekrarlana tekrarlana alışkanlıklarınızı doğurabilirler.
6)Alışkanlıklarınıza dikkat ediniz, size ait kararlara dönüşebilirler.
7)Kararlarınıza dikkat ediniz, inançlarınıza çevrilebilirler.
8)İnançlarınıza dikkat ediniz, kaderinize dönüşebilirler..
Basit gibi görünen bir sözün etkisinin kader durağına kadar yansıması için illa bu etki basamaklarını teker teker aşması gerekmeyebilir. Bazen bir veya birkaç basamağı sıçrayarak, bazen de hepsini birden kısa devre yaparak son noktaya erişilmesi de yaşanabilir. Söz ile gönül arasında çok kolay kurulan bir bağ vardır. Duygularımız işittiğimiz sözlerden etkilenirler. Bir kişiye kuru kuruya ve riyakarca söylenen ''Seni çok severim!...'' sözü bile, giderek muhatabında inandırıcı etki bırakır, karşılıklı sevgi oluşumuna yol açar. Tersine yapılan yergiler de nefreti doğurur. Bu yüzden söylenecek söz konusunda ölçülü olmak, hem sevgi hem de nefret yaratıcı etkilerini göz önüne alarak dikkatli davranmak bir zorunluluktur.
Hz.Davut ile Lokman Hekim arasında geçen bir kıssa bu bakımdan çok dikkate değer öğreticiliktedir:
Bir gün Hz. Davut Lokman Hekim'i çağırıp kendisinden yenilebilecek bir hayvan kesmesini ve içinden en iyi iki parça eti kendisine getirmesini ister. Bir müddet sonra Bilge Lokman kestiği hayvanın dili ve yüreğiyle Hz. Davut'un yanına döner.
Bazen bir veya birkaç basamağı sıçrayarak, bazen de hepsini birden kısa devre yaparak son noktaya erişilmesi de yaşanabilir.
Söz ile gönül arasında çok kolay kurulan bir bağ vardır. Duygularımız işittiğimiz sözlerden etkilenirler. Bir kişiye kuru kuruya ve riyakarca söylenen ''Seni çok severim!...'' sözü bile, giderek muhatabında inandırıcı etki bırakır, karşılıklı sevgi oluşumuna yol açar. Tersine yapılan yergiler de nefreti doğurur. Bu yüzden söylenecek söz konusunda ölçülü olmak, hem sevgi hem de nefret yaratıcı etkilerini göz önüne alarak dikkatli davranmak bir zorunluluktur.
Hz.Davut ile Lokman Hekim arasında geçen bir kıssa bu bakımdan çok dikkate değer öğreticiliktedir:
Bir gün Hz. Davut Lokman Hekim'i çağırıp kendisinden yenilebilecek bir hayvan kesmesini ve içinden en iyi iki parça eti kendisine getirmesini ister. Bir müddet sonra Bilge Lokman kestiği hayvanın dili ve yüreğiyle Hz. Davut'un yanına döner.
Aradan bir kaç gün geçince, Hz. Davut yeniden Bilge Lokman'ı çağırıp bu kez de kendisinden keseceği bir hayvanın etinden en kötü iki parçasını kendisine getirmesini ister. Bilge Lokman yine elinde bir dil ile yürek parçası olan etlerle geriye döner. Hz. Davut'un hem iyi hem de kötü iki et parçasının neden aynı bölümler olduğunu sorması üzerine Bilge Lokman şöyle cevap verir: ''- Vücuttaki iki et parçası olan dil ve yürek iyi olursa bütün vücut iyi olur, kötü olursa da bütün vücut kötü olur. Bu yüzden ben her iki sefer de aynı parçaları getirmek gerektiğini kabul ettim.''
Söz, zikir olursa insanı somuttan soyuta yöneltir, maddi alemden koparıp soyut alemde dolaştırır.
Söz,kendi kendisine dönen bumerang gibi olursa, kişinin son durağı hakkındaki murat ve niyetini de şekillendirebilir.
''Ben cehennemliğim, ne yapsam faydasız!'' yahut ''Ben cennetliğim, mutlaka kurtuluşa ereceğim!'' diyen bireylerin yönelişi de bu inanmışlık doğrultusunda olacağından, akıbetleri ve kaderleri bu sözler ile belirlenmiş hale gelecektir...
İnandıkları gibi yaşamayanların yaşadıkları gibi inanmaya başlaması mukadderdir. Özü ve sözü, içi ve dışı bir ve aynı olmak bu yüzden çok büyük önem taşımaktadır. Diğer basamaklar halindeki etkileri örneklendirmeye gerek yok... Herkes bunlardan çok güzel anılar, hikayeler ve sonuçlar çıkarabilir. Hayatımızın son durağı, Kalu Bela'da Rabbimize verdiğimiz sözün "gerçekten söz mü", yoksa (sözde söz mü) olduğunu da ispatlayacak bir büyük sınav olacaktır...
Allah cümlemizi bu konuda hayal kırıklığı yaşamayacak olanlardan eylesin! Amin!...
Selam ve saygılarımla...
BAHATTİN KARAGÖZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.