Nigar ALMANGIZI
Medya politikası
Azerbaycan Türkleri kan ağlıyor. Yazıma çarpıcı bir cümleyle başladım. Evet gerçekten Azerbaycan Türkleri asırlardır deyim yerindeyse kan ağlıyor. Zira ata yurdu olan ve bugün İran olarak bilinen bölgede yani Güney Azerbaycan’da yaşayan 35 milyon Azerbaycan Türkü olmadık zulüme maruz kalıyor. Türkler Güney Azerbaycanda baskı altında. Türklükleri unutturulmak üzere…
Bu konuda çok yazıldı, çok konuşuldu. Ancak , dünya kamuoyu bu haksızlığa hep sustu ve susmaya da devam ediyor. Kendimiz konuşup, kendimiz duyuyoruz. Son olaylar da bunu teyit ediyor. Gerek Karabağ, gerekse Güney Azerbaycan konusunda istediğimiz ve umduğumuz hiçbir desteği alamıyoruz. Bu gidişle de alacak gibi görünmüyoruz.
.
Peki Neden?
Sebep aslında herkesçe malum... Türk dünyasının bir araya gelmesini, daha da güçlenmesini önlemek ve dağınık halde yaşamasını temin etmek için. Çünkü bu siyaset bütün süper güçlerin işine geliyor
Peki ne yapılabilir?
Bize ve Türk dünyasına yapılan haksızlıkları dünyanın kabul edebilmesi için her şeyden önce Türk dünyasının birliği gerekir. Özellikle de medyanın…
Türkçe konuşan ülkelerin basın organları tek vücut olmalıdır. Azerbaycan medyasının terör örgütü PKK'ya karşı ortaya koyduğu tavrı, Türk medyası da Karabağ ve Güney Azerbaycan konusunda göstermelidir.. Ancak ne yazık ki Türkiye'de yaşayan ve gündemi yakından takip eden biri olarak, birkaç siyasetçi ve basın organı dışında bunu göremiyorum.
Bazen köşe yazarlarının Ermeni yazılarını okuyup, "acaba başka bir ülkede mi yaşıyorum" diye düşündüğüm oluyor. Bu sadece Türkiye'de değil, bütün Türk dünyasında böyle. Örneğin Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Kazakistan, Tataristan medyasında da Türk halklarının karşı karşıya kaldığı sorunlara yer verilmiyor. Hatta bu ülkelerin dünya politika yazarları bile Karabağ, Güney Azerbaycan, ya da terör örgütü PKK hakkında hiçbir şey bilmiyor. Bilenlerse önemsemiyor. Kıyaslama yaparsak , Azerbaycan medyası diğer Türk kökenli devletlerin medyalarından daha Türkçü, daha milliyetçi ve Türk dünyasındaki sorunlara daha duyarlı demek mümkün.
Konuyu uzatmak istemiyorum. Ne devlet politikalarında ne medyalar arasında birliğimiz yok… Bana ve benim gibi düşünenlere göre en azından Türkçe konuşan ülkelerin medyasında bu birlik olmalı ve bir an önce sağlanmalı... Bu birliğin olması yakın gelecekte Müslüman dünyasında yaşanan haksızlığın da dünyaya daha farklı iletilmesine yol açardı. Görünen şudur ki, bizler yani Türk dünyası medyası bu yönde hiçbir şey değiliz. Bu konuyu hem Azerbaycan, hem de Türkiye'de tanıdığım bazı devlet adamlarıyla zaman zaman paylaştım. Aldığım cevap sa, “ Biz beraber televizyon projeleri gerçekleştiriyoruz. Ve bu tip projelerimizi sürdürmekte kararlıyız.” Oldu.
Evet, haklısınız, ortak yayınların yapılması güzel, kalitesi de iyi. Ama itiraf edelim ki, seyirciyi bu tip yayınlar pek de ilgilendirmiyor. Yaptığım gözlemler de bunu tasdik ediyor. Zira TRT Avaz ile İTV’nin ortak yayınlarında herhangi bir kültürel program yok, ortak tarihimizi kökenimizi anlatan programlar yok. Birbirimizi daha iyi tanıyacak tartışma, açık oturum programları yok. En azından Azerbaycan da halkın büyük bölümü bu tür ortak programlar istiyor bunu biliyorum. Ama bunların yerine sadece müzik ağırlıklı magazin ağırlıklı yayınlar yapılıyor. Sadece müzik mi bağlayacak bizi birbirimize? Çoğunluğun fikirleri bu yayınlarda niye dikkate alınmıyor?
Ancak dünya medyasını yöneten Yahudi toplumu da, yahudilerden sonra medyada söz sahibi ermeniler de bu politikayı başarıyla sürdürüyor. Ezelden kendilerine düşman saydıkları Türkiye'de bile bu politikaları başarıyla yerine getiriyor. Hatta sözde soykırım meselesi gündeme geldiğinde, Türk medyasında çıkan köşe yazılarının çoğunda Ermeni propagandası yapılıyor. Dünya medyasını ise konuşmaya gerek yok. Çünkü görünen köy kılavuz istemez.
Unutmadan şunu da söylemekte yarar var.. Ermeniler bizden farklı olarak televizyonlara değil, daha çok yazılı medyaya önem veriyor.. Çünkü ister internette, ister gazete sayfalarında yazılan her söz 100 yıl sonrası için hesaplanmış bir tarihtir onlar için.
Ermeniler medya politikasını uzun yıllar önce oluşturdu. Temel politika ise YAZDIRILAN veya YAZDIKLARINI 50 hatta 100 yıl sonraki nesillere armağan olarak ulaştırmak.
Hala geç değil. Bizler de düşünmeliyiz. Medyada ortak stratejiler üretmeliyiz. Amaca ulaşacak bakış açıları getirmeliyiz. Kendi sorunlarımız yerine yine büyük devletlerin özellikle orta doğuda çıkardığı yapay sorunlarla mı boğuşmalıyız.? Ortak atasözümüzde söylendiği gibi “kendisine umaç ovamayan, başkasına eriştə kesemez.”
Düşünün bunu, ey Türk dünyasının birliğinden konuşup, yapay orta doğu problemiyle uğraşanlar. Bölgede ezilen, hakları verilmeyen, soyları inkar edilen, kimlikleri değiştirilmeye çalışılan 35 milyon Türk insanı var. Biraz da onlar için çaba verin. Bakın bu desteği o insanlar görürse, karşılarında sadece Fars, değil, hiçbir dünya birliği duramaz. Yalnızca bölgede değil dünyada Türkün gücü büyür. Ve bölgesel problemlerle uğraşmaya değmez. Çünkü bu sorunu çözmeniz için bir sözünüz yeter. Nasıl derler, “önce evin içi.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.