Ünal SADE
Kütahyalı Gomidas ve Söğüt Gölgesi
Unesco "Dünya Mirası" listesinde bir Kütahyalı...
Kütahya tıpkı Tokat gibi tarihi, kültürel ve tabii güzellikleriyle zengin bir potansiyele rağmen yeterince bilinmeyen ve ilgi görmeyen şehirlerimiz arasında yer alıyor.
Benim uzun yıllara sari Kütahya ilgimi dostlar bilir. 2009 yılında Habername için kaleme aldığım “Çeşmelerinden Buz gibi Sular Akan Şehir…”yazımı “Evliya çelebinin memleketi olan, KÜTAHYA anlat anlat bitecek bir şehir değil. Farklı tatil arayışları olanlar için ideal bir alternatif olarak bütün mütevazılığı ile sizi misafir etmeye hazır bekliyor. Cümlesiyle bitirmiştim.
Son Kütahya seyahatimde daha önceden bizim doktorun bir sohbetiyle haberdar olduğum “Kütahyalı Gomidas”ın izini sürme hedefimin peşinde yeni Kütahya gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Eserleri Unesco tarafından “Dünya Mirası” listesine alınan Osmanlı Ermenisi Gomidas Vartabed 1869 yılında Kütahya’da doğdu…
Olağanüstü öneme sahip değerleri bünyesinde barındırdığı kabul edilen ve insanlık için korunması gereken belgeleri, el yazmalarını, görsel-işitsel materyalleri ve kütüphane koleksiyonlarını ve arşivleri içeren ve “Dünya Mirası” olarak isimlendirilen Unesco’nun bu listesine giren dördüncü Ermeni olan Gomidas bu yönüyle de tarihe geçmiş oldu…
Ne yazık ki değil Türkiye’de Kütahya’da dahi Gomidas’tan haberdar olan birini bulmak zor…
26 Eylül 1869 yılında Kütahya’da doğan Gomidas (Soğomon Soğomonyan)bir yaşında annesini, 11 yaşında babasını kaybeder. 1881 yılında Eçmiadzin (Ermenistan’da bir şehir) Kevorkyan Ruhban Okuluna gönderilen Gomidas burada hem Ermenice öğrenir hem de müzik eğitimi alır. 1893 yılında Gomidas adını alarak rahip olur ve ruhban okulunda müzik öğretmeni olarak göreve başlar. Paralel olarak duyduğu halk şarkılarını kayıt altına almaya başlar. 1896-1899 yılları arasında Berlin’de müzik çalışmaları yapan Gomidas Uluslararası Müzik Topluluğu’na üye olur. Tekrar Eçmiadzin’e döndüğünde halk şarkılarını toplamaya hız verir. İsmi duyulmaya başlayan Gomidas Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde konserler ve konferanslar da verir.
Çok yoğun çalışan Gomidas dört binden fazla şarkıyı notaya alır, ancak bunlarda sadece 1200 kadarı geriye kalır.
1910 yılında İstanbul’a yerleşir. İstanbul’da öğrencileriyle müzik, bestecilik ve müzik pedagojisi üzerine çalışmalar yapar.
İstanbul’daki evi entelektüellerin buluşma noktası olur. Halide Edip, Mehmet Emin ve Hamdullah Suphi’de iletişim kurduğu kişiler arasında yer alır.
24 Nisan 1915’de tutuklanıp Çankırı’ya sürgüne gönderilir. Sürgünden dönüşüne izin verilen nadir kişilerden biri olarak İstanbul’a geri döner. Ancak sağlığı bozulmuştur. Önce İstanbul’da tedavi görür. (Şişli’deki hastanede meşhur Mazhar Osman’ın gözetiminde iki yıl geçirir) Sonradan daha iyi tedavi göreceği umuduyla 1919’da Paris yakınlarındaki Ville Evrard Kliniğine nakledilir ve 22 Ekim 1935’de Paris’te vefat eder.
Gomidas’ın hikâyesini çok özet olarak vermeye çalıştım. İşin tarih ve politik boyutuna hiç girmeden Kütahyalı Gomidas hakkında bir merak uyandırmaya çalıştım.
Unesco’nun “Dünya Mirası” listesine giren Gomidas’ın Kütahya’da dahi yeterinde bilinmediğini görmek üzücü.
Söğüt Gölgesi Çay Evi...
Gomidas’ın Kütahya’daki evi nerede diye merak ederek çıktığım yolda önemli bir durağa ulaştım. “Söğüt Gölgesi” Çay Evi…
Kütahya’da tarihi saman pazarı içerisinde bulunan Söğüt Gölgesi Çay Evi ilginç bir mekân…
Saman pazarı geçmişte çok önemli bir ticaret alanıymış. Barter usulü ticaretin ilk örnekleri bu alanda uygulanmış. Tahıl pazarı başta olmak üzere şehir ekonomisinin kalbi burada atmış. 2000’li yıllara kadar at arabaları ile nakliye yapma geleneği devam etmiş.
Kütahya köylüleri alışverişlerini burada yapar ve dönermiş…
Marketlerin çoğalmasıyla köylülerinde bölgeye ilgisi azalmış…
Söğüt Gölgesi Çay Evi olarak meşhur olmuş mekân 1938 yılından beri kahvehane olarak aynı yerde hizmet veren geleneksel bir mekân. Uzun zamandır Aydın Sarıkaya tarafından işletilen Çay Evi kendisine yeni bir kimlik bulmuş. Kaliteli çay eşliğinde Kütahya’ya ait hikâyelerin, Kütahya tarihinin iz bırakan yönlerinin konuşulduğu bir sohbet mekânına dönüşmüş. Bilenlerin sık sık uğradığı bu mekânın sürekli bir de müşteri grubu olması da bana ilginç geldi. Kütahya’ya gelen İnköy’lüler mutlaka buraya geliyormuş, onların buluşma yeri olarak da meşhur da olmuş…
Çay evinin duvarını süsleyen çini de dikkatimizi çekiyor. O çini duvarın hikâyesini de Aydın Beyden öğreniyoruz. Kültür mekânı haline gelen Söğüt Gölgesi Çay Evi’nin duvarı Meşhur Marmara Çini sahibi İsmail Yiğit tarafından yapılıyor. Çiniyi daha ilginç hale getiren ise o çinilerin 2000’li yılların başında Ürdün Kralı Abdullah’ın sarayına yapılan havuz çinisinden artan çinilerle yapılması… Yani orada göreceğiniz (fotoğrafı aşağıda) çiniyi Ürdün Karalının havuzunda ve Kütahya Söğüt Gölgesi Çay Evinin duvarında görebilirsiniz…
Aydın beyin demini almış çayını içerken konu “Gomidas” a geldi. Aydın bey başkaca bir yerde kaydını görmediğim bir bilgiyi de bizimle paylaştı. Çay evinin hemen karşı sırasında kalaycılık yaparak hayatını kazanan Gomidas’ın babasının dükkânının gösterdi. Burayı hemen fotoğraflıyoruz…
Sonrasında Gomidas’ın evi nerede? Halen ayakta mı? Sorusunun peşine düşüyoruz. Maalesef bu konuda net bir bilgi yok. Biz kendi arayışımızla bir eve ulaştık. Net olarak teyidini yapamadık tabii ki…Fotoğrafını aşağıda paylaşıyorum…İnşallah yetkili makamlar bu konudaki tartışmalara son noktayı koyarlar ve ev müze haline getirilir…
Bu yazıda Kütahya seyahati ile ilgili pek çok detay olacaktı. Ancak bu yazının hacmi buna izin vermedi. İnşallah yeni yazılarla Kütahya’ya devam edeceğim…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.