Yakup CİVELEK
Suriye Devrimi ve Batı'nın Ortadoğu'da Demokrasi Paradoksu
Sevgili okuyucular,
Kıymetli Dostlar,
Bugün sizlerle, akademik kariyerim boyunca üzerinde en çok düşündüğüm ve beni en çok zorlayan konulardan birini paylaşmak istiyorum. Akademik branşımla doğrudan ilişkili olmasa da Arapça ve Arap ülkelerine yakın ilgim dolayısıyla, bir fincan kahve eşliğinde, adeta bir sohbet havasında, Batı'nın Ortadoğu'ya "demokrasi getirme" çabalarını samimi bir şekilde değerlendireceğiz.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, demokrasi kavramı, tıpkı bir elbise gibi, her topluma aynı şekilde uymayabilir. Batı'nın kendi içinde geliştirdiği ve yüzyıllar içinde olgunlaştırdığı demokratik sistem, Ortadoğu'ya ihraç edilirken ciddi bir dönüşüme uğradı. Bu dönüşüm, ne yazık ki çoğu zaman yapıcı olmaktan çok yıkıcı sonuçlar doğurdu.
İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya örneği, bu konuda çok öğreticidir. Nazi rejiminin yıkılmasından sonra Almanya'da demokrasinin inşası dört yıl sürdü. Bu süreç planlı, sabırlı ve sistematikti. Peki, aynı sabır ve sistemli yaklaşım Ortadoğu için gösterildi mi?
2003 Irak örneğine bakalım. Saddam rejiminin devrilmesinden sonra, henüz toplumsal yaralar tazeyken ve gerekli altyapı oluşturulmadan, aceleci bir şekilde seçimlere gidildi.
Sonuç?
Etnik ve mezhepsel bölünmelerin derinleşmesi, iç çatışmaların alevlenmesi ve istikrarsızlığın kronikleşmesi.
Bu noktada, Wilson Enstitüsü araştırmacısı Marina Ottaway'in tespiti çok değerli:
“Ortadoğu'daki demokratik sistemler, gerçek demokrasiden ziyade etnik, mezhepsel ve kabilevi temsiliyet sistemlerine dönüştü. Lübnan, Kuveyt, Libya, Sudan ve Yemen örnekleri bu durumu net bir şekilde gösteriyor.”
Şimdi biraz daha derine inelim:
Batı'nın Ortadoğu'da istediği gerçekten demokrasi miydi?
Bu soruyu cevaplarken, birkaç önemli noktayı göz önünde bulundurmamız gerekiyor:
- Irak örneğinde gerçek bir demokratik dönüşüm için gereken süre ve altyapı çalışmaları göz ardı edildi. Şimdi Suriye’ de bu tekrar edilmek ve aynı sürecin yaşanması isteniyor. Devrim lideri Ahmet eş-Şara'nın belirttiği gibi, sadece seçimlerin düzenlenmesi için bile 4 yıllık bir hazırlık sürecine ihtiyaç var.
- Demokrasinin temel kurumları olan hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü, özel mülkiyet hakları, yargı bağımsızlığı ve din-devlet -toplum ilişkisi gibi konularda gerekli altyapı çalışmaları yapılmadan seçimlere gidilmesi büyük sorunlara yol açabilir.
- Batı, kendi içinde uyguladığı demokratik standartları Ortadoğu'da görmezden geldi. Bu bölgede hiçbir zaman kendi standartlarını uygulamadı. Örneğin, ABD'de seçim süreçleri, kampanya finansmanı ve medya özgürlüğü konularında çok sıkı standartlar uygulanırken, Ortadoğu'da bu konular çoğu zaman göz ardı edildi.
Tarihe baktığımızda, 1953'te İran'da Musaddık'ın demokratik yollarla seçilmiş hükümetinin CIA destekli bir darbeyle devrilmesi, Batı'nın demokrasi söylemiyle eylemleri arasındaki çelişkiyi gösteren çarpıcı örneklerden biridir.
Günümüze geldiğimizde, Arap Baharı sürecinde yaşananlar da bu çelişkili tutumun devam ettiğini gösteriyor. Mısır'da demokratik seçimlerle işbaşına gelen Mursi hükümetinin askeri darbeyle devrilmesine Batı'nın verdiği ılımlı tepki, demokrasi söyleminin ne kadar seçici ve çıkar odaklı kullanıldığının bir başka göstergesidir.
Peki, bu tabloda umut var mı?
Elbette var ve olmalı.
Ancak bu umudun gerçekleşmesi için öncelikle şunları kabul etmemiz gerekiyor:
- Demokrasi bir süreçtir, anlık bir değişim değil. Bu sürecin her toplumun kendi dinamikleri içinde gelişmesine izin verilmeli.
- Demokratik kurumların inşası, sadece seçim sandığının konulmasından ibaret değildir. Hukukun üstünlüğü, sivil toplum, özgür basın gibi demokratik kurumların gelişimi için sabırlı ve sistemli bir çaba gerekir.
- Batı'nın Ortadoğu'ya yaklaşımında çifte standartların terk edilmesi ve bölgenin kendi demokratik gelişim sürecine saygı gösterilmesi şart.
Sonuç yerine şunları ifade edelim:
Batı'nın Ortadoğu'ya demokrasi getirme çabaları, maalesef çoğu zaman bölgede var olan sorunları derinleştirdi ve yeni sorunlara sebep oldu. Bu durumun değişmesi için, hem Batı'nın yaklaşımının değişmesi hem de bölge ülkelerinin kendi demokratik kurumlarını sabırla ve kararlılıkla inşa etmesi gerekiyor.
Bu zorlu yolculukta, tarihten ders almak ve geleceğe umutla bakmak durumundayız. Çünkü demokrasi, özünde insana ve insan onuruna saygıyı barındıran evrensel bir değerdir. Bu değerin Ortadoğu'da kök salması için, dışarıdan dayatılan değil, içeriden gelişen bir sürecin başlaması şart.
Prof. Dr. Yakup CİVELEK
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.