xxxx855
Kısır döngü
Türk insanını dönüştürmek, zihinlerini bulandırmak, düşünmeyen, konuşmayan, sorgulamayan, analiz etmeyen, hesap sormayan bir prototip haline getirmek için var gücüyle mücadele eden hakim paradigmanın manivelası medyanın dayandığı tek geçerli kural vardır: Reyting. Reytingi olan her şey onlar için mübahtır. Reytingi olan her şey onlar için ekrana getirilmek için çok güzel bir malzemedir. Reyting sistemi, hakim medyanın ahlaksızlığı içselleştiren, gayri meşru ilişkileri gözümüzün içine sokan anlayışının dayanak noktasıdır. Kendilerine sorulduğunda, "Ne yapalım kardeşim, halk talep ediyor, istiyor, izliyor, biz de halkın istediği şekilde ekrana getiriyoruz" şeklinde bir kılıf bulurlar. Aslında bu kılıf, minareye biçilen kılıftan başka bir şey değildir. Çünkü, hakim medya, aslında halkın beklentisi, talebi veya istekleri doğrultusunda değil, kendi arzuladığı bir dünya görüşünü topluma dayatmak, insanları biçimlemek için bu yayını yapıyordur. Ortaya koydukları gerekçe tamamen bir kısır döngünün kendilerine göre "mübah görme" politikasından başka bir şey değildir.
Türk insanı bu değil.... Türk insanı bu olmamalı... Türk insanı Peygamberi bir ahlak anlayışını yüreğinde yaşayan, bir kötülük gördüğünde anında düzeltmeye çalışan, iyilikleri topluma hakim kılmaya uğraşan bir kimliğe sahiptir. Türk insanının mayası bu kadar bozuk değildir. Televizyon ekranlarında yayınlanan dizileri gördüğümüzde inanın yüzümüz kızarıyor. Bu mu Türk insanının talep ettiği şeyler? Bu mu Türk insanının görmeyi istediği görüntüler? Bu mu Türk insanının izlemekten memnun olduğu ahlaksızlıklar, rezillikler, pespayelikler?
İki cihan serveri Hz. Muhammed (sav) Efendimiz, "Utanmıyorsan dilediğini yap" buyuruyor. Hakim medya da insanların utanç kültürünü elinden almak, ar ve namus duygusunu payimal etmek için her şeyini ortaya koyuyor.
Peki, bu rezillikleri, pespayelikleri durdurmak, "dur demek" için bir direnç mekanizması oluşturulamaz mı?
Önceki gün TV 5 Ana Haber Bülteninin öncesinde sokaklarda yapılan ilginç bir röportaj ekrana geldi. Vatandaşlara sorulan soru şuydu: Dizilerdeki ahlaksızları nasıl karşılıyorsunuz?
Durumdan memnun olduğunu söyleyen bir Allah'ın kulu yoktu. Herkes ağızbirliği etmişcesine, televizyonlarda yayınlanan dizilerin ahlaksızlığı körüklediğini, insanların zihinlerini perişan ettiğini, ahlak iklimini ortadan kaldırdığını söylüyordu. Bir çok vatandaş da, bu rezillikleri durdurmak için RTÜK'ün devreye girmesi gerektiğini ifade ediyordu.
Doğrudur... Türk aile yapısını korumak için, televizyonları denetlemek için, yayınları gözden geçirmek için RTÜK diye bir kurum kuruldu. Ama, zaman içinde hakim paradigmanın borazanı olan medyanın dümen suyuna giren RTÜK, sadece özel televizyon gelirlerinden beslenen, işlevsiz bir kurum haline dönüştü.
Geçtiğimiz yayın sezonunda Türk aile yapısını rencide eden Aşk-ı Memnu adlı bir dizi aylarca yayınlandı. Hastalıklı bir aşk ve amcasının karısını kem gözle bakan bir karakter günlerce gözümüzün içine sokuldu. Peki, Türk aile yapısını korumak, koruyup gözetlemekle görevli RTÜK bu dönem içinde ne yaptı? Ne ceza verdi bu diziye?
Kaç sezon boyunca RTÜK'ün Aşk-ı Memnu ile ilgili bir kelam ettiğine biz şahit olmadık.
Ne demiştik. Bu bir kısır döngü.
Al gülüm, ver gülüm hadisesi...
Aile yapımız bozuluyor, aile yapımız çürüyor, aile yapımızın ahlak dengeleri sarsılıyor....
Hem de göz göre göre!