xxx52
Ekonomik kriz, işsizlik ve yardım
TÜSİAD Başkanı gazetecilere IMF sözleşmesinin gecikmesinden, işsizliğin ve kamu borcunun artmasından, üretimin ve tüketimin artması için hükümetin tedbir alması gerektiğinden söz ediyor, ama özel kesimin dış borcuna, pazar daralmasının dünyada hüküm süren kriz ile bağlantılı olmasına, hükümetin aldığı ve alacağı tedbirlere hiç temas etmiyor.
Özel kesim hesapsız kitapsız dış borç yaptı, şimdi sıkıştı, borçlarını bir şekilde devlete ödetmek için çareler arıyor ve acele ediyor. Hükümet bu defa hesabını hür ve iyi yapmalı; büyük baş özel kesime para aktararak mı topluma daha faydalı olunur, yoksa orta ve küçük ölçekli işletmelere destek vererek mi? Bu soruya ve büyük küçük dengesine önem vererek cevap aramalı, ama asla mahalle baskısına aldırmamalı.
Bu yazının asıl maksadı “gittikçe daha fazla hissettiğimiz kriz yüzünden işsizlik ve yoksulluğun artması karşısında varlık ve imkanı olanların yardım yükümlülüğü”dür. Bu konuyu gelecek yazıya bırakarak şu kamu ve özel kesim borçları hakkında bir uzmandan (Mahfi Eğilmez, 8.7.2008) alıntılar yapmak istiyorum.
“Mayıs 2008 sonu itibarıyla dış borç stokları toplamı, yani Türkiye'nin toplam dış borç stoku 262 milyar dolar. Bunun 73 milyar doları kamu kesimine, 17 milyar doları Merkez Bankası'na ve 172 milyar doları da özel kesime ait. 172 milyar dolarlık özel kesim dış borcunun 60 milyar doları finans kesiminin, 112 milyar dolarlık bölümü de reel kesimin borcundan oluşuyor. 2008 yılının ilk üç ayında kamu kesimi dış borç stoku yaklaşık 10 milyar dolar, Merkez Bankası dış borç stoku da 800 milyon dolar artmış görünüyor. Her ikisi de bir süredir düşüş ya da en azından sabitleşme eğiliminde olduğu için bu artışları geçici artışlar olarak görüyor ve önemsemiyoruz. Asıl önemsenmesi gereken değişim bir süredir dikkat çekmeye çalıştığımız özel kesim dış borç stokundaki artıştan kaynaklanıyor…
“Özel kesim dış borç stoku 2002 yılında 43 milyar dolardı. Bu stokun GSYH'ya oranı, yani özel kesim dış borç yükü, yüzde 18'di. Bugünkü 172 milyar dolarlık özel kesim dış borç stokunun yarattığı yük yaklaşık yüzde 24…
“Geçmişte kamu kesimi büyük bütçe açıkları veriyor ve bunları finanse edebilmek için içeriden olduğu kadar dışarıdan da borçlanma yapıyordu. 2002'den itibaren kamu finansman açıkları hızla kapandığı için kamu kesimi dış borçlanmayı oldukça azalttı. Bu boşluktan yararlanan özel kesim, kur riskini alarak, dış borçlanmaya yöneldi ve altı yılda dış borç stokunu 43 milyar dolardan 172 milyar dolara kadar çıkardı. Kuşkusuz kamu kesiminin dış borçlanma yapması yerine özel kesimin dış borçlanma yapması daha doğrudur. Çünkü kamu kesiminin verimsiz işler için dış borçlanma yapmasına karşılık özel kesim genellikle yatırım yapmak ya da en azından üretimi çevirmek için borçlanır. Ne var ki bizde özel kesimin son dönemdeki dış borçlanması daha çok borç çevirmek için borçlanmaya dönmüş durumdadır. Siyaset sahnesinde her sıkıntı çıktığında özel kesim temsilcilerinin ayağa fırlayıp bağırmalarının altında yatan budur.”
Özel kesim hesapsız kitapsız dış borç yaptı, şimdi sıkıştı, borçlarını bir şekilde devlete ödetmek için çareler arıyor ve acele ediyor. Hükümet bu defa hesabını hür ve iyi yapmalı; büyük baş özel kesime para aktararak mı topluma daha faydalı olunur, yoksa orta ve küçük ölçekli işletmelere destek vererek mi? Bu soruya ve büyük küçük dengesine önem vererek cevap aramalı, ama asla mahalle baskısına aldırmamalı.
Bu yazının asıl maksadı “gittikçe daha fazla hissettiğimiz kriz yüzünden işsizlik ve yoksulluğun artması karşısında varlık ve imkanı olanların yardım yükümlülüğü”dür. Bu konuyu gelecek yazıya bırakarak şu kamu ve özel kesim borçları hakkında bir uzmandan (Mahfi Eğilmez, 8.7.2008) alıntılar yapmak istiyorum.
“Mayıs 2008 sonu itibarıyla dış borç stokları toplamı, yani Türkiye'nin toplam dış borç stoku 262 milyar dolar. Bunun 73 milyar doları kamu kesimine, 17 milyar doları Merkez Bankası'na ve 172 milyar doları da özel kesime ait. 172 milyar dolarlık özel kesim dış borcunun 60 milyar doları finans kesiminin, 112 milyar dolarlık bölümü de reel kesimin borcundan oluşuyor. 2008 yılının ilk üç ayında kamu kesimi dış borç stoku yaklaşık 10 milyar dolar, Merkez Bankası dış borç stoku da 800 milyon dolar artmış görünüyor. Her ikisi de bir süredir düşüş ya da en azından sabitleşme eğiliminde olduğu için bu artışları geçici artışlar olarak görüyor ve önemsemiyoruz. Asıl önemsenmesi gereken değişim bir süredir dikkat çekmeye çalıştığımız özel kesim dış borç stokundaki artıştan kaynaklanıyor…
“Özel kesim dış borç stoku 2002 yılında 43 milyar dolardı. Bu stokun GSYH'ya oranı, yani özel kesim dış borç yükü, yüzde 18'di. Bugünkü 172 milyar dolarlık özel kesim dış borç stokunun yarattığı yük yaklaşık yüzde 24…
“Geçmişte kamu kesimi büyük bütçe açıkları veriyor ve bunları finanse edebilmek için içeriden olduğu kadar dışarıdan da borçlanma yapıyordu. 2002'den itibaren kamu finansman açıkları hızla kapandığı için kamu kesimi dış borçlanmayı oldukça azalttı. Bu boşluktan yararlanan özel kesim, kur riskini alarak, dış borçlanmaya yöneldi ve altı yılda dış borç stokunu 43 milyar dolardan 172 milyar dolara kadar çıkardı. Kuşkusuz kamu kesiminin dış borçlanma yapması yerine özel kesimin dış borçlanma yapması daha doğrudur. Çünkü kamu kesiminin verimsiz işler için dış borçlanma yapmasına karşılık özel kesim genellikle yatırım yapmak ya da en azından üretimi çevirmek için borçlanır. Ne var ki bizde özel kesimin son dönemdeki dış borçlanması daha çok borç çevirmek için borçlanmaya dönmüş durumdadır. Siyaset sahnesinde her sıkıntı çıktığında özel kesim temsilcilerinin ayağa fırlayıp bağırmalarının altında yatan budur.”