Zorunlu din dersi

Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Sekreteri Kazım Genç, Başbakanlığın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin zorunlu din dersi kararına uymadığı için konuyu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ne taşıyacaklarını bildirerek şu açıklamayı yapmış:

"Hükümet AİHM'nin Zorunlu din dersi kararına uymak zorundadır. AİHM tarafından 1448/2004 başvuru sayılı dosya üzerinden 09.10.2007 tarihinde verilen ve 09.01.2008 tarihinde kesinleşmiş olan 'Zorunlu din dersi uygulamasının AİHS'nin Ek:1 Nolu protokolün 2.maddesine aykırı olduğuna' ilişkin karara uymaya 11.06.2008 tarihinde başvurmuş ve bir aylık süre vermiştik. Hükümet tarafından başvurumuza bir cevap verilmediği için, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine başvuru yapmakla karşı karşıya kalmış bulunuyoruz."

Farklı inanç ve felsefi görüş sahiplerinin bir arada, huzur, barış ve dayanışma içinde yaşamalarının şartı birbiri hakkında doğru bilgi sahibi olmak ve birbirini anlamaktır.

Ülkemizde Sünni kesimin Aleviler, Alevî kesimin de Sünnîler hakkında doğru ve tam bilgi sahibi oldukları söylenemez (Bu husus başka kesimler için de geçerlidir).

Bir Alevî'nin "Benim çocuğuma Sünnîlik telkin edilmesin" demesi başkadır, Sünnilik hakkında doğru bilgi verilmesin" demesi başkadır; birincisi demokratik bir haktır, ama ikincisi "birlikte yaşamanın zorunlu şartı"na aykırıdır.

Davacıların dayandığı 1 No'lu Protokol'ün 2. maddesi (P1-2.madde) "Eğitim Hakkı"nı şöyle düzenlemiştir:

"Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz. Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir".

Maddeye göre eğitim müfredatının belirlenmesi ve planlanmasını ilke olarak Devlet'in yetkisi içindedir. Ancak P1-2. maddeye ilişkin olarak aşılmaması gereken sınırlar gene Mahkeme'nin içtihatlarıyla şöyle belirlenmiştir.

"Devlet'in eğitim ve öğretim konusunda üstlendiği rolü yerine getirirken, müfredatta yer alan bilgilerin tarafsız, eleştirel ve çoğulcu bir yaklaşımla sunulmasını sağlaması gerekmektedir. Devlet'in anne- babaları dini ve felsefi inançları ile bağdaşmayabilecek bir sistematik telkin/fikir aşılaması amacı gütmesi yasaktır. Aşılmaması gereken sınır budur."

Davacı, Türkiye'deki zorunlu din dersinin eski kitapları ve müfredatını esas alarak dava açmış, mahkeme de onu haklı bulmuştu. Daha sonra hem kitaplar hem de müfredat değişti. Kitaplara Alevilik hakkında doğru bilgiler kondu, ayrıca Diyanet de bazı temel Alevi kitaplarını yayımlamaya başladı. Kitaplar ve müfredat daha da geliştirilerek mahkemenin öngördüğü nitelikler gerçekleştirilebilir.

Bunu istemek yerine dersin kalkmasını talep etmek bir bakıma ayrılıkçığı talep etmek olur

Önceki ve Sonraki Yazılar