Taha Fırat DENİZ
Zaman İhtiyarladıkça Kur'an Gençleşiyor
فَمَنْ يُرِدِ اللّٰهُ اَنْ يَهْدِيَهُ يَشْرَحْ صَدْرَهُ لِلْاِسْلَامِۚ وَمَنْ يُرِدْ اَنْ يُضِلَّهُ يَجْعَلْ صَدْرَهُ ضَيِّقاً حَرَجاً كَاَنَّمَا يَصَّعَّدُ فِي السَّمَٓاءِۜ كَذٰلِكَ يَجْعَلُ اللّٰهُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذ۪ينَ لَا يُؤْمِنُونَ
(En’am / 125)
(Allah, her kimi doğruya erdirmek isterse, onun göğsünü İslâm’a açar. Kimi de saptırmak isterse, onun da göğsünü göğe çıkıyormuşçasına daraltır, sıkar. Allah, inanmayanlara azap (ve sıkıntıyı) işte böyle verir.)
İnsan, yaratıcısı ile irtibatını keserse, ruhsal/manevi olarak yaşayacağı sıkıntıdan/daralmadan bahseden ayette ilginç olan kısım, bu sıkıntının ve ruhsal daralmanın, göğe çıkan bir insanın göğsünün daralmasına benzetilmesi kısmıdır. Böyle bir bilgiyi o dönemde bilmek pek mümkün görülmemektedir. Günümüzde rahatlıkla biliyoruz ki: yeryüzünden yukarıya doğru yükseldikçe atmosfer basıncı düşer ve bunun neticesinde kan, basınçla damarları ve kalbi zorlayıp sıkıştırır. Ayrıca yeryüzünden yukarı doğru yükselmeyle beraber oksijen seviyesi azalır ve bunun neticesinde ise insanda nefes alma güçlüğü oluşarak göğsümüzün içindeki akciğerlerde daralma hissi meydana gelir. Yeryüzünden yukarı doğru yükselmeyle beraber içte hissedilen daralma ivme kazanarak sürekli artar ve sonunda yaşamın mümkün olmadığı bir seviyeye ulaşılır.
Peygamber (sav) döneminde yukarı çıkmayı sağlayacak balon, helikopter, uçak gibi hiçbir araç icat edilmemişti. Bu nedenle göğe çıkınca göğsün daralma hissi tecrübe ve analiz edilecek bir hadise değildi. Ayrıca gökyüzüne yükselmeyle beraber oksijenin azalacağı ve bunun akciğerleri zorladığını ortaya koyacak bilimsel bir veriye de ulaşılmamıştı. Bununla beraber göğe doğru çıktıkça basıncın düşeceği ve neticesinde göğüs bölgesindeki kalbi zorlayacağı da bilinmiyordu. Hatta o dönemde kalp ve akciğer gibi organların mahiyeti hakkında elle tutulur veriler ve bilgiler ortaya konmamıştı.
1643 yılında Evangelista Torricelli’nin, ilk basınç ölçümlerini ve bunun insanı nasıl etkileyeceği verilerini ortaya koyması, Kur’an’ın vahyinden bin yıl sonra gerçekleşmiştir.
İşte bin yıl öncesinden doğanın basınç özelliklerinden ve bu basıncın insanın organları üzerindeki etkisinden ve bu etki neticesinde organların verdiği tepkiden bahseden bir kitap, ezel ve ebede hâkim, doğayı ve insanı bilen ve bunların etkileşiminden haberdar bir Allah’ı akla getirmektedir. Evet, Kur’an öyle bir kitaptır ki zaman ihtiyarladıkça Kur’an gençleşmektedir…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.