Mustafa Altınsoy
TECRÜBE İSRAFI ve MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI
TECRÜBE İSRAFI ve MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI
Dünün, bugünün ve yarının tüm toplumlarında en önemli beşerî kaynak, yetişmiş insan gücüdür. Tarihte inanmış, iyi yetişmiş, tecrübe ve birikimi en üst düzeyde olan insanlar topluma yön vermiştir. Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı devletleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşlarında davasına inanmış, adanmış, tecrübe ve birikimleriyle topluma yön vermiş insanlar rol oynamıştır.
İnsanı öğütmek değil eğitmek, İmha değil inşa
Toplumların iyi yetişmiş insan gücü, tecrübesi ve birikimini hoyratça harcaması, yeterince faydalanmaması, kendi hayat damarlarını kesmesidir. Çünkü bir insan kolay yetişmiyor. Bizim anlayışımızda “insanı öğütmek değil eğitmek, imha değil inşa vardır”. Ancak günümüzün en yaygın ve sinsi hastalığı insan harcamak, yani tecrübe israfıdır. “İnsanı harcayanlardan değil, insana harcayanlardan” olmamız gerekirken bir insanın sebepsiz yere, kolayca üstünün çizilip harcanmasını anlamak mümkün değildir.
Siyaset, bürokrasi, akademi, sosyal, sanat, STK, muhtelif cemiyet ve yaşamın tüm alanlarında bu acı gerçeği görüyor, insan biriktirmek için yola çıkanların zamanla biriktirdikleri insanları nasıl harcadıklarına şahitlik ediyoruz.
Değerlerimizi hırsımıza, öfkemize, kinimize kurban etme hakkına sahip değiliz. Ön veya yanlı yargılar, yargısız infazlar sonucu vefa, hatır gönül, sadakat gibi güzellikleri bir tarafa bırakarak insanlarımızı tek kullanımlık eşyalar gibi tüketmek, ortak kaybımız değil mi? Yükselmek için etrafındakileri harcayanları bekleyen ise acı bir yalnızlıktır.
Dostları uzak tutmanın bedeli
Eba Müslim Horasani’nin dediği gibi; “Onlar zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman, dost olmadı ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince de yıkılmaları mukadder oldu.”
Yaşananlar, “Her devrim kendi çocuklarını yer’’ sözünü doğrular nitelikte. Birlikte güzel imtihanlar vermek için yola çıkanlar, bugün birbirleriyle imtihan olunuyor. Katma değer üretecek değerleri değersizleştirerek kime hizmet ediyoruz? İnsan israfı vicdanları yaralıyor. “Ağacı kesen baltanın sapı ağacın kendisinden” olunca işin rengi değişiyor mu? Birbirini yiyenler, düşmanlarını nasıl yenebilir?
Bize öğretilenlerin başında “Çalışan kazanır” ilkesi gelir. Ancak çalışan, gayret eden, iş yapıp çığır açmak isteyen samimi insanların heveslerinin kırıldığı, kabuğuna çekilmek zorunda bırakıldığı ülke haline geldik. Yeni şeyler söyleyenleri ve yapanları korumazsanız, onların arkasında durmazsanız, birçok kıymeti ziyan edersiniz.
En büyük israf, insan israfıdır
“Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz, muhakkak ki Allah israf edenleri sevmez.” ayetini sadece yeme-içmeye indirgedik. Oysa en büyük israf, insan israfıdır. Devlet kadrolarında yetişmiş, önemli görevler icra etmiş (genel müdürlük, bölge müdürlüğü, daire başkanlığı, il-ilçe müdürlüğü, il müdür yardımcılığı vb.), ancak sebepsizce şahsa bağlı uzman ve araştırmacı kadrolarına çekilerek atıl durumda bırakılan, maddi-manevi zararlara uğratılan, sayısı binlerle ifade edilen yetişmiş insan var. Bu, profesyonelce bir uygulama değildir.
İnsanlar fanidir, geçicidir; hepimiz öleceğiz. Bazıları yaşadıkları dönemde yaptıklarıyla topluma ve ülkeye büyük kazanımlar sağlar, gelişmenin önünü açar. Bilim, kültür, sanat alanında olduğu gibi siyasette de bu böyledir. Fazla geçmişe gitmeden emsallerimizin tanıdığı şahsiyetler üzerinden örnekler verebiliriz. Mesela; 1980’li yıllarda Ülkemize çağ atlatan Özal’ın vefatından sonra partisi dağıldı. Özelde inançlı kesimin, genelde Türkiye’nin ufkunu açan Erbakan Hoca’yı referans alan hareketler, onun performansını ve aldığı oy oranını yakalayamadı. Muhsin Yazıcıoğlu yaşadığı sürece karizması, dik ve onurlu duruşuyla Türkiye siyasetinde -oy oranından çok fazla etkisi ve hizmeti olan- değişimlere öncü oldu.
Bütün bunları neden yazıyorum?
Millî Eğitim Bakanlığında son yıllarda il-ilçe müdürlüğü, il müdür yardımcılığı yapmış binlerce arkadaşımız en verimli oldukları 40-50 yaşlarında görevden alınarak kenarda tutuluyor. Yetmiyor, geçmişte idare ettikleri personelden daha az maaşla bu hayat şartlarında bir suçlu gibi rencide edilmek isteniyor.
Bugün eğitimcilerden yükselen her sese kulak kesilen, eğitimciye değer veren, saygı duyan yaklaşımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Sayısı binlerle ifade edilen bu mağdur personel, yeni yasal düzenlemelerle bakanlık müfettişliği, eğitim müfettişliği, şube müdürlüğü alanlarında, kazanmış oldukları haklardan mahrum edilmeden istihdam edilmeyi arzu etmekte, “Tecrübelerimizden yararlanılmasını istiyoruz. Yetişmiş insan gücü ve kabiliyetler heba edilmemelidir.” demektedir.
Sonuç olarak diyoruz ki; “Sayın Cumhurbaşkanımızın yedi düvele karşı mücadele ettiği günlerde seçime gidiyoruz. Bu dönemde bir oy bile çok önemliyken kendi tabanını küstürmeye yönelik icraatlardan olan bu sorunla ilgilenmeyen MEB bürokratlarını, sendikaları, siyasetçileri; yıllarca Millî Eğitim camiasına hizmet etmiş, arkadaşlarımızın sesine kulak vermeye davet ediyoruz.
Bunca hizmetlerine rağmen, yıllarca amiri oldukları öğretmenlerden daha az maaşa mahkûm edilmeye çalışılan, yok sayılan bu arkadaşlarımızın sesini, sorunlarıyla ilgilenmeyen siyasete, bürokrasiye, sendikalara ve kamuoyuna duyurmak istiyoruz. Eğer yukarıda yakın tarihimizden yeri doldurulamayan değerli insanların örneklerini hatırlattığımız gibi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın varlığının, durduğu ve doldurduğu yerin ve misyonunun farkında olmayanlar, onun gölgesinde geçinenler, bu duyarsızlıkla giderlerse birçok değerimizi hep beraber kaybedebiliriz.”
12 Nisan 2023
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.