Recep KOÇAK
Yaşlı Teyze Yüreğimizden Vurdu: “Gelmez Oldunuz”
Geçen hafta Cuma sabahı İstanbul’dan çıkıp Niğde ve Nevşehir buluşmalarımız için yola revan olduk. Ekip arkadaşlarımız muhabbetli. Yolun uzunluğu gam değil.
Yolculuğumuza Ankara’da bir süre mola verdik. Cuma ezanları okunurken girdiğimiz Başkent’te, Ankara şubemize kısa bir ziyaret yaptık.
Mavi Masa görevlimizden, 1001 Yetim 1001 Dilek projesi için yazılmış bir demet yetim mektubunu İstanbul’a götürmek üzere teslim aldık.
Görevlimiz mektupları okudukça dertlenmiş, gözleri nemliydi. Gün içinde çokça yaptığı telefon görüşmelerinden birini paylaştı bizimle. Telefonla arayıp, “Ben eski bağışçınız filan” diyerek kendisini tanıtan vatandaşımız, haberdar olduğu zor durumdaki bir aileyi haber vererek, “Yardım edin!” diye de naz makamında ricada bulunmuş.
Görevlimiz ‘eski bağışçımıza’ aileyi haber verdiği için teşekkür ettikten sonra şunları söylemekten kendini alamamış; “Biz bilgisini verdiğiniz aileye imkânlarımız ölçüsünde yardım edeceğiz. Fakat kendinizi tanıtırken kullandığınız ‘eski bağışçınız’ ifadesini anlayamadım. Sizler bu derneğe bağış yapmaktan vazgeçerseniz biz bu ailelere ne götürürüz? Bizimle ilgili hangi itham, hangi dava, hangi mahkeme kararı sizi bu noktaya getirdi? Bizimle ilgili tek gerçek, iftiraya uğramış olmamızdır. Sizin gibi tavır takınanların bu hali sebebiyle bildirdiğiniz aile ve benzer durumdaki yüz binlerce mağdur vatandaşımız olumsuz etkileniyor, mağdur oluyor. Bizi bunca yıldan beri tanıyan bağışçılarımızın bir kısmı bile iftiracılara prim verirse ne olacak fakir fukaranın hali?”
Görevlimizi gözleri yaşlı bırakıp ayrıldık.
Aksaray’a yaklaştığımızda Hasan Dağı bütün ihtişamıyla karşıladı bizi. “Halına bakmaz da, Hasan Dağı’na oduna gider” sözünü hatırladık.
Niğde’ye varıncaya kadar Hasan Dağı’nın ihtişamını, gölgesini hep üzerimizde hissettik.
Bor’dan Niğde’ye giderken ilçe çıkışındaki tabelada, Niğde’ye 10 km mesafede bulunduğumuz bilgisi ile karşılaştık. Ama artık Bor ile Niğde neredeyse bitişmiş.
“Halk pazarı”, uzun yıllardır Bor’da Salı günleri, Niğde’de ise Perşembe günleri duruyormuş. Halen de aynı uygulama devam ediyormuş.
Pazarda satmak üzere bir şeyler getiren köylü vatandaşımız Bor’a erkenden ulaşmış. Uzun yoldan geldiği için çok yorgunmuş. Eşeğini bir köşeye bağlamış. Pazarda müşteriler toplanıncaya kadar 5-10 dakika kestirmek istemiş. Gözlerini kapadığı gibi de uyumuş.
Gözlerini açtığında ise pazarda kimsecikler yokmuş. Eşeği, bağladığı yerde bekliyormuş.
Oradan geçen yaşlı bir teyzeye sormuş durumu. Yaşlı kadın bir adama bakmış, bir de eşeğine. Durumu şöyle özetlemiş: “Oğlum” demiş,“Bugün günlerden Çarşamba. Bor’un pazarı dün idi. Geçti Bor’un pazarı sür eşeğini Niğde’ye.”
Meğer köylü vatandaş o kadar yorgunmuş ki Salı günü başladığı uykudan ancak Çarşamba günü uyanabilmiş.
Niğde’ye hava karardığında girebildik.
Cumartesi günü Niğde Gezici Giyim Mağazasının açılışını yaptık. Mağazada 1000 ihtiyaç sahibi vatandaşımız yepyeni giysilerle sevinecek. Açılıştan hemen sonra giydirilmek üzere bir grup aile hazır bulunuyordu.
Köyden gelmiş yaşlı bir teyze Ramazan Ağabey’i tanıdı dert yandı:”Hep gelirdiniz. Kapımıza kadar gıda kolileri getirirdiniz. Eskisi kadar gelmez oldunuz?”
“Gelmez oldunuz!” sözleri bıçak gibi saplandı Ramazan Ağabeyin yüreğine. Bir şeyler söyledi yaşlı teyzeyi teselli edecek. Ama o iki kelime uzun bir süre Ramazan Ağabey’in peşini bırakmayacak:”Gelmez oldunuz!”
Açılışta, din görevlisi bir Deniz Feneri gönüllüsü dua etti. Alışılmış kalıp ifadeler yoktu dua cümlelerinde. Duanın bir yerinde şu cümlecik çıktı dudaklarından, “Allahım, Deniz Feneri’ne saldıran iftiracıları Kahhar isminle kahret!”
Anlaşılıyor ki fakir ailelerden ona da, “Gelmez oldunuz!” sitemleri ulaşmış.
Öğleden sonra Deniz Feneri’nin Niğde bağışçı ve gönüllüleri ile bir araya geldik, hasbihal ettik.
Açıklama, bilgilendirme ve haber niteliği taşıyan konuşmaları dinledikten sonra verdikleri özet karşılık şöyleydi:”Size güveniyoruz. Sizden zerre kadar şüphe etsek burada olmazdık. Yolunuz açık olsun. Burada bize düşen ne ise söyleyin yapalım. Tarih boyunca, hayır işi yapanlara ayak bağı olmak isteyenler, yolunu kesmek isteyenler çıkmıştır. Ama sevinerek görüyoruz ki, iyilik kervanı yürüyor. Önemli olan, kervanın yoluna devam etmesi. Etraftan kervana dil uzatanlar çıkacaktır. Herkes kendine yakışanı yapar. İyiliği desteklemek, iyilik yapmak herkese nasip olmaz.”
Geçtiğimiz yıllarda bir ilimizde ziyaretine giderek Giyim Mağazası açılışına davet ettiğimiz önemli bir kamu görevlisi de benzer cümleleri kurarak, “Kış kışlığını, … yapar!” demişti.
Niğde’de toplantıya katılan bir gönüllümüz, “Sizi yıllar önce AKRA FM ‘de Mercek programından tanıyorum. Programınızı çok takip ettim” dedi. 10 yıldan fazla bir zaman geçti Mercek programının üzerinden.
Birkaç gün önce de twitter üzerinden beni takibe başlayan bir vatandaşımız, “Sizi geçen gün Hilal TV’de Deniz Feneri’nde gördüm. Sesinizden tanıdım. Yıllar önce sizi radyodan dinlemiştim” dedi. “Akıl Oyunları” diye bir film vardı. Bu da “Hafıza Oyunları” olsa gerek. Beklemediğiniz bir zamanda sayfalar açılır, şaşırtıcı kayıtlar çıkar karşınıza.
Niğde’de Umut FM, Niğde FM ve Niğde NTV’nin yayınlarına katıldım. İlgili medya organlarının yönetici ve programcılarına iyilik hareketine verdikleri destekten ötürü teşekkür ediyorum.
Radyo programcısı Tülay Hanımın sorularını cevaplarken 1001 Yetim 1001 Dilek projesine geldi konu. Yetimleri sahip çıkmanın, onlara hami olmanın önemine dair cümlelerimi dinlerken kendisini işaret edip yetim olduğunu söyledi. Gözleri doldu. Farkında olmadan yarasına tuz basmıştım. Artık o saatten itibaren yetim konusunu anlatamazdım. Konuyu değiştirdim.
Pazar günü de Nevşehir’de gönüllü ve bağışçılarımızla bir araya geldik. Üç saat süren toplantıda yüreklerimizi açtık birbirimize. Deniz Feneri’ne dair birçok konuyu zamanın elverdiği ölçüde konuştuk. Gönül tellerimizi titreten yardım hikâyeleri anlatıldı. Hatta herkesin en mahremlerinden olan bazı rüyalar anlatıldı. Ailelerin, gönüllü ve bağışçıların gördüğü rüyalardı bunlar.
Nevşehir medyasından Kapadokya FM, Kapadokya TV ve Kanal K’nın yayınlarına konuk olduk. Söz konusu radyo ve televizyonlarımızın programcı ve yöneticilerine, destekleri ve candan ev sahiplikleri için müteşekkiriz.
Bir sebepten ötürü toplantımıza gelemeyen Deniz Feneri dostlarının bir kısmına da kitle iletişim araçlarımız vasıtasıyla ulaşmış olduk.
Yayınları Nevşehir’den ya da internet üzerinden dünyanın dört bir yanından takip eden kim bilir ne kadar vatandaşımız Deniz Feneri ile ilgili merak ettikleri sorulara cevap bulmuşlardır. Hamdolsun, şükürler olsun.
Deniz Feneri dostlarıyla Niğde ve Nevşehir’de gerçekleştirdiğimiz toplantılar faydalı, verimli ve bereketli oldu. Ailenin fertleri birbirlerini biraz daha yakından tanıdı. Davetimize icabet edip toplantılarımıza katılarak buluşmalarımızın verimli geçmesine vesile olan bütün Deniz Feneri dostlarına teşekkür ediyorum.
“Sadece iyilik” için bir araya gelmiş insanların her adımından yeni hayırların, iyiliklerin ve güzelliklerin doğacağına inanıyorum.
Deniz Feneri, verebilen bahtiyarlarla ihtiyaç sahipleri arasında bir iyilik köprüsüdür.
Doktorlar ve hastaneler için “Allah yokluklarını da vermesin, muhtaç da etmesin” denir ya, böylesi “iyilik köprüleri” de öyledir.
Bu köprülere bir gün herkesin ihtiyacı olabilir. Temellerine dinamit koymaya yeltenenlere fırsat vermeyelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.