Demliyazılar
Ortadoğu’da Eksik Olan Osmanlı Ruhudur
Osmanlı gidince Ortadoğu ne kadar da karıştı değil mi?
Her yer kan.
Bir aralar İran - Irak Savaşı yüzünden onbinlerce insanın kanı döküldü.
Daha sonra Kuveyt işgal edildi, yine kan.
Ardından Irak işgal edildi ve kanlar oluk gibi aktı.
Ve son olarak aynı filmi Libya'da vizyonda.
Daha düne kadar Kaddafi'ye saraylarının bahçesinde çadır kurduranlar Libya'ya ilk bombayı atmaktan geri durmadılar.
Amaçları ne Batı âleminin?
Tek amaçları oradaki petrollere konmak.
Çünkü petrolün de bir sonu var.
Geri kalan petrolün tamamından onlar yararlanmak istiyor.
Bunu 19. Asrın sonlarında da istemişlerdi, şimdi de istiyorlar.
Cennet mekân II. Abdülhamid de bu Batı güçlerinin emellerini bildiği için Hicaz Demiryolunu yapmış ve bundaki amacı da baş düşmanı İngiltere'nin elinden Hindistan ve Mısır’ın kontrolünü almaktı.
İşte bu bölge ve Hicaz Demiryolunun geçtiği yerler, yer altı bakımından ve bilhassa petrol açısından çok zengin yerler.
Bu projeyi harekete geçirince Rahmetli II. Abdülhamid’in düşmanları çoğalmaya başladı. Dış güçler bu olaya el atmış ve Rahmetli Sultan Abdülhamid’in koltuğu sallanmaya başlamıştı.
Petrol projeleri yüzünden, Sultan Abdülhamid, İngilizlere göre çok olmaktadır.
1908 yılının Mayıs ayında Alman şirketi İran sınırları içindeki Mescid-i Süleyman bölgesinde o zamanın en zengin petrol yataklarını patlattığında Abdülhamid İktidarının sonu da gözükmeye başlamış. Ne gariptir ki, Mayıs 1908’de petrol bulunmuş, bundan sadece ve sadece 2 ay sonra Makedonya kaynaklı isyan başlamış ve Temmuz ayında Sultan Abdülhamid, Meşrutiyet’i ilan etmek, 9 ay sonra ise iktidarı bırakmak zorunda kalmıştı. İki olay arasındaki toplam süre 11 aydır. (Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı, 2. Cilt. Sayfa 141, Mustafa Armağan)
Eğer Sultan Abdülhamid’in bu projesi devam etseydi şimdiki durum nasıl olurdu?
Ama nedense Sultan Abdülhamid’e her türlü yaftayı vuranlar ve onların devamı olan günümüzün Abdülhamid Han düşmanları, şu anki Ortadoğu manzarasından memnun mudur?
Velhasıl, Osmanlıyı barbar gösterenler şu an gözlerin kırpmadan kan döküyorlar.
Ama birazcık tarih okuyan herkes biliyor ki, Osmanlı nereye gittiyse adalet götürmüştür.
Bunun ilginç bir örneğini Almanya’nın Mülhaym kentinde düzenlenen karnavalda görebiliriz.
Şimdi konuyla ilgili bir hikâyeyi birlikte okuyalım. O zaman daha iyi anlarız Osmanlı’nın adaletini.
“19. Yüzyılda Almanya’nın Mülhaym şehrindeki Ren nehrinin bir yakasında Almanlar, öbür yakasında da Fransızlar oturuyordu.
Fransızlar, her sene nehrin Almanlardaki kısmına geçip mahsulün tümünü toplayıp götürüyorlardı.
O sıralar, birliğini temin edemeyen güçsüz Almanlar ise buna fazla ses çıkaramıyorlardı tabii. Her sene böyle olunca çareyi, durumu Osmanlı Sultanına yazıp, imdat istemekte bulurlar.
Mektupta şöyle denmektedir:
"Fransızlar her sene bize zulmediyor, mahsulümüzü elimizden alıyorlar. Siz ki, dünyaya adalet dağıtan bir imparatorluğun sultanı, İslamiyet'in de halifesisiniz. Bizi şu zulümden kurtarın. Asker gönderin. Ürünlerimizi bu sene olsun toplama imkânı sağlayın."
Çöküş faslına girildiği bir zamana denk gelen yardım isteğini inceleyen padişah asker göndermeyi mümkün ve gerekli görmez; yalnızca asker elbisesi göndermeyi kâfi bulur ve cevabı bir mektupla beraber içi askeri elbise dolu üç çuval yollanır.
Şaşkına dönen Almanlar, çuvalı alıp mektubu okurlar:
"Fransızlar korkak âdemlerdir (insanlardır) .Onlara yeniçeri göndermemize gerek yoktur.
Yeniçerimizin kıyafetini görmeleri kâfidir." Çuval içindeki Osmanlı askerinin elbiselerini adamlarınıza giydirin. Mahsul zamanı, nehrin görülecek yerlerinde dolaştırın. Karşıdan gören Fransızlar için bu kâfidir."
Bağ bahçe sahipleri hemen Osmanlı askerinin kıyafetini kapışırlar. Hasat vakti büyük bir heyecanla yeniçeri kıyafetinde, nehir kıyısında dolaşmaya başlarlar.
Ertesi gün, karşıdan gelen haber, Almanların sevinç çığlıkları atmalarına sebep olur:
"Osmanlılar'dan imdat geldiğini düşünen Fransızlar, korkudan köylerini de terk ederek iç kısımlara doğru kaçmaktalar. Mahsulünüzü rahatça toplayabilirsiniz. Zulüm sona ermiştir."
Bu olay, Mülhaymli'lerin gönüllerinde taht kurmuştur. Giydikleri yeniçeri kıyafetlerini, daha sonra Mülhaym'a bağlı Karlsruhe müzesine koyup ziyarete açarlar.
Şehrin en yüksek binasına da Osmanlı bayrağı asarlar. Ayrıca, halen olayın yıldönümünde de şehirde bir karnaval düzenleyip, hadiseyi temsilen kutlarlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.