Mehmet Y. ULUTAŞ
Uzaya Giden İlk Türk Olmak İstiyor musun? Emin misin?
Geçtiğimiz hafta açıklanan Milli Uzay Programı kapsamında önümüzdeki 10 sene içerisinde bir Türk uzaya gidecek. Bu bireyin seçilme kriterlerinin ne olacağı henüz belli değil. Ama tahminim şu: Havacılık deneyimli, yüksek eğitimli, astronomi bilen, sağlığı çok iyi seviyede, gözleri çok iyi gören ve benzeri şartlara haiz vatandaşların başvuruları alınacak. Ardından elemeler yapılarak 8-10 kişilik bir grup seçilerek titiz ve kapsamlı bir eğitimden geçirilecek ve aralarından kabiliyetleriyle öne çıkan birisi seçilecek. Uzaydaki hayat bambaşka ve dünyada yaşamaktan oldukça farklı. Yaşam şartları uzayda kalış süresi arttıkça daha da zorlaşıyor. Gelin biraz anlamaya çalışalım.
Ölümcül Tehlikeler: Uzay seyahatindeki en büyük tehlike radyasyon. Dünyanın çevresindeki manyetik alan ve atmosfer güneşten gelen tehlikeli radyasyon ışınlarından bizleri koruyor. Ama bu koruma uzayda yok. Uzay kıyafetleri radyasyondan korumak için özel olarak yapılıyor olsa da %100 koruma sağlamıyor. O yüzden astronotlar yüksek kanser riski taşıyor. İkinci büyük tehlike ise güneş rüzgarları. Zararlarını önlemeye uzay kıyafetleri de yeterli olmuyor. Korunmak için tamamen karanlık ve kapalı bir yerde olmanız yada su tankı içinde saklanmanız lazım. Aksi taktirde feci şekilde yanabilirsiniz.
Sürat: Dünya yörüngesindeki bir uzay aracı yeryüzünden yaklaşık 400 km yükseklikte saatte 27.600 km gibi çılgın bir hızla döndüğü için her 93 dakikada bir dünyanın etrafında tur atıyor.
“Ağırlıksız” Ortam: Uzay aracının içerisinde dünyadaki yerçekiminin %90’ı hala var olsa da, yörüngede çok hızlı hareket ettiği için dünyaya düşmüyor, ama içindekiler devamlı serbest düşüş halindeler ve bunun yarattığı “ağırlıksız” ortamda yüzermiş gibi hareket ediyorlar. Aslında bunun benzerini kısa süreliğine biz de yaşayabiliyoruz dünyada; mesela arabayla bir yokuştan aşağı hızla inerken popomuzun koltuktan kalkması gibi.
Uyku: Astronotlar “ağırlıksız” ortam sebebiyle kendilerini kemerlerle bir yere bağlayarak ayakta uyuyorlar. Her 24 saatte 16 gündoğumu ve 16 günbatımı olduğundan, düzenli uyku için her gün evrensel saate göre 21:00’da pencereler karartılıyor. Ortamda bulunan radyasyon göz kapaklarının altında beyaz yıldızcıkların çakmasına sebep olduğundan derin uyku mümkün değil.
Sağlık: “Ağırlıksız” ortamda kaslar kullanılamadığından atrofi yani kas zayıflaması oluyor ve dünyaya dönüşte ayakta durmakta zorlanıyor astronotlar. Mesela Kanadalı bir bayan astronot dünyaya geri dönüşünden hemen sonra yaptığı basın toplantısı sırasında yere kapaklandı. Bunu önlemek için NASA astronotları her gün koşu bandında koşturtuyor. Uzun süre “ağırlıksız” ortamda yaşamak kemik erimesine ve kan dolaşımı bozukluklarına da sebebiyet veriyor.
Psikoloji: Uzay araçları çok küçük olduğundan özel hayat diye bir şey yok. Küçük ve kapalı bir alanda uzun bir süre ailelerinden ve dünyadan uzak yaşayan astronotların stres seviyeleri tavan yapabiliyor.
Gıda: Yiyecekler vakumlu plastik kaplarda veriliyor ve çok fazla çeşit yok. Yemek sırasında etrafa dökülenler makinaları bozmasın diye özenle toplanıyor.
Hijyen: Duş yok. Onun yerine su jeti ve ıslak havlu kullanılıyor. Su sarfını azaltmak için de yenilebilir diş macunu kullanıyorlar. Dışkı vakumla çekilip bir konteynerde toplanıyor. İdrar ise başka bir haznede toplanıyor, temizlenip yeniden içme suyuna çevriliyor.
Şöhret: Dünya üzerinde yaklaşık 8 milyar insan ve bunlardan uzaya çıkabileni 20-Kasım-2020 itibariyle sadece 568. Yani uzaya çıkacak Türk bu ayrıcalıklı dünya kulubünün bir üyesi olacak. Haliyle, astronotumuz Türkiye’nin de en çok tanınan insanlarından biri olacak, TV programlarına çıkacak, anıları kitap olacak, bina ve okullara ismi verilecek ve belki biryerlerde heykeli dikilecek.
Eminim bunları okuduktan sonra birçoğunuz “bu iş bana göre değil” diyeceksiniz. Uzayda yaşamak hakikaten de piknik değil. İşbu yüzden astronotlar çok ciddi, yoğun ve uzun süreli fiziksel eğitimden geçiyorlar. Eğitim sürecinde uzayda yaşanabilecek ruhsal sıkıntılara karşı mukavemetleri de test ediliyor. Görüldüğü gibi çile çekmeden bilim olmuyor ve astronotluk para için yapılacak iş değil. Uzaya çıkacak ilk Türk astronotun sırtında 85 milyon Türk halkının da mesuliyeti olacak. Bu sebeplerden ötürü tavsiyem odur ki uzaya gitmeyi yürekten isteyen ve yüreği olanlar başvursun bu iş için. Uzayın şakası yok çünkü!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.