xxx78
Türkiye'nin yol haritası
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yeni yasama yılının başlaması vesilesiyle TBMM'de önceki gün yaptığı konuşmanın metnini bir başka biçimde okuyabilir miyiz?
Bundan önceki uygulama, cumhurbaşkanlarının her yıl yaptığı bu türden konuşmaların kısa sürede unutulmaya terk edilmesidir. Cumhurbaşkanları, her yasama yılı başlangıcında, parlak sözler de içeren bir konuşma yapar... Her konuşmadan sonra söylenenler üzerine bir-iki yorum yazısı çıkar... Hepsi o kadar...
Oysa, Cumhurbaşkanı Gül'ün son konuşması öncekilerden hayli farklı. Bir kere âdet yerini bulsun diye yapılmış bir konuşma değil; konuyu sürekli izleyen meslektaşların yazdıklarından biliyoruz, haftalar öncesinden hazırlığına başlanmış bir konuşma bu. Dinleyen veya metni okuyan herkesin hemen fark edebileceği üzere, konuşmanın güncelliğin ötesinde bir etkisi olması istenmiş.
Devletin en tepe noktasından bakıldığında dünyanın ve ülkenin nasıl göründüğünün ipuçları var konuşmada. Bundan daha fazlası da: Önümüzde duran riskler ve fırsatlar, ayrıntılara da inilerek, başta her partiden milletvekilleri olmak üzere, ülke sorunlarıyla ilgilenen herkesle paylaşılıyor.
Sorumluluğunun bilincinde bir devlet adamının ülkesi açısından hayati önem taşıyan tarihi bir dönemeçte verdiği entellektüel düzeyi hayli yüksek mesajlar, ciddiyetle yaklaşılmayı ve aynı düzeyde değerlendirilmeyi hak ediyor.
Özellikle de muhalefet partileri tarafından...
Benim 'başka bir biçimde okuma' arzum da bu tespitle ilgili: Cumhurbaşkanı Gül'ün konuşması, Milli Güvenlik Kurulu'na başkanlık eden ve istediği zaman Bakanlar Kurulu'nu toplantıya çağırabilecek bir devlet adamının, dünyayı, bölgeyi ve kendi ülkesini nasıl görüp değerlendirdiğini en açık biçimde ifade ediyor. Muhalefet partileri bu konuşmaya birer cümlelik sade suya tirit cevaplar vermek yerine, o metindeki hangi bölümlere, değerlendirme ve görüşlere katıldıklarını, hangilerine ne sebeple katılmadıklarını kamuoyuyla paylaşmalı.
Cumhurbaşkanı Gül, âdet yerini bulsun diye de yapabileceği bir konuşmaya, onca devlet mesaisi arasında neden bir aya yakın bir süre boyunca hazırlansın?
Onun gösterdiği titizliğe saygı için olsun, CHP ve MHP, konuşmadaki görüşleri değerlendirmelidir. Gül'ün dünyayı ve global konjonktürü değerlendirmesi hatalı mıdır, sözgelimi? Bugünün dünyası içinde Türkiye'yi görmek istediği yer sorunlu mudur? 'Yeni Türkiye tablosu' demeyi yeğlediğim birkaç fırça darbesiyle yapılmış konumlandırmada yadırganacak bir yön görüyorlar mı, görüyorlarsa nelerdir bunlar? Demokrasi, hukuk devleti vurgulamaları ve en önemlisi 'çeşitlilik içinde birlik' tanımlaması hakkında muhalefet partileri ne düşünüyor?
Sözün kısası, 'çağdaş devlet' kavramının içini doldurma konusunda muhalefet partileri de zihinsel bir çaba göstermek ve bunun için de Cumhurbaşkanı Gül'ün yeni yasama yılı konuşmasını hareket noktası olarak değerlendirmek istemez mi?
Şöyle bir çalışma sözgelimi: CHP ve MHP ayrı ayrı Meclis Grupları içerisinde bu konulara kafa yorabilecek entellektüel birikimi bulunan milletvekilleri ile partileri çizgisindeki kanaat önderlerini biraraya getirebilir ve konuşma metninden hareketle kendilerinin öngördükleri 'Türkiye tablosu' kanavasını ortaya çıkarabilir.
İyi bir kadroyu biraraya getirmeli ve kendi tablolarını ortaya çıkarmalıdır muhalefet partileri... Türkiye'ye bu kadarcık olsun bir borçları var.
Bundan önceki uygulama, cumhurbaşkanlarının her yıl yaptığı bu türden konuşmaların kısa sürede unutulmaya terk edilmesidir. Cumhurbaşkanları, her yasama yılı başlangıcında, parlak sözler de içeren bir konuşma yapar... Her konuşmadan sonra söylenenler üzerine bir-iki yorum yazısı çıkar... Hepsi o kadar...
Oysa, Cumhurbaşkanı Gül'ün son konuşması öncekilerden hayli farklı. Bir kere âdet yerini bulsun diye yapılmış bir konuşma değil; konuyu sürekli izleyen meslektaşların yazdıklarından biliyoruz, haftalar öncesinden hazırlığına başlanmış bir konuşma bu. Dinleyen veya metni okuyan herkesin hemen fark edebileceği üzere, konuşmanın güncelliğin ötesinde bir etkisi olması istenmiş.
Devletin en tepe noktasından bakıldığında dünyanın ve ülkenin nasıl göründüğünün ipuçları var konuşmada. Bundan daha fazlası da: Önümüzde duran riskler ve fırsatlar, ayrıntılara da inilerek, başta her partiden milletvekilleri olmak üzere, ülke sorunlarıyla ilgilenen herkesle paylaşılıyor.
Sorumluluğunun bilincinde bir devlet adamının ülkesi açısından hayati önem taşıyan tarihi bir dönemeçte verdiği entellektüel düzeyi hayli yüksek mesajlar, ciddiyetle yaklaşılmayı ve aynı düzeyde değerlendirilmeyi hak ediyor.
Özellikle de muhalefet partileri tarafından...
Benim 'başka bir biçimde okuma' arzum da bu tespitle ilgili: Cumhurbaşkanı Gül'ün konuşması, Milli Güvenlik Kurulu'na başkanlık eden ve istediği zaman Bakanlar Kurulu'nu toplantıya çağırabilecek bir devlet adamının, dünyayı, bölgeyi ve kendi ülkesini nasıl görüp değerlendirdiğini en açık biçimde ifade ediyor. Muhalefet partileri bu konuşmaya birer cümlelik sade suya tirit cevaplar vermek yerine, o metindeki hangi bölümlere, değerlendirme ve görüşlere katıldıklarını, hangilerine ne sebeple katılmadıklarını kamuoyuyla paylaşmalı.
Cumhurbaşkanı Gül, âdet yerini bulsun diye de yapabileceği bir konuşmaya, onca devlet mesaisi arasında neden bir aya yakın bir süre boyunca hazırlansın?
Onun gösterdiği titizliğe saygı için olsun, CHP ve MHP, konuşmadaki görüşleri değerlendirmelidir. Gül'ün dünyayı ve global konjonktürü değerlendirmesi hatalı mıdır, sözgelimi? Bugünün dünyası içinde Türkiye'yi görmek istediği yer sorunlu mudur? 'Yeni Türkiye tablosu' demeyi yeğlediğim birkaç fırça darbesiyle yapılmış konumlandırmada yadırganacak bir yön görüyorlar mı, görüyorlarsa nelerdir bunlar? Demokrasi, hukuk devleti vurgulamaları ve en önemlisi 'çeşitlilik içinde birlik' tanımlaması hakkında muhalefet partileri ne düşünüyor?
Sözün kısası, 'çağdaş devlet' kavramının içini doldurma konusunda muhalefet partileri de zihinsel bir çaba göstermek ve bunun için de Cumhurbaşkanı Gül'ün yeni yasama yılı konuşmasını hareket noktası olarak değerlendirmek istemez mi?
Şöyle bir çalışma sözgelimi: CHP ve MHP ayrı ayrı Meclis Grupları içerisinde bu konulara kafa yorabilecek entellektüel birikimi bulunan milletvekilleri ile partileri çizgisindeki kanaat önderlerini biraraya getirebilir ve konuşma metninden hareketle kendilerinin öngördükleri 'Türkiye tablosu' kanavasını ortaya çıkarabilir.
İyi bir kadroyu biraraya getirmeli ve kendi tablolarını ortaya çıkarmalıdır muhalefet partileri... Türkiye'ye bu kadarcık olsun bir borçları var.