Mehmet Y. ULUTAŞ
Türkiye Ekonomisinin Yumuşak Karnı - 2
Türkiye’nin sermaye kaynakları, doğal kaynakları ve insan kaynakları hep mahdut olmuştur. Osmanlı’nın çökmesinin de Türkiye Cumhuriyeti’nin sıklıkla bir ekonomik krize maruz kalmasının da sebepleri bunlardır aslında.
Yerel kaynaklar sınırlı olunca dışarıdan kaynak sağlamak gerekiyor. Türkiye ekonomisi kırılgan olduğu için yurtdışından gelen sermaye genelde sıcak para oluyor. O da sadece bir arbitraj fırsatı varsa geliyor. Mesela borsamız düşükken Dolar getirip bozduruyorlar, ve hisse senedi ve fon alıyorlar. Piyasalarda bir Dolar bolluğu ve rahatlama oluyor. En ufak bir sıkıntıda veya yeterince kar yapınca ise aldıklarını hemen satıyorlar, TL’yi tekrar Dolara çevirip ülkelerine dönüyorlar. Sıcak dövizin tekrar yurtdışına çıktığını farkeden vatandaşlar da işkilleniyor, Dolara dönmek istiyor ve döviz bürolarına koşuyorlar. Al sana kriz!
Elbetteki ülkeye yabancı sermaye girişi önemli. Ama yabancıların Türkiye’de fabrika veya işyeri açmak için, emlak satın almak için ve/veya “bir gecede Dolara çevrilip yurtdışına çıkarılması mümkün olmayan yatırımlar” için sermaye getirmeleri çok önemli.
Kaynaklar sınırlı olunca bunları sadece tespit edilmiş doğru endüstrilere yönlendirmek gerekiyor. Bunu yaparken de gerektiğinde demokratik olmamak ve serbest piyasa düsturlarından taviz vererek korumacı olmak gerekebiliyor.
Örneğin 1950’lerde bizimle hemen hemen aynı ekonomik seviyelerde olan Güney Kore’nin 70 sene sonra elektronik alet, gemi inşası ve demir-çelik endüstrilerinde dünya devleri arasına girmesinde yukarıdaki planlamalar ve korumacı politikalar etkili olmuş.
Bizden “serbest piyasa” uygulamamızı isteyen gelişmiş ülkelerin hiçbiri “serbest piyasa” uygulayarak büyümemiştir. Bize gümrük bariyerleri ve kotaları olmayan serbest piyasa sistemini uygulamamızı isteyen bu ülkelerin asıl amacı bize istedikleri kadar ürün satmak ve bu arada ileride kendilerine rakip olabilecek yerli üretimi de baltalamak istemeleri.
Türkiye’yi yöneten Cumhur İttifakı da Güney Kore ve Çin modeline benzer bir ekonomi modeli uygulayarak zaten sınırlı olan sermaye ve hammadde kaynaklarını tespit edilmiş stratejik endüstrilere yönlendirmeli ve bir üretim toplumu haline dönüştürmelidir. Ama bu arada sağlanan kaynakların katma değeri yüksek sektörlerde verimli kullanılıp kullanılmadığını çok sıkı bir şekilde denetlemelidir. 1970’li ve 1980’li yıllarda olduğu gibi ihraç edilebilmesi pek mümkün olmayan kalitesiz ve demode ürünlerin Türk halkına kakalanması da denetimlerle önlenmeli.
Türkiye’deki mevcut hammadde, sermaye ve insan kaynaklarına uygun endüstrilerin tespiti için de Devlet Planlama Teşkilatı’nın yeniden aktif hale gelmesi, Türk akademisyenler ile ortak araştırmalar yapması, kapsamlı projeler üretmesi ve bunları hükümete sunması gerekiyor.
Aynı zamanda kamu borçlarının en aza indirilmesi için her kamu harcamasının dikkatle incelenmesi ve bu doğrultuda ciddi bir maddi disiplin oluşturulması gerekiyor. Yapılacak her bir kamu veya özel yatırım öncesinde kar/zarar hesabı yapılmalı ve makul bir süre zarfında kara geçmeyecek yatırımların önü kesilmeli.
Eğitimin de değişmesi lazım. Özellikle geliştirilmesi ve büyümesi istenilen endüstrilere uygun eğitim verecek meslek edindirme kursları ve sertifikasyon programları olmalı. Yüz binlerce TL vererek üniversite okuyup iş bulamayan gençler için elektrikçi, tesisatçı, bilişim uzmanı, araç tamircisi vesaire gibi revaçta olan meslekler için sertifika sahibi ve lisanslı eleman yetiştiren meslek liseleri olmalı. Devlet dairelerine ve işyerlerine sadece sertifikalı ve lisanslı eleman almaları yönünde teşvikler verilmeli.
Son iki asırdır hovardaca tüketim yapan bir toplumdan çok çalışan ve üretim yapan bir topluma dönüşmek kolay olmayacak. Geldiğimiz nokta gösteriyor ki, her şeyi devletten bekleyen, 40’lı yaşlarında emekli olan, çalışmak yerine kolay yoldan köşe dönmeyi hayal eden bir toplum olma lüksümüz yok artık!
Aksi taktirde borç içerisinde yüzen ama Burberry palto giyip, Lois Vuitton çanta ve Rolex saat takarak caka satmayı marifet sayan bir tüketim toplumu olmaya devam ederiz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.