Recep KOÇAK
Türkiye artık veren el
İslam coğrafyası kanamaya devam ediyor. Bir bayrama daha kan ve gözyaşı içerisinde kavuştuk.
Son 10 yılın Ramazan aylarında Pakistan, Endonezya, Somali, Suriye, Arakan ve Filistin Gazze’de dökülen kanların gölgesinde tuttuk oruçlarımızı. Her Ramazan hayırseverlere, büyük acıların yaşandığı bir İslam coğrafyası için zekât ve fitre çağrısı yapıldı.
Dün uğurladığımız Ramazan boyunca, İsrail bombardımanına karşı direnen Gazze için yardım çağrısında bulunduk. Türkiye’den çok sayıda Sivil Toplum Kuruluşu Gazze’de yardım dağıtımları yapıyor. Sadece Deniz Feneri’ne ulaşan Gazze şartlı bağışların tutarı yarım milyon liraya yaklaştı. Deniz Feneri’nin Ramazan boyunca Gazellilere yardım dağıtımları devam etti, devam ediyor.
TİKA Başkanı Dr. Serdar Çam TRT 1’de yayınlanan Ramazan Sevinci programında, Bekir Develi’nin “Gazze’de TİKA neler yapıyor?” sorusunu cevaplarken şunları söylüyordu; “TİKA’nın Gazze’de görevlileri var. Acil gıda dağıtımları yaptık. Şimdi sıcak yemek de dağıtıyoruz. Ama orada sadece biz bulunmuyoruz. Deniz Feneri, İHH gibi kuruluşlarımız da yardım dağıtımları yapıyor.”
Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Adana’da iftar sonrası yaptığı konuşmada, göreve geldikleri 2002 yılında, dış ülkelerdeki mazlumlara yapılan yardım 45 milyon dolar miktarındayken şuan bu rakamın 3.5 milyar dolara ulaştığını belirterek, “Türkiye son 12 yılda yaşadığı büyük dönüşümün etkisiyle, artık alan el olmaktan çıkmış, veren el konumuna yükselmiştir” dedi.
Erdoğan konuşmasında, son 12 yılda Türkiye’nin yurtdışında en çok yardım yapan ülkeler listesinin başına hangi anlayışla yerleştiğinin ipuçlarını veriyordu;
“Dünyada, güçlü olanlar kendilerini her zaman haklı sanıyor. Hak veya haklı olmak güçte değildir. Biz her zaman şuna inandık. Hak ve haklı güçlüdür. Bunu savunmak durumundayız. Bir bünyede eğer bir uzuv ağrı çekiyorsa, bünyenin ona kayıtsız kalması mümkün değildir. Yanı başımızda kardeşlerimiz öldürülürken, kimse rehavet içinde olamaz, konfor içinde olamaz. Bizim inancımız, kültürümüz, tarihimiz, vicdanımız, kardeşlerimizin ya da mazlumun feryadına gözümüzü, kulaklarımızı, ağzımızı kapatmamıza engeldir. Suriye konusunda da, Irak konusunda da, Mısır, Filistin konusunda da, hakkın, haklının, mazlumun yanında yer almaya devam edeceğiz. Kalbinden şefkat ve merhamet duyguları alınmış insan, bir ceset gibidir. Biz asla öyle olmayacağız. Ne pahasına olursa olsun bu zor zamanlarda kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz. Bugün ülkemizde 1 milyon 150 bin civarında, Suriye'deki olaylardan kaçıp giden kardeşlerimizi misafir ediyoruz. Dün Bosna'da, Kosova'da hangi anlayışla sahip çıktıysak, bugün de bölgemizde zor durumda kalan insanlara duyarlılıkla el uzatıyoruz. Nereden nereye geldik bakın. Bu hissiyatı anlamak için dertli olmak lazım. Bir de ben gitmeyenler için Çanakkale'yi ziyaret etmenizi öneriyorum. Bugün yanlarında olmamız için tüm imkânları kullandığımız kardeşlerimizin mezar taşlarını göreceksiniz. Bu hissiyatı anlamak için Selçuklu'dan Osmanlı'ya, bu coğrafyanın bin yıllık tarihine vakıf olmanız lazım. Devletlerin fiziki sınırları başkadır, insanların gönül sınırları başkadır. Bu insanlar, evet bizim devletimizin fiziki dışında olabilirler ama gönlümüz bir, sevincimiz ve tasamız bir. Açık söylüyorum, Filistin'de, Gazze'de, iftar vaktinde bomba düşen evi, kendi evi olarak görmeyen, hissetmeyen herkes, bu milletin de, bu coğrafyanın da yabancısıdır, bu böyle biline.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Balkanlardan, Güney Asya'ya kadar her yere el uzatıldığını ve küllenmiş ilişkilerin canlandırıldığını ifade etti. Bu yardımların, petrol, maden gibi çıkarlar için değil, Allah rızası için yapıldığını belirten Erdoğan, “Kardeşlerimizin gönül hoşluğundan başka ölçümüz yok” diyerek, dünyaya sadece matematikteki 4 işlem penceresinden bakanların, bunu anlayamayacağını sözlerine ekledi. Yapılan yardımların siyasi malzeme olarak kullanılmaya çalışıldığını dile getiren Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Açık açık ifade etmek zorundayım. Türkiye son 12 yılda yaşadığı büyük dönüşümün etkisiyle, artık alan el olmaktan çıkmış, veren el konumuna yükselmiştir. Hamdolsun imkânlarımız var, kaynaklarımız var. Biz, Adana'nın, Mersin'in hakkından alıp, Hatay'daki Türkmen kardeşlerimizi unutup mesaimizi gece gündüz sadece Gazze için yoğunlaştırmıyoruz. Büyük devlet, bunların hepsini bir arada yapabilen devlettir. İçerideki vatandaşlara, dışarıdaki ihtiyaç sahiplerine ulaşabilen devlettir. Bugün dünyanın büyük diye kabul gören devletlerine bakın, bunu görürsünüz. Söz konusu Türkiye olunca, içeriden dışarıdan bir takım kesimler, Türkiye'nin uluslararası faaliyetlerini sorguluyorlar. Bunu Türkiye'yi düşündükleri için değil, dalkavukluğunu yaptıkları uluslararası odaklar adına yapıyorlar. Biz, içine kapanan Türkiye istemiyoruz. Sorunlara sırtını dönen, kardeşlerine kayıtsız kalan bir Türkiye olamaz, Türkiye kalamaz. Bizim ufkumuz var, bizim daha güçlü daha büyük çok daha itibarlı ülke olma hedefimiz var. Kimin ne dediğine bakmayacak, Suriyeli mazlumlara da işte böyle bir ensar olma büyüklüğü göstermeye devam edeceğiz. İnşallah Suriye'deki çatışmalar bitince, barış tesis edildiğinde, kimse burada kalmayacak. Yurtlarına geri dönecekler. Geride ebedi bir kardeşlik, mazlumlara yardım etmiş olmanın gururu kalacak.”
Yemen’den Patani’ye, Arakan’dan Somali’ye umutla bizi takip eden ve daha güçlü bir Türkiye için dua eden bütün kardeşlerimizin dualarına “amin “diyelim. Onları hayal kırıklığına uğratmamak için Türkiye “veren el” olmaya devam etmeli. “Veren el” olmayı sürdürebilecek güçte bir Türkiye için Rabbimizden yardım niyaz ederiz.
recep.kocakk@gmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.