Aslan DEĞİRMENCİ
Paralel medyanın 'örtülü harp' faaliyeti
Emniyette paralel yapı iddialarıyla başlayan operasyon kapsamında ifadeler alınırken, paralel medya büyük bir skandala imza attı. Ancak hemen herkesin gözünden kaçtı.
Algı operasyonunda ustalaşan paralel medya eski bir emniyet müdürüne mikrofon uzatarak, çakma Selam Tevhid Örgütü hakkında açıklamalarına başvurdu.
Müdür kendince eski dosyaları karıştırarak psikolojik harp yapmaya soyundu, 91-94 arasında çekiç güç destekli gerçekleştirilen örtülü darbenin mimarlarının ağzıyla konuştu. Onlar eliyle gerçekleştirilen suikastları çakma Selam Tevhid Örgütüne yıkmaya kalktı.
O gün “örtülü harp” faaliyetleri yürüterek darbeye zemin hazırlayanların suikastlarını hatırlayalım; Uğur Mumcu, Bahriye Üçok.
Sürecin iki simge ismi...
Yaşananları kısaca hatırlayalım..
Gladyo elemanları ve uzantılarının ihtilal şartlarını olgunlaştırmak için işledikleri cinayetlerin ardından Müslümanlara iftira atıldı, azmettiriciler gizlendi, kaos için düğmeye basıldı. Günlerce “Türkiye laikliktir laik kalacak” eylemleriyle sokaklar hareketlendirildi.
Yaşananları uzun uzun yazmaya gerek yok.
Devam edelim.
Dönelim yeni algı operasyonuna..
Paralelcilere konuşan müdür, destabilize faaliyeti ile çıkmış paralelcilere yapılan operasyonlar derinleşirken, “İran bağlantılı Selam Terör Örgütü ile ilgili belgeler ilk kez Hizbullah’ın Beykoz’daki evinde ele geçti. Uğur Mumcu, Bahriye Üçok gibi bazı siyasi cinayetler aydınlandı” diyor.
Yani Müdür Psikolojik Savaş taktiği ile çakma Selam Terör Örgütünün bu cinayetlerden sorumlu olduğunu iddia ediyor, paralel medyaya manşet oluyor.
Hiç yüzleri kızarmıyor!
Oysa söz konusu paralel medya yaptığı haberlerde iki cinayetin sır perdesinin halen çözülemediğini, amacın Müslümanları zor durumda bırakmak olduğunu, iki suikast den dolayı içeride tutulanların haksızlığa uğradığını hatta cinayetlerin arkasında İslami bir örgüt değil, derin devletin olduğunu defalarca yazdı. Hatta 2010 yılında Zaman gazetesinde Ali Akkuş imzasıyla yayınlanan haber yorumda, gerçek faillerin yakalanmadığı, olayın faili meçhuller arasında olduğu vurgulandı. Söz konusu haber yorumda cinayetlerin azmettiricisi olarak Ergenekon işaret edildi.
Aynı gazetenin bir başka yazarı Mehmet Kamış ise 2012 yılında yazdığı yazısında, “24 Ocak 1993 tarihinde işlenen Uğur Mumcu cinayeti, derin devlet için bir ‘kazan-kazan’ cinayetidir. Uğur Mumcu’nun hayatını kaybetmesi, derin yapılara yakın herkese kazandırmıştır” yorumunu yapmıştı.
Mehmet Kamış, 2009 yılında yazdığı bir başka yazısında ise, “Ergenekon daha önce deşifre edilseydi, belki de Uğur Mumcu'lar, Turan Dursun'lar da yaşıyor olacaktı” diyerek, suikastların arkasındaki gücün Ergenekon olduğunun altını çiziyordu.
Kaldı ki söz konusu gazete her iki cinayetin arkasında Ergenekon’un olduğunu defalarca birinci sayfasına taşıdığı haberlerle de kamuoyuna duyurmuştu.
Onlar Ergenekon’u işaret ederken, Uğur Mumcu’nun kardeşi Ceyhan Mumcu abisinin MOSSAD tarafından öldürüldüğünü defalarca kamuoyu önünde açıklamıştı.
Ancak emniyette paralel operasyon yapıldığında, yapının medya ayağı ağız değiştiriyor, olayı İslamcılara yıkma peşine giriyor. Yetmiyor belgelerle çakma bir örgüt olduğu deşifre edilen sanal yapıyı “örtülü harp” faaliyeti gerçekleştirerek cinayetlerden sorumlu tutmaya çalışıyor.
Yani paralel medya “Psikolojik Savaş”, “Özel savaş ”, “Örtülü Harp”, “Destabilize” faaliyetlerine devam ediyor. Ancak geçmişte yazdıklarının yüzüne çarpılacağını hiç hesaba katmıyor.
www.twitter.com/aslandegirmenci
degirmenciaslan@gmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.