Ünal SADE
TSK’nın Açıklamaları ve “Keşke”…
TSK’nın Açıklamaları ve “Keşke”…
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tek tip askerlik konusunun hükümetten önce Genelkurmay Başkanlığı tarafından dile getirildiğini belirterek, "Keşke bu dile getirilmeseydi. Kendi yaptıkları çalışmayı hükümete sevk etseler, hükümetin de onaylaması halinde Meclis'e sevk edildiği zaman bunun üzerine konuşulsaydı” demiş.
Kamuoyunu geren bir konu askerlik…
Kısalacakmış,
Uzayacakmış,
Tek tip olacakmış,
Bedelli geliyormuş,
Yok bundan sonra bedelli olmayacakmış,
Profesyonel askerliğe geçiliyormuş…
Bitmeyen bir hikâyedir bu aslında. Çoğu zaman “askerlik kısalacakmış” söylentisini daha askerliğinin ilk gününde duyan ve içi bir ümitle dolan pek çok Mehmetçik askerlik bitip terhis oldukları gün nizamiyede konuşulan “askerlik kısalıyormuş” dedikodusunu duyarak ve garip bir gülümsemeyle ayrılmışlardır.
Aslında bu yazıdan amacım “tek tip askerlik” konusunda bir görüş dile getirmek falan değil…
Ben Bülent Arınç’ın özel bir televizyon kanalında “Tek tip askerlik konusunda Ak Parti içinde farklı görüşler var. Siz ne diyorsunuz? Siz tek tip askerlik konusuna karşı mısınız? Rafa kaldırıldı mı?” sorusuna verdiği cevaba takıldım. Sayın Arınç cevabında “Ben tek tipin her türlüsüne karşıyım. Tek tip kıyafet de olmaz” dedikten sonra “keşke dile getirilmeseydi” askerlik ve af gibi konular toplumda hemen karşılık buluyor diyerek günlerdir telefonunun susmadığını ve insanların iki şeyi merak ettiğini ifade ederek şunları söylemiş:
"Bir tanesi, uzun askerlik yaptığını düşünen birisi 'Askerlik kısalıyor mu? Ben hemen terhis olabilecek miyim?' diye soruyor. İkincisi 6 aylık askerliğe gitmiş, 'Eyvah bir seneye çıkacak. Bizim askerliğimiz uzayacak mı?' diyorlar. Bunlara hiç gerek yok aslında... Yani tek tip askerlik hükümetten önce Genelkurmay Başkanlığı tarafından dile getirildi. Keşke bu dile getirilmeseydi. Kendi yaptıkları çalışmayı hükümete sevk etseler, hükümetin de onaylaması halinde Meclise sevk edildiği zaman bunun üzerinde konuşulsaydı. Bir defa tek tip konusu ifade edildiği kadarıyla tahsile bakmaksızın, yani okuryazar olmasıyla, üniversite mezunu, hatta doktora, yüksek lisans, mastır olması hatta doçent, profesör olması arasında hiçbir fark etmeksizin 12 ay askerlik yapılması diyelim. Böyle bir şeye mantıkla yaklaşmak mümkün değil dedi.”
Hayatın İşe Yaramayan ctrl-z’si
Benim burada takıldığım konu Sayın Arınç’ın konuşmasında kullandığı “KEŞKE” kelimesidir.
Peki nedir “keşke”?
Türk Dil Kurumu Sözlüğüne göre “keşke”: Dilek anlatan cümlelerin başına getirilerek “ne olurdu” anlamında özlem veya pişmanlık bildiren bir söz, bari, keşki: “Keşke vazifesi oralarda olsaydı!” -F. R. Atay.
Aslında sözlük cümleleri ile bu yazıya son vermek ve gerisini okuyucuların hayal gücüne bırakmak yeterli olurdu.
Ama Bülent Arınç’ın “bir dokun bin ah işit” misali kendisine sorulan soruya verdiği “keşke” li cevap üzerine başkaca şeyler söylemek için bu girişi yaptım.
Anayasa’yı “halkın değiştirmesine izin vermek istemeyen” karanlık çevrelerin her türlü baskısına rağmen “yetmese de” değiştirmeyi başardığımız şu günlerde köklü çözüm olan “tam sivil anayasa” adımından önce atmamız gereken adımlar ve aşmamız gereken başka barajlar olduğunu düşünüyorum.
Bunlardan bir tanesi de bu gidişe dur demediğimiz takdirde zamanı geldiğinde “e-muhtıra” ya dönüşen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kamuya mesaj verme alışkanlığına bir son verme gereğidir.
Türk Silahlı Kuvvetleri resmi web sitesinden pek çoğu da tartışmaya yol açan “Bilgi Notu” ya da “Basın açıklaması” adı altında verilen açıklamalarla kamuoyuna seslenme alışkanlığı bulunmaktadır.
Basın Açıklaması ve Bilgi Notları
Genelkurmay Başkanlığı demokratik ülkelerde eşine az rastlanır bir şekilde ilgili Bakan’ın, hatta Başbakan’ın haberi olmadan “Bilgi Notları” ve “Basın açıklamaları” en kritik anlarda kamuoyunu karşısına çıkmakta ve gündemi oluşturmakta ve meşgul etmektedir.
27 Nisan 2007’de Türkiye’deki siyasal tabloyu değiştirme eksenli Başbakan’dan habersiz kamuoyuna bomba gibi düşen ve e-muhtıra olarak nitelendirilen ve onca tartışmaya rağmen hala sitedeki yerini muhafaza eden:
“Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir.
Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün, “Ne mutlu Türküm diyene!” anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.
Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir.”
Cümleleri ile biten bildiri benzeri açıklamaları ibretle hatırlamaya devam ediyoruz.
Bunlardan yakınan pek çok siyasetçinin özellikle “heron” tartışmaları sırasında Genel Kurmay Başkanlığını açıklamaya davet etmekten başka bir şey yapamadığını hayretle izlemiştik.
Hem Genelkurmay Başkanlığının olur olmaz konularda bazen bir siyasi parti gibi kamuoyuna seslenmesinden ve onu yönlendirmesinden hatta bağlı olduğu hükümeti hedef almasından rahatsız olacaksınız hem de “heron” tartışmalarında olduğu gibi Meclis Başkanından Bakanlara pek çok siyaside gördüğümüz üzere soru soran gazetecilere:
”Bu konuda Genelkurmay Başkanlığının açıklama yapması lazım” şeklinde cevap vererek…
“Üzerlerinde olan siyasi sorumluluğu unuturcasına” konu hakkında açıklama yapması için basın aracılığı ile Genelkurmay Başkanlığına mesaj göndereceksiniz.
Türkiye’nin normalleşmesi için bu konuda acil yol alınması gerektiği ortadadır. Genelkurmay Başkanlığının Milli Savunma Bakanı’na bağlı olması gerektiği tartışmalarına falan girmiyorum ama en azından bağımsız bir erk gibi zaman zaman hükümeti bile hedef alan, zora sokan kamuoyu açıklamalarının önüne geçilmesi zamanı gelmiş hatta geçmiştir.
Bu alışkanlığının önüne geçilemediği için Sayın Arınç’ın “keşke” diye yakındığı durumlar ortaya çıkmaktadır. Askerlik süresi gibi “siyasal” nitelikli ve yasal düzenleme gerektiren konularda bile kendiliğinden harekete geçen anlayışı ortadan kaldırmak ve askeri konularda bile açıklama yetkisinin “siyasi” makamlarda olması gerektiği gerçeğinin ilgililerce anlaşılması ve gereğinin sağlanması için siyasi iradenin bir an önce harekete geçme zamanı gelmiştir.
İTÜ sözlük de “keşke” yorumları içerisinde “Hayatın işe yaramayan ctrl-z girişimi.” Yer aldığını yukarıda ifade etmiştik.
“ctrl-z” bilgisayar dünyasında “yapılan işlemi geri almak için” kullanılan bir komuttur. Bir hata yaptığınızda “her şey bitmez” basarsınız ctrl-z tuşuna 1 adım önceye geri gidersiniz.
Gerçek hayatta “keşke” dediğimiz konular için elimizde bir ctrl-z tuşu yok. Hayatı geri alamıyoruz. O halde “keşke” dememek için elimizde sadece önceden önlem alma imkânımız vardır.
Türkiye normalleşmeye devam edecekse tüm kamu görevlileri gibi askerlerin de siyasi iradenin hiyerarşik yönlendirmesine tabi olacağı anlayışı hakim kılacak sistemi kurmak ve bunu hemen yapmak gerekmektedir. Yoksa “keşke”li yorumlarla şikâyet etmeye devam ederiz.
unalsade@mynet.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.