xxx654
Tepetaklak duran bir düzen
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Başkanı Doç. Sedat Laçiner, dünkü makalesinde bakın ne kadar önemli bir noktanın altını çiziyor: "Meseleyi sadece terörist kovalamak olarak aldığınız zaman, başarınızı sadece öldürdüğünüz ve yaraladığınız terörist sayısı ile ölçersiniz. 'Ne kadar adam öldürdük, o kadar başarılıyız' anlayışı yerleşir. Sizin kayıplarınız ise başarısızlığınızın göstergesi değil, yeni yeni teröristler öldürmek için güçlü gerekçeler oluverir." ( Radikal, 17 Ekim )
Konuyla ilgili askerlerin ve siyasetçilerin demeçlerini bir de bu açıdan okuyun:
"Sizin kayıplarınız ise başarısızlığınızın göstergesi değil, yeni yeni teröristler öldürmek için güçlü gerekçeler oluverir. "
Konuyla ilgili askerlerin ve siyasetçilerin demeçlerini bir de bu açıdan okuyun:
"Sizin kayıplarınız ise başarısızlığınızın göstergesi değil, yeni yeni teröristler öldürmek için güçlü gerekçeler oluverir. "
Biz Laçiner'in sözünü ettiği sarmala çoktan girdik.
Evet biz dönüp dönüp aynı noktaya geliyoruz ama "para" tek taraflı hareket ediyor. Gidiyor ve gelmiyor. Halkın cebinden çıkıyor, birilerinin cebine giriyor.
Laçiner çeyrek asırda bu soruna 1 trilyon dolar harcadığımızı yazıyor.
Sahi tam olarak kaç para harcandığını bilen var mı? Hep tahmini rakamlarla konuşuyoruz. Geçenlerde birileri 300 milyar dolardan söz ediyordu. Hangisi doğru?
Evet biz dönüp dönüp aynı noktaya geliyoruz ama "para" tek taraflı hareket ediyor. Gidiyor ve gelmiyor. Halkın cebinden çıkıyor, birilerinin cebine giriyor.
Laçiner çeyrek asırda bu soruna 1 trilyon dolar harcadığımızı yazıyor.
Sahi tam olarak kaç para harcandığını bilen var mı? Hep tahmini rakamlarla konuşuyoruz. Geçenlerde birileri 300 milyar dolardan söz ediyordu. Hangisi doğru?
Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ öyle bir konuşma yaptı ki geçen gün, neredeyse tek satırına bile canı yürekten katılmak mümkün değil.
Başbuğ'un en doğru, en makul sözlerini bile, "Evet ama" demeden kabullenmek imkânsız.
Mesela kimsenin PKK'yı başarılı gibi göstermemesi gerektiğini söyledi. Haklı mı, haklı!
Evet, ama tersi doğru mu?
Yani devlet başarılı mı?
Hayır değil. Zaten başarısız olduğu için yöneticiler, eleştiriler karşısında asabileşiyor.
Başarılı olsalar, gülüp geçerler. Ama bunu yapamıyorlar. Bağırıp çağırmaya, suçlamaya, tehdit etmeye başlıyorlar. Eleştirinin ve tepkilerin çığ gibi büyümesinden korkuyorlar.
Başbuğ'un en doğru, en makul sözlerini bile, "Evet ama" demeden kabullenmek imkânsız.
Mesela kimsenin PKK'yı başarılı gibi göstermemesi gerektiğini söyledi. Haklı mı, haklı!
Evet, ama tersi doğru mu?
Yani devlet başarılı mı?
Hayır değil. Zaten başarısız olduğu için yöneticiler, eleştiriler karşısında asabileşiyor.
Başarılı olsalar, gülüp geçerler. Ama bunu yapamıyorlar. Bağırıp çağırmaya, suçlamaya, tehdit etmeye başlıyorlar. Eleştirinin ve tepkilerin çığ gibi büyümesinden korkuyorlar.
Türkiye bazı açılardan tuhaf bir ülke; diğerleriyle karşılaştırıldığında, birçok şeyin baş aşağı durduğunu görüyoruz.
Mesela son günleri bu kadar gergin hale getiren, Aktütün'de 17 askerin şehit olması. Şehit deyince insanın aklına kaçınılmaz olarak 'Şehit Aileleri Derneği' geliyor.
Bu dernek bize özgü değil elbette. Birçok ülkede bu tip dernekler var.
Ancak oralarda bu tip dernekler genellikle savaş karşıtı, barış yanlısı, anti-militarist, eleştirel bir çizgide faaliyet gösteriyor. Ülkenin başka şehitler vermemesi için uğraşıyorlar.
Önemli bir başka faaliyet alanları da şehit verilmesine yol açan devlet politikalarını sorgulamak. "Siz nerede hata yaptınız da, benim oğlum şehit oldu" diye soruyorlar.
Türkiye'de ise tam tersi oluyor.
Devletin 24 yıldır sürdürdüğü ve başarısızlığı tartışılmaz bir biçimde ortaya çıkan politikayı, 'Şehit Aileleri Derneği'nin eleştirdiğini hiç duydunuz mu?
Tam tersine izlenen yanlış politikayı (ki bu politikanın sadece yanlışlığına değil, bizi içine soktuğu fasit daireye de yukarıda değindim) meşrulaştırıcı bir işleve sahip bu dernek.
Yani görünüşte bir sivil toplum kuruluşu ama devletin ideolojik aygıtı olarak hareket ediyor.
Mesela son günleri bu kadar gergin hale getiren, Aktütün'de 17 askerin şehit olması. Şehit deyince insanın aklına kaçınılmaz olarak 'Şehit Aileleri Derneği' geliyor.
Bu dernek bize özgü değil elbette. Birçok ülkede bu tip dernekler var.
Ancak oralarda bu tip dernekler genellikle savaş karşıtı, barış yanlısı, anti-militarist, eleştirel bir çizgide faaliyet gösteriyor. Ülkenin başka şehitler vermemesi için uğraşıyorlar.
Önemli bir başka faaliyet alanları da şehit verilmesine yol açan devlet politikalarını sorgulamak. "Siz nerede hata yaptınız da, benim oğlum şehit oldu" diye soruyorlar.
Türkiye'de ise tam tersi oluyor.
Devletin 24 yıldır sürdürdüğü ve başarısızlığı tartışılmaz bir biçimde ortaya çıkan politikayı, 'Şehit Aileleri Derneği'nin eleştirdiğini hiç duydunuz mu?
Tam tersine izlenen yanlış politikayı (ki bu politikanın sadece yanlışlığına değil, bizi içine soktuğu fasit daireye de yukarıda değindim) meşrulaştırıcı bir işleve sahip bu dernek.
Yani görünüşte bir sivil toplum kuruluşu ama devletin ideolojik aygıtı olarak hareket ediyor.