Ahmet TÜRKAN
Televizyon Ekonomisi
Dünyada genel bir ekonomik kriz olduğu muhakkak. Pek çok ülkede yeni diyebilecek kavramlar ve ekonomik açılımlar maalesef kalmadı. Dünyanın büyük gücü ABD önüne gelen her şeyi hallederim havası ile Dünyanın pek çok yerinde asker bulundurup jandarmalık yapmaktadır. Ekonomik gücü elinde bulundurabilmek ve dünya siyasetini kendi anlayışına göre idare edebilmek için aklına uymayan her siyasete müdahale etmek ve kendi anlayışına uygun rejimi yerleştirmek için milyonlarca masumun kanına girmektedir.
1991 yılında Irak'ın Kuveyt'e müdahalesi ile başlayan süreçte istediği fırsatı yakaladığını düşünen ABD tek taraflı olarak Irak üzerinde ilan ettiği paylaşım siyaseti ile önce Irak'ta 32. Paralelin kuzeyini uçuşa yasak saha ilan etmiş, arkasından da 2003 yılına kadar sürekli Irak ile ilgili senaryolar üretmiş ve Saddam rejimi ve Saddam'ı hain ilan etme politikası gütmüştür. Neticede İran- Irak savaşında Irak'a kendi eli ile verdiği silahların hala Irak'ta olduğu varsayımı ile kendi ajanlarını kullanarak müdahaleye zemin hazırlamış ve Saddam'ın kapalı ekonomi ve siyaset anlayışını Dünya politikasına sipariş ederek zaten elinde olan Birleşmiş Milletlerin yardımı ile işgal etmiştir.
Uçuşlara kapayarak tecrit ettiği Kuzey Irak'ta kendine yamak olarak seçtiği Kuzey Irak Kürtlerine teslim ederek istikbalde İsrail politikalarına hizmet edecek zayıf bir Kuzey Irak Kürt yönetimini işbaşına getirmiştir.
Bu arada Yahudi Kürtleri Kuzey Irak'a yerleştirmeye devam etmiş, Irak'ın diğer bölgelerinde ise demokrasi götürmek bahanesi ile masum halk üzerinde amansız bir katliam başlatmıştır. Şii Sünni ayrımını başlatmış ve kendi seçtiği sahte liderler vasıtası ile katliamı hızlandırmıştır. Irak petrollerini sahte Irak yönetimi gözetiminde ABD'ye taşımaya devam etmiştir.
Irak'ta dökülen kan temizlenmeden, yaralar sarılmadan İran'In nükleer programı bahane edilerek İran üzerinden politika üretmeye devam edilmiş ve Büyük Orta Doğu projesinin taşeronu İsrail'e istediği kadar silah verilerek İran'a saldırıp saldıramayacağı veya bu işi becerip beceremeyeceği kontrol edilmeye, bunun üzerine hesaplar yapılmaya çoktan başlanmıştır bile.
Amaç İsrail'in ileride ele geçirmeyi planladığı Dicle ve Fırat arasında kalan tarihi Mezopotamya havzasının üzerinde otorite olabilecek güçlerin yok edilmesi veya en azından zayıflatılması, bölgenin boşaltılarak hazır hale getirilmesi faaliyetidir. Bunun için Kuzey Irak şu anda zihniyet olarak İsrail kontrolündedir.
İran nükleer silah üretiyor tehdidi ile yıpratılarak yapabilecekleri bir saldırı için Dünya kamuoyu nezdinde zemin oluşturma çalışmalarına devam edilmektedir. Filistin'deki gerilim, Lübnan üzerinde oynanan oyunlar Suriye'nin de kontrol altında tutulması için fırsat olarak görülmekte ve elini kolunu bağlayarak Orta doğuda İslami bir ittifakın önü kesilmeye çalışılmaktadır.
İran'daki nükleer santral çalışmaları ABD müteahhitleri tarafından yapılamadığı en azından ABD'ye bir kazanç sağlamadığı için silah tehdidi gibi lanse edilmeye çalışılmaktadır. Halbuki 2 yıl önce Brezilya'da devreye alınan nükleer enerji santrali dünya basınında sadece sıradan bir haber olmaktan öteye geçememiştir.
Yaklaşık 1 ay öncesi Türkiye tarafından ihalesi yapılmak istenen Nükleer santral için neden sadece Rusya teklif verdi de diğer ülkeler teklif vermediler. Buraya dikkatlerinizi çekmek isterim. Burada çok önemli bir oyunun başlangıcındayız. İran'daki nükleer santralde Rusya desteği ile yapılmış ve tamamlanmak üzeredir..
Türkiye ABD'ye ve Avrupa'ya rağmen bu projeyi yapacak mıdır, yoksa bu teklif vermeme politikası bu işten vaz geçin, sonra İran gibi yalnız bırakılırsınız mesajı mı verilmek istenmektedir.
Dünyanın taşeronu olmaya çalışan ABD firmaları zaten maliyetleri ile istedikleri gibi oynadıkları, fakat Türkiye'nin enerji alanında çok büyük bir ihtiyacını giderecek olan yatırımını engellemekle hala stratejik ortak olarak kandırmaya çalıştıkları Türkiye'yi daha ne zamana kadar oyalayacaklardır. Türkiye ne zaman başını kumdan çıkartacaktır. Masumların kanı üzerine kurulu ABD ekonomisi batışın ve çöküşün eşiğine gelmiştir. Doların zayıf YTL'nin çok değerli olduğunu haykıran zavallı yerli televizyon ekonomistleri Doların yükselmesi karşısında neden batıyoruz yaygarası kopartmaktadırlar. YTL değerli iken rekor kıran Türkiye ihracatı, Kur yükselince geri gider mi, yoksa yeni pazarlar sayesinde yükselişine devam eder mi.
Ekonomik göstergeler, Dünyanın doğusunun yükselişine doğru kaymakta iken Türkiye neden hala ABD dolarına endeksli bir politika gütmeye devam etmektedir.
ABD ve Avrupa Birliği bir çıkmazın içine girmiştir. Bu çıkmazı nasıl aşacaklarını kendileri de bilememektedirler. ABD meşhur 1929 -30 yıllarında yaptığı gibi sahta para basma projesini çoktan devreye aldı bile. Son 50 yıldır yemeğe devam ettikleri zenginlik mirası tükenmeye yüz tutmuştur. Doğu'nun bu durumda bir zıplama yapma zamanı çoktan gelmiş iken bu fırsatı tepmenin hala Dolara endeksli bir ekonominin peşinde koşmanın ne anlamı vardır. Senin ekonomini kurtaracak enerji projene teklif vermeyerek engellemek isteyen bir siyasete sarılıp, onlar batarsa bizde batarız yaygarası kopartmanın ne anlamı vardır. Büyük gemiler yara alırsa batar, ama can salına çıkanlar pekala kurtulabilirler. Can salına çıkma fırsatı var iken Titanik batmaz diye cansalına çıkmayarak boğulup giden titanik zedeler gibi ABD batmaz diyerek bizde ABD ile beraber mi batacağız.
Güneydoğuda terörü destekleyerek yerli halkın yerlerini yurtlarını terk etmesini sağlayan, ve bu politikaya devam eden zalim ve sinsi politkayı ne zaman çözeceğiz. En son 17 şehit verdiğimiz menfur saldırıda öldürülenlerin 4 tanesinin yabancı uyruklu olduğu görüldü. Bu işi tezgahlayanların Türkiye dışından oldukları, halkı kandırarak Türk Kürt bölünmesine çalıştıkları ve yukarıda da belirttiğim gibi Fırat Dicle arasını boşaltmayı amaçladıklarını ne zaman toplum olarak ve siyaseten algılayacağız acaba. Yerdeki karıncayı izleyen ABD neden hainlarin saldırısını görmezlikten geldi. Hain Asalanın bittiği gün PKK terörü başlamıştır. Bunu olayları izleyenler bilecek ve fark edecektir. Burada işin görünen yüzünde kimler olduğu çok önemli değildir. Esas problem işin sonunun kimler tarafından tezgahlandığıdır. Kürt halkı duygusaldır. Çabuk heyecanlanırlar. Bunu bilen ve kullanmak isteyen başta Ermeni çetecileri ve daha sonra olayı görüp fırsatı değerlendirmek isteyen Yahudi zihniyetidir. Güneydoğuda terörün devam etmesi, yavaşta olsa bölgenin boşaltılması, Kuzey Irak'ta Yahudi Kürtlerin yerleşmesi, ve Barzani ailesinin Yahudi olması uygulanmaya çalışılan politikalar ve bitmek bilmeyen terörün sonunun nereye doru gittiğinin anlaşılması açısından iyi etüd edilmesi ve çözümün bu noktaya göre gözden geçirilmesi faydalı olacaktır.
Dünyayı sömüren Avrupa ve ABD'nin ekonomik krizde olması, Türkiye gibi kendine yetebilecek ekonomileri çok etkilememelidir. Bizimle aynı hisleri paylaşan, Dünyaya açılmak isteyen koskoca bir Türki Cumhuriyetler ordusu mevcuttur.
Bunun yanında Hristiyan aleminden daima tokat yemiş bir İslam alemi mevcuttur. Bunun yanında İçinde pek çok Türk unsuru barındıran ve elele vermeye hazır Rus ve Ukrayna halkları mevcuttur. Dünyanın çirkef siyasetine bulaşmayan Kanada ve Güney Amerika ülkeleri bizleri izliyorlar. Çin ve Japonya bizimle işbirliği yapmak için çoktan hazırlar. Bizi kapıdan kovan Avrupa ve projelerimizi desteklemeyen ABD kendi düşünsün.
Aslında her şey ortada değil mi?...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.