Tefsir okumalarımdan notlar-2

Hz. Lut’un (as) kavmi:

Hz. Lut (as) kavmi Sodomlular, azgın ve ahlâksız bir kavimdi. Bu kavim, geçmiş milletlerde görülmeyen her türlü ahlâksızlığı işleyen bir topluluktu. İğrenç ve çirkin ahlâksızlıkları pervâsızca işlemeyi ve hattâ daha öteye gitmeyi âdeta meslek hâline getirmişlerdi. Kendilerine mânî olmak isteyenleri ise susturuyorlar ve:

“Temizler aramızdan çıksın!” diyorlardı.

Bu kavimde iffet, hayâ ve nâmus unutulmuş, hayvan topluluklarında bile rastlanmayan bir denâet (alçaklık, âdîlik) baş göstermiş ve Kur’ân-ı Kerîm’de buyrulan “bel-hüm edall: hayvandan daha aşağı” bir seviyeye düşülmüştü.

Sodomlular’ın helâk olmasının sebepleri;

-- Allah tealanın birliğini inkâr eden putperesttiler.

-- Livata ve benzeri tüm ahlâksızlıkları yapıyorlardı ve bununla da gurur duyuyorlardı.

-- Livata yaparak istedikleri kimseyi öldürüyorlardı. Öldürdükleri kişilere bu şekilde eziyet ediyorlardı.

-- Yaptıkları bu çirkin hareketleri açıkça işliyorlar ve iffetli, ahlâkı yüce kimseleri kınıyorlardı.

-- Yol keserek, insanlara eziyet ediyorlar ve onlarla da alay ediyorlardı.

-- En büyük ahlâksızlıklarından biri de birbirlerine laf alıp götürüyorlardı.

-- Aşırı cimrilik yapıyorlardı.

Azgınlıkta o kadar ileri gitmişlerdi ki Hz. Lut’un (as) yanına gelen meleklere bile sarkıntılık ediyorlardı. Allah teala Hud süresinde bunu şöyle buyurmuştur;

77. O elçilerimiz, (delikanlı şeklinde) Lût’a gelince, (Lût) onlar yüzünden endişelendi ve göğsü daraldı (sapık kavminin onlara saldırısından korkuyordu) ve: “Bu çok çetin bir gündür.” dedi. 78. Kavmi de (kafalarındaki kötü niyetle) alelacele yürüyüp koşarak ona geldi. Onlar, daha önceden de o çirkin (sapık) işleri yapıyorlardı. (Lût) dedi ki: “Ey kavmim! İşte bu (şehirdeki kızlar) benim kızlarım, (elçilere dokunmayın) onlar(ı nikâhlamanız) sizin için daha temizdir. Allah’a hürmetiniz olsun/azabından sakının, misafirlerim yanında beni utandırmayın. İçinizde aklı başında bir adam yok mu?” dedi. 79. Dediler ki: “Senin kızların üzerinde hiçbir hakkımız bulunmadığını elbette bilirsin. Sen, bizim ne istediğimizi de pekâlâ biliyorsun.” 80. (Lût:) “Keşke size karşı bir gücüm olsaydı veya sarp bir kaleye sığınabilseydim.” dedi. 81. (Elçi melekler) dediler ki: “Ey Lût! Biz senin Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla ulaş(ıp dokun)amazlar; gecenin bir kısmında hemen aile fertlerinle yürü (buradan çık). Sizden hiçbiri (bu emirden) geride kalmasın. Ancak karın hariçtir. Çünkü onlara erişen (azap), ona da erişecektir. Onlara vaadedilen vakit sabah vaktidir. Sabah da yakındır, değil mi?” 82-83. (Azap) emrimiz gelince (o yerin) üstünü altına getirdik ve üzerine de pişirilmiş balçıktan yapılıp istif edilmiş ve Rabbinin katında (nereye ve kime isabet edeceği) damgalanmış taş(lar) yağdırdık. O taşlar, (her zaman) zalimlerden de uzaklaşmış değildir.”

Yukarıda da belirtildiği üzere Sodom şehrini Allah teala korkunç bir sarsıntıyla sarsmış ve şehrin altın üstüne getirerek, orada zalim halkın üzerine ateşten pişip sertleşmiş kızgın taşları sağanak sağanak yağdırmıştır.

Hz. Şuayb’ın kavmi Medyen;

Medyen kavminin helâk sebepleri;

-- Tevhid inancının olmaması ve inanmamakta inat etmeleri,

-- Yeryüzünde bozgunculuk yapmaları,

-- Ölçüyü ve tartıyı eksik tutmaları,

-- Peygamberlerini zayıf görerek O’nu küçümsemeleri,

-- Yine Peygamberlerini taşlayarak tehdit etmeleri,

Hz. Şuayb (as) onlara diğer kavimlerin helâk sebeplerini söylemesine rağmen onlar sözünü dinlememişlerdir. Rabbimiz Hud süresinde bunu şöyle dile getirmektedir;

89. “Ey halkım! Bana karşı gelmeniz (ve düşmanlığınız) sakın sizin başınıza da, Nuh kavminin veya Hûd kavminin ya da Salih kavminin başlarına gelenin benzeri bir felâketi getirmesin! Lût kavmi sizden pek uzak değildir.” 90. “Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O’na tevbe ed(ip yönel)in. Şüphesiz ki Rabbim çok merhamet eden, (inananları) çok sevendir.”

Medyen halkı, Hz. Şuayb’ın bu ikâzlarına uymayınca zulmedenleri korkunç bir gürültü yakaladı, yurtlarında dizüstü çöke kaldılar ve böylece helâk oldular. (Hud, 94)

Hud süresinde ve diğer sürelerde gördüğümüz üzere kavimler hak ettiği için helâk olmuşlardır. Allah tealanın sünneti böyledir. Eğer bir kavim azarsa sonu hüsrandır.

Şimdi günümüze baktığımızda bu kavimlerin helâk oluşlarının sebepleri var mı?

Hepsi var.

Hatta güzelim ülkemde bile var.

Putperestlik var mı? Var. İlla ki bir taşa tapmak değil putperestlik. Sonsuz emeller, Allah ve Peygamber sevgisinin önüne geçen –izmler ve takım ve parti tutmalar, eşyalara olan aşırı tutku ve bağlılık. Hepsi birer put olmuyor mu?

Ya Peygamberlere karşı takınılan tavırlar. Son zamanlarda mealci güruhun ortaya çıkarak, Peygamberlik vasfının içini boşaltmaları, Hz. Peygamber Efendimiz’i (sav) saf dışı bırakmalar ve hadisleri değersizleştirmeler kavimlerin helâk sebeplerinden biri değil mi?

Son zamanlarda da şeriata karşı takınılan tavırlar. Biz biliyoruz ki, İslam’ın bir yolu, bir şeriatı vardır. Kur’an ve sünnet bir şeriat kaynağıdır. Biz Kur’an’ın emirlerini yerine getirmek ve hadislerle de nasıl getireceğimiz bilmek zorundayız. Onun için her Müslüman, İslam şeriatına inanmak zorundadır. Eğer İslam şeriatına inanmıyorsa imanının içi bomboştur.

Günümüzde ticari ahlâk büyük bir zaafa uğramadı mı?

Aldığımız ürünlerde göz yanılmalarıyla gramajı oynayalar yok mu? Ya yediğimiz ürünlerde, ürünün vasfıyla ilgili ne kadar oyunlar oynanıyor. Gidip marketten aldığımız tereyağları acaba saf tereyağı mı? Zeytin yağlara ne demeli? İçinde acaba ne kadar zeytinyağı var? Yediğimiz tavuklar ne kadar sağlıklı? Böyle yapınca Medyen kavminden bir farkımız var mı?

Zinaya ne demeli?

Zina denen ahlâksızlık almış başını gidiyor. Artık ahlâksızlık ilkokullara kadar inmiş. Ebeveynler küçücük kızlarını kadın görüntüsüyle ortada dolaştırmayı normal karşılıyorlar.

İnsan okullardaki bilhassa üniversitelerdeki çıplaklığı gördükçe kendi insanlığından utanır hale geliyor. Özgürlük adı altında gençlerimiz her türlü çirkefliği yapar hale geldi. Üniversitelerin kurulduğu yerlerde kütüphanelerin çoğalması gerekirken fuhşun kolayca yapılacağı mekanlar açılıyor ve oralarda yeterli denetim yapılmıyor.

Televizyonlardaki çoğu program ahlâksızlığı yaymakta ve teşvik etmekte. İnsanlar televizyonlardaki seviyesiz yayınları seyrettikçe artık ahlâksızlığı kanıksar hale geldi. O yayınları kanıksayan insanlar, zamanla o kötülüklere tevessül etmez mi?

Milyonlarca ekran bağımlısı olmuş izleyici ahlaksızlığın yaygınlaşmasına hizmet eden programları iştahla izler hale gelmedi mi?

LGBT denen ahlâksızlık neredeyse toplum tarafından kanıksanacak hale gelmedi mi? Çevremizde bir eşcinsel erkek görmemek neredeyse mümkün değil. Hatta medya tarafından bilinen kimi şöhretli eşcinseller sözde mütedeyyin kişilerin eğlencesi haline gelmiş ve onları kabullenerek eğlencelerine yüksek paralarla katılarak iştirak ediyorlar.

Televizyonlardan pompalanan ve teşvik edilen hayat tarzı helâk olan Sodom halkının seviyesizliğine doğru hızla savruluyor.

Biz neden helâk olmuyoruz acaba?

Helâk edilen kavimlerin tüm ahlâksızlığını yapıyoruz ve buna rağmen neden helâk olmuyoruz?

Çünkü bunu Peygamber Efendimiz’e (sav) borçluyuz.

Evet, O Sultanlar Sultanı’nın, ümmet-i Muhammed’in helâk olmaması mevzuunda pek çok yalvarış ve yakarışları olmuştu. Bunu Sahâbe-i Kirâm’a şöyle anlatıyor: “Ben, Rabbimden, benim ümmetimi helâk etmemesini istedim. Rabbim benim bu duamı kabul buyurdu. Dedi ki: “- Onların helâki kendi aralarında olacaktır. Günâh işledikleri zaman ben onları birbirine düşürecek ve vurduracağım. “Ben bunun da kalkmasını diledim; ama Rabbim, bunu kaldırmadı.” Evet, irâdeleri ile halledecekleri bu mesele kaldırılmamıştı... Başka kavimler günâh işledikçe semavî ve arzî âfetler onları kırıp geçirecek; ama Ümmet-i Muhammed cürüm işledikçe birbirine düşecek, ittihâd ve ittifâkları bozulacak, ihtilâflarla hırpalanacaklar.

İşte, Resûl-i Ekrem (S.A.V.) bunun kalkmasını Rabbinden çok diledi; ancak, Cenab-ı Hak -hikmetini . kendi bilir- bunu kaldırmadı.

Biz helâk olmuyoruz ama yine de başımıza her türlü felaketler gelmekte. Ülkemiz büyük felaketler yaşadı. Depremler, sel baskınları, yangınlar hep bu felaketler aslında bize ufak da olsa bir uyarı. Ama biz hâlâ bu uyarılara kulak asıyor muyuz?

Hayır. Hatta daha da sapkın hale geldik toplum olarak. Öz babalar evlatlarını lekelemeye başladılar. Evli kadınlar, tüm kadınlığını kullanarak erkekleri baştan çıkartmayı hüner haline getirdiler. Eşcinsel diye adlandırdığımız sapık ruhlu insanlar bizden biri haline geldiler. Yaşını başını almış teyzeler, eline tesbih alacağına cep telefonu alarak ruhundaki sapkınlıklarını ifşa eder oldular.

Bu gidişat nereye?

Ve çözümü ne?

İşte bunların cevabını bulacak olan akil insanlarımız. Bu konuda hükümet kesinlikle projeler üretmeli ve hayata geçirmeli. Bunun için üniversitelerden, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan, Sağlık Bakanlığı’ndan oluşacak bir kurulla beyin fırtınası yaparak projeler üretmeli ve hayata geçirmelidir.

Yazımızı Hz. Musa’nın (as) Araf süresi 155.’ci ayetteki duasıyla nihayete erdirelim;

“Yâ Rabbi! Eğer dileseydin onları da beni de daha evvel helak ederdin. İçimizdeki birtakım beyinsizler yüzünden bizi de mi helak edeceksin? Bu senin imtihanından başka (bir şey) değildir. Onunla dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim velîmizsin, artık bizi bağışla ve bize merhamet et. Sen bağışlayanların en hayırlısısın.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum