Murat KARAKOYUNLU
SOSYOLOJİ AŞKINA
Marks'ın işçi sınıfının ezildiğinden yola çıkarak uyandığı eşizsitlik hissi, Durkheim'ı İntiharı düşünmeye sürüklese de; Weber'in bürokratik engeller koyuşu, bu eylemin gerçekleşmesine müsaade etmemiş ve toplum bu üç delinin gözünden okunur hale gelmişti.
Her ne kadar hayat, Habermas'ın yapısal dönüşümünü resmettiği kamusal alanda kurallar çizse de biz, Adorno'nun okulunda öğrendiklerimizden elde ettiğimiz eleştirel bakma yetisini, Bauman'ın karısı üzerinden hissettiği modernite nefretini daha iyi anlamak için de kullanabiliyorduk.
Belki etnometodolojik bir yöntemden edinmedik tüm tecrübelerimizi ama, Parson'un inandığı gibi inanıyorduk onların, toplumsal yapıya kattıkları işlevsel pekçok unsurun genel dengeyi sağladığını. öyle ya Hegel'in felsefesine hapsetmeden diyalektiği; yapıdan faile gidecek kadar mahpus, bireyden topluma yön verecek kadar cesurduk.
Neticede kendi Habitus'unda yaşamasına karşın, bir tarih yazabilmiş olan deliler kadar korkusuz değilsekte biz, Facault'yu anlayabilecek kadar açık bir belleğe sahip olabileceğimize inandık.
Şimdi, bir kapitalist kadar bencil olmak yerine, bir sosyalist kadar hayalci ve paylaşımcı olarak beni, bir feministten daha çok seveceğine söz ver de Dünya Sosyologlar Günümüzü birlikte kutlayalım.
Ki ben, Baudrillard'ın tüketim toplumuna inat, dünden daha çok meftun bir hissiyatla seni ve sırf sen yaşıyorsun diye bu toplumu, sevdiğimi söyleyebileyim.
14 Kasım Dünya Sosyologlar Gününüz kutlu olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.