xxx78
Siyaset bugünler için var
KCK davasında son dalga dün bir sendikanın genel merkezine, bir BDP milletvekilinin evine, BDP’li bir büyükşehir belediyesine kadar uzandı. Yine çok sayıda gözaltı söz konusu.
Yargı bugüne kadar yapılan tepkilere pek kulak asmamıştı; dünkü dalgaya tepkilerin de bu tavrı değiştireceğini sanmıyorum.
Hükümetin ‘Kürt sorunu’ yaklaşımının sonuca ulaşamamasıyla yakından ilgili bu gelişme. PKK’nın şiddetine son vermek, dağda yaşayanları düz ovaya indirerek topluma kazandırmak amacıyla çok yönlü bir çalışma yürütülüyordu. ‘Demokratik açılım’ adı verilen bu yaklaşım ‘geniş kapsamlı bir affı’ ve daha temelli sorunu bütünüyle ortadan kaldıracak başka adımları da içerecekti.
Habur kapısında gösteriye dönüştürülen ilk parti dağdan inmeler topluma bir şok yaşattı; dağdan gelen açıklamalar hükümetin iştahını kaçırdı; Reşadiye’den başlayarak PKK şiddetinin artması siyaseti farklı arayışlara sevk etti.
‘Terörle daha keskin mücadele’ dönemi böyle başladı.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Terörle mücadele eder, siyasetle görüşürüz” formülü de nicedir çalışmıyor. Çalışmamasının en önemli sebebi, hükümete siyaseten muhatap olması beklenen BDP’nin, özellikle yargının KCK’yı hedef alan girişimleri sonrasında kendisini formül arayışına kilitlemesidir.
Açmazın adı ‘KCK’ sorunu açacak bir anahtara dönüştürülebilir.
Öyle anlaşılıyor ki, KCK, ‘açılım’ konusunun yanlış değerlendirilmesinin bir sonucu: Hükümetin sorunu çözmek için attığı adımları ‘acziyet sonucu’ sayanlar, devletin bırakacağını varsaydıkları boşluğu doldurmak üzere KCK’yı devreye sokmuşlar. Varolan resmi yapıların izdüşümü olacak alternatif bir yapılanma olarak düşünülmüş KCK...
Bu, yapanlar adına, hükümetin amaçladığıyla ilgili ciddi bir hesap hatası olabilir. Ya da, hükümetin niyeti doğru okunduğu halde bir oldu-bittiyle sonucun farklı gerçekleşmesinin sağlanabileceği sanılmıştır. Her ne ise, KCK’yla planlananın boşa çıkacağı bugün daha iyi anlaşılıyor.
Siyasetin çözüm bulmasını bekleyenler açısından bugün karşı karşıya kalınan açmazı ortadan kaldırmak gerekiyor. Başbakan Erdoğan’ın “Terörle mücadele eder, siyasetle konuşuruz” sözünün ikinci bölümünü gerçekleştirmenin bir yolu mutlaka bulunmalıdır.
Aranan yol, öncelikle, KCK ile amaçlanana meydan bırakılmayacağının anlaşılmasından geçiyor. İşleyecek formül, ülkenin birlik ve bütünlüğünü bozmayacak ve alternatif devlet görüntüsüne vardırılmayacak bir formül olmak zorunda. Dağ kadrosunun milis gücü görevi üstleneceği, beyin kadrosunun da devletin işlevlerini üstlenecek mekanizmaların başında bulunacağı, kopmaya hazır bir bölge yönetimi arayışına son verilmeli.
Kimlik hakları temelinde yapılan talepler için uygun bir ortam var bugün ülkemizde; yerine getirilmesi açısından da kullanılabilecek bir vesile... Daha önce uygulanmış inkâr politikalarının işe yaramadığı görülmüş, farklılıkların eksiklik değil zenginlik olduğu anlaşılmış ve refahın paylaşılması için eşitlik temelinde bir vatandaşlık tanımının yeni anayasaya girmesi üzerinde zımni bir uzlaşı elde edilmiştir.
Terörün hiçbir biçimde gündeme sokamadığı bu kavrayış, ülkenin demokrasi yolunda attığı adımlar sayesinde yakalanmıştır. Bu fırsat kaçırılmamalı.
Yargıyı aradan çekecek bir yolu siyaset bulmak zorunda.