xxxx111
'Şey muhabbeti'
Neyse Hürriyet'in yayın yönetmeni bir yere gitmiyormuş, yerinde kalıyormuş... Hem de uzun yıllar... Dün bu konudaki bütün spekülasyonlara nokta koyan bir yazı okudum da rahatladım. “2030'a kadar başımızda kalır, ayrıldığını da kendisi yazar” deniyor yazının sonunda...
O kadar rahatladım ki, sormayın gitsin... Özellikle son birkaç aydır yerli-yabancı bütün mizah dergilerine aboneliklerimi iptal ettirecek bir performans sergiliyor 'Türk medyasının amiral gemisi'; artık diğer gazetelerden ayrı bir zaman ayırıyorum ona... 'Neşe saati' diyorum o zamana... Neşeye en muhtaç olduğum saatlerde elime 'Leman' ve benzeri dergiler almak yerine Hürriyet'e bakıyorum...
Aynısını yapmayı okuyacaklarınızın düzeyi açısından sizlere tavsiye etmem, ancak Aydın Doğan üzerinde 'Sahibi' olarak ismi yazan Hürriyet'i mutlaka dikkatle okumalı. Okumalı ve her zevke, her duruma, her düzeye hitap eden bir gazete çıkardığı için yayın yönetmenini taltif etmeli...
Ne bileyim, sütununa asmak üzere üzerinde “2040'a kadar iş başında” yazan bir garanti belgesini eline verebilir...
Dün meselâ, gazetenin iki yazarının sütun başlığı başka gazetelerin kolay cesaret edemeyeceği türdendi. Filozof takılan yazar -çok afedersiniz- “Ölme eşeğim ölme” deyimini uygun görmüştü uzun yazısına; gerçekten de sonuna kadar okuyanın ölesi gelebilecek bir yazıydı doğrusu. Ama ben neşe saatimde okuduğum için yine de keyif aldım...
Daha sonra dönüp üçüncü sayfada yazan 'hayvan-dostu' ünü bulunan yazarın sütununa göz attım; acaba bugün hangi türü yazısına konu etmiş merakıyla... Sanki filozof yazara cevap verir gibiydi yazısının “Eşeklerden özür dilerim” başlığı...
Artık 'afedersiniz' dememe sanırım gerek kalmadı.
Yazar daha önceki bir yazısında birilerinden 'eşek' diye söz etmiş, sonradan hafif kaçtığını düşünmüş, özür diliyor... Yani birkaç gün içinde iki kez 'eşek' başlıklı yazıya ayrılmış üçüncü sayfadaki o sütun... İlkinde bazı 'sağcı' politikacılar için kullanılan o sıfat (gramer olarak, birine 'eşek' dediğinizde sözcük isim olmaktan çıkar, sıfat olur TK), 'eşek' cinsinden özür dilenen dünkü yazıda ise bir 'sosyal demokrat' politikacıya münasip görülmüş...
Bu 'eşek muhabbeti' Hürriyet'te yayın yönetmeninin bazı yazarlarını tanıtırken kullandığı 'hergele' sözcüğüyle başladı. O sözcüğün başka anlamları da var, ama eski dilde esas kullanımı 'asil eşek' demek... İlhan Ayverdi Hanım'ın 'Misalli Büyük Türkçe Sözlük' adlı dev eserinde 'hergele'nin Farsça 'hâr' (eşek) ve 'gele' (sürü) sözcüklerinden oluştuğu ve 'binilmeye, arabaya koşulmaya, yük taşımaya alıştırılmamış binek hayvanı' anlamına geldiği bildiriliyor.
Müstear isim kullanan 'yeni' bir yazarı 'hergele' diye tanıtmıştı yayın yönetmeni; bazı yorumcular “Hergele eşek anlamına gelir” itirazını seslendirince hergelece bir meydan okumada bulundu: “Neticede” dedi, “Bir hergele bir başka hergeleye arkadaşça sesleniyor. İki hergele arasındaki mesele bu.” Ardından da ekledi: “Biz Babıalinin huysuz beygirleriyiz...”
Önce hergele sözcüğü, şimdi de beygir... Diğer Hürriyet yazarlarının doğrudan ifadesiyle 'eşek'... Hayli eğlenceli olmaya başladı bu muhabbet...
Ben de o sırada Tüpraş'ın eski genel müdürü Kemal Işık'ın başından geçen hukuk skandallarını anlattığı 'Hilenin Zaferi Yatsıya Kadar' başlıklı anılarına göz atıyorum. Zorlu bir mücadeleyi kazanan Kemal Bey kitabına ad seçme konusunda karşılaştığı zorlukları anlatmış önsözde.
Önce Şeyhülislâm Yahya'nın 'Âsiyab-ı devleti bir hâr dahi döndürür' mısraı geçmiş aklından... O mısra içerisinde kullanılan 'hâr' sözcüğünün Farsça olduğunu belirtirken biraz yukarıda, karşılığını da yazmıştım: 'Eşek' demek.... 'âsiyab' da Farsça bir sözcük ve değirmen demek..
Yazar başta kitabına isim olarak mısraı sıcak bulmuş, ama aklına sonra Şair Eşref'in verdiği cevap gelmiş: “Döndürür, döndürür, ama sonunda anasının örekesine döndürür...” ('Öreke' ip bükmeye yarayan bir âlet. Rumca.)
Bu arada Neyzen Tevfik'in de tartışmaya “O kadar hâr koştular ki âsiyab-ı devlete, çiğnemekten birbirin dolab-ı devlet dönmüyor” hicviyle katıldığını görmüş yazar ve kitabına o ismi koymaktan vazgeçmiş...
'Misalli Sözlük'te 'hâr' sözcüğü için Ziya Paşa'dan şu örnek verilmiş: “Dehri arasan binde bir âdem bulamazsın / Adem görünen hârları âdem mi sanırsın?”
Herhalde bu kadar 'hâr/beygir/hergele/eşek muhabbeti' yeter.
Bu yazının amacı basit: Amiral gemisi kaptanının daha uzun yıllar işinin başında olacağını duymak beni sevindirdi; Aydın Bey'i de sevincime ortak etmek istedim.
O kadar rahatladım ki, sormayın gitsin... Özellikle son birkaç aydır yerli-yabancı bütün mizah dergilerine aboneliklerimi iptal ettirecek bir performans sergiliyor 'Türk medyasının amiral gemisi'; artık diğer gazetelerden ayrı bir zaman ayırıyorum ona... 'Neşe saati' diyorum o zamana... Neşeye en muhtaç olduğum saatlerde elime 'Leman' ve benzeri dergiler almak yerine Hürriyet'e bakıyorum...
Aynısını yapmayı okuyacaklarınızın düzeyi açısından sizlere tavsiye etmem, ancak Aydın Doğan üzerinde 'Sahibi' olarak ismi yazan Hürriyet'i mutlaka dikkatle okumalı. Okumalı ve her zevke, her duruma, her düzeye hitap eden bir gazete çıkardığı için yayın yönetmenini taltif etmeli...
Ne bileyim, sütununa asmak üzere üzerinde “2040'a kadar iş başında” yazan bir garanti belgesini eline verebilir...
Dün meselâ, gazetenin iki yazarının sütun başlığı başka gazetelerin kolay cesaret edemeyeceği türdendi. Filozof takılan yazar -çok afedersiniz- “Ölme eşeğim ölme” deyimini uygun görmüştü uzun yazısına; gerçekten de sonuna kadar okuyanın ölesi gelebilecek bir yazıydı doğrusu. Ama ben neşe saatimde okuduğum için yine de keyif aldım...
Daha sonra dönüp üçüncü sayfada yazan 'hayvan-dostu' ünü bulunan yazarın sütununa göz attım; acaba bugün hangi türü yazısına konu etmiş merakıyla... Sanki filozof yazara cevap verir gibiydi yazısının “Eşeklerden özür dilerim” başlığı...
Artık 'afedersiniz' dememe sanırım gerek kalmadı.
Yazar daha önceki bir yazısında birilerinden 'eşek' diye söz etmiş, sonradan hafif kaçtığını düşünmüş, özür diliyor... Yani birkaç gün içinde iki kez 'eşek' başlıklı yazıya ayrılmış üçüncü sayfadaki o sütun... İlkinde bazı 'sağcı' politikacılar için kullanılan o sıfat (gramer olarak, birine 'eşek' dediğinizde sözcük isim olmaktan çıkar, sıfat olur TK), 'eşek' cinsinden özür dilenen dünkü yazıda ise bir 'sosyal demokrat' politikacıya münasip görülmüş...
Bu 'eşek muhabbeti' Hürriyet'te yayın yönetmeninin bazı yazarlarını tanıtırken kullandığı 'hergele' sözcüğüyle başladı. O sözcüğün başka anlamları da var, ama eski dilde esas kullanımı 'asil eşek' demek... İlhan Ayverdi Hanım'ın 'Misalli Büyük Türkçe Sözlük' adlı dev eserinde 'hergele'nin Farsça 'hâr' (eşek) ve 'gele' (sürü) sözcüklerinden oluştuğu ve 'binilmeye, arabaya koşulmaya, yük taşımaya alıştırılmamış binek hayvanı' anlamına geldiği bildiriliyor.
Müstear isim kullanan 'yeni' bir yazarı 'hergele' diye tanıtmıştı yayın yönetmeni; bazı yorumcular “Hergele eşek anlamına gelir” itirazını seslendirince hergelece bir meydan okumada bulundu: “Neticede” dedi, “Bir hergele bir başka hergeleye arkadaşça sesleniyor. İki hergele arasındaki mesele bu.” Ardından da ekledi: “Biz Babıalinin huysuz beygirleriyiz...”
Önce hergele sözcüğü, şimdi de beygir... Diğer Hürriyet yazarlarının doğrudan ifadesiyle 'eşek'... Hayli eğlenceli olmaya başladı bu muhabbet...
Ben de o sırada Tüpraş'ın eski genel müdürü Kemal Işık'ın başından geçen hukuk skandallarını anlattığı 'Hilenin Zaferi Yatsıya Kadar' başlıklı anılarına göz atıyorum. Zorlu bir mücadeleyi kazanan Kemal Bey kitabına ad seçme konusunda karşılaştığı zorlukları anlatmış önsözde.
Önce Şeyhülislâm Yahya'nın 'Âsiyab-ı devleti bir hâr dahi döndürür' mısraı geçmiş aklından... O mısra içerisinde kullanılan 'hâr' sözcüğünün Farsça olduğunu belirtirken biraz yukarıda, karşılığını da yazmıştım: 'Eşek' demek.... 'âsiyab' da Farsça bir sözcük ve değirmen demek..
Yazar başta kitabına isim olarak mısraı sıcak bulmuş, ama aklına sonra Şair Eşref'in verdiği cevap gelmiş: “Döndürür, döndürür, ama sonunda anasının örekesine döndürür...” ('Öreke' ip bükmeye yarayan bir âlet. Rumca.)
Bu arada Neyzen Tevfik'in de tartışmaya “O kadar hâr koştular ki âsiyab-ı devlete, çiğnemekten birbirin dolab-ı devlet dönmüyor” hicviyle katıldığını görmüş yazar ve kitabına o ismi koymaktan vazgeçmiş...
'Misalli Sözlük'te 'hâr' sözcüğü için Ziya Paşa'dan şu örnek verilmiş: “Dehri arasan binde bir âdem bulamazsın / Adem görünen hârları âdem mi sanırsın?”
Herhalde bu kadar 'hâr/beygir/hergele/eşek muhabbeti' yeter.
Bu yazının amacı basit: Amiral gemisi kaptanının daha uzun yıllar işinin başında olacağını duymak beni sevindirdi; Aydın Bey'i de sevincime ortak etmek istedim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.