Teslime Gülsen NURDOĞAN
Sarsar rüzgarı ve Berdelâcuz günleri
Berdelâcuz günleri.. diğer adıyla Kocakarı soğukları başladı. Allah ülkemizi ve milletimizi her türlü afet ve belalardan korusun.
Halk takvimine göre yedi gün ( Miladi 11-18 Mart), Kocakarı soğuklarının olacağı günlerdir. Bir diğer adıyla da Berdelâcuz günleridir.
Halk takvimi, bir yörenin iklim ve yaşamsal etkinliklerine dayalı bir şekilde, uzun deneyimler neticesinde ortaya çıkan, yöre insanının kültürel mirası olan zaman bölümlemesidir. Yani Ata dede hesabıdır. Halk takviminde yıl, kış ve yaz diye ikiye ayrılır. Hızır günleri ve Kasım günleri. Ya da yaz mevsimi için, eyyam-ı rûz-ı Kasım, kış için de, eyyam-ı rûz-ı Hızır.
186 gün olan Hızır günleri 6 Mayısta başlayıp 7 Kasım akşamına kadar devam eder. 179 gün olan Kasım günleri ise 8 Kasımdan başlayıp, 5 Mayıs akşamına kadar devam eder. Kasım günlerinin kırkına gelince bazı hayvanlar kış uykusuna yatarlar. Bu döneme Arapça kırk manasına gelen Erbain dönemi denmektedir. Sonra elli manasına gelen Hamsin başlar. Elli gün olan bu dönem çok soğuk geçmektedir. Sonra arkasından cemreler düşer ve Kocakarı soğukları başlar...
Yani berdalâcuz..
İlginç bir deyiş değil mi?.. Âcuz, acuze kelimesini, dolayısıyla âciz ve yaşlı kadın anlamını çağrıştırıyor. Böyle şeyleri incelemeyi seviyorum. Berdelâcuz günlerini de araştırdım bu yüzden..
İlginç şeylerle karşılaştım araştırırken! Nerden nereye imiş bu deyim!.. Bu soğuk günlerin çıkış noktası, Ad kavmini helak eden sarsar rüzgarına kadar dayanıyormuş..
Dolayısıyla bu sözcük beni Kur'an-i Kerim'e götürdü.. Ad kavmiyle ilgili ayetleri gözden geçirdim.. Ad kavmini helak eden Fussilet 16 ayetini rîhan sarsaran (sarsıcı rüzgar)'ı inceledim. Allah cümlemizi helak olmaktan korusun, diyorum tekrar.. Asi ve mücrimleri ıslah eylesin. Rabbimize karşı, asi ve mücrim olmayalım, lütfen!..
Mart ayı dert ayıdır. Tam bahar gelmiştir derken bir karakış bastırabilir. Şiddetli soğuk günler yaşanabilir. Ağaçların yapraklarının tomurduğu, kırlarda renk renk çiçeklerin göründüğü, yazdan kalma günlerin de yaşandığı bu ayda ani kar yağışları başlayabilir. Şiddetli sağanak yağmurlar ve dolu yağışları olabilir. Sökülen sobalar yeniden kurulabilir. Kaldırılmaya başlanmış kışlıklar yeniden çıkarılabilir. Hazırlıklı olmak gerekir; Sitte-i sevir, kapıyı çevir! Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır!
Halk arasında bu soğuk günlerin hikayeleri anlatılagelmiştir. Her yörede biraz farklılıklarla anlatılan bu hikayelerin ortak anlamı aynıdır. Hikayelerin kimi çığırından çıkmıştır. Oysa hikayeler ders vermek amacıyla anlatılmalıdır. Sadece eğlence olsun, laf olsun, torba dolsun diye değil; çünki boş söz veballidir. Hele de Allah'ın gazabını celbedecek sözler sarfetmek akıllı bir insanın yapacağı iş değildir.
Berdelâcuz soğukları ile ilgili bulduğum bir hikaye ilgimi çekti. Esprili bir tarzda anlatılmış fakat ders verici nitelikte..
''Ben diyeyim 200 sen de 500 koyunu olan bir nine tek başına yaşar köyünde..Soğuklar bastırır, nine dua eder: 'Soğuklar geçerse üç kurban' der. Soğuklar geçer nine kıyamaz koyunlarına. 'Üç kurban dedim, üç koyun demedim' der.. Kuşağından çıkardığı bit tarağını çıkarır, saçından üç bit alır öldürür. Hikaye ama, Allah teala gazaba gelir; o güne kadar görülmemiş bir soğuk fırtına gönderir. O gün bu gündür bu soğukların adı Kocakarı soğukları olmuştur..''
Şakacı bir üslup fakat Cenab-ı Allah ile dalga geçilmez. İnsanın en çok saygı göstereceği Allah-u Teala Hazretleri olmalıdır. Ona karşı sürç-i lisan etmemek lazımdır. Fakat hikayede anlatılan mantık doğrudur. Ahzab 15'te, ''Halbuki bundan evvel Allaha ahid vermişlerdi: arkalarını dönmiyeceklerdi, Allahın ahdi ise mes'uliyyetlidir, mutlak sorulur.'' buyrulmuştur.
Biz, Berdelâcuz Günleri hikayesinin çıkış noktası olan Ad Kavmini irdeleyelim...
''Âd kavmine kardeşleri Hûd'u peygamber olarak gönderdik. Hûd (a.s.) onlara; ‘Ey kavmim! Allah Teâlâ’ya ibâdet edin. İbâdet edilecek O'ndan başkası yoktur. Hâlâ o'nun azâbından korkmayacak mısınız?’ dedi (7/A'râf, 65). Hûd (a.s.) kavmini doğru yola kavuşturmak için tebliğ vazifesine başladı. Onları putlara tapmaktan, zulüm ve günahlardan tevbe ederek vazgeçmeye ve Allah Teâlâ’ya şükür ve ibâdete çağırdı. Fakat Âd kavminin insanları, Hûd (a.s.)’u dinlemeyip ona karşı kaba ve inkârcı davrandılar. Hûd (a.s.) kavminin bu tutumu üzerine; ''Eğer doğru yola gelmezseniz, haberiniz olsun, ben size tebliğ vazifemi yapıyorum; Rabbim size acı bir azap gönderir de helâk olursunuz?'' buyurdu.
Azgın Âd kavmi, Hûd (a.s.)’a; ''Mûcize getirmeden sana inanmayız, putlarımızı terk etmeyiz.'' dediler. Hûd (a.s.) onlara; ''İstediğiniz mûcize nedir?'' diye sordu. Onlar da: ''Rüzgârı istediğin tarafa çevir!'' dediler. Hûd (a.s.) duâ etti. Allah Teâlâ; ''Ne tarafa istersen elinle işâret et!'' buyurdu. O da eliyle işâret edince, rüzgâr istediği istikamette esmeye başladı. Büyük kayaların toprak olmasını istediler. Hûd (a.s.)’un duâsı ile bu da oldu. Bu mûcizeleri gördükleri halde inanmayıp hırçınlaşarak koyunların yünlerinin de ipek olmasını istediler. Hûd (a.s.) duâ etti. koyunların yünü ipek hâline geldi. Âd kavmi, gösterilen mûcizelere rağmen inanmadılar. ''Sen bizi putlarımızdan ayırmak için mi geldin? Doğru söylüyorsan, haydi bizi tehdit ettiğin azâbı getir de görelim!'' dediler. Hûd (a.s.) kavmini imâna dâvete devâm etti. Pek az kimse imân etti. Kavmi ise hakaret edip kendinden geçinceye kadar dövdü. Kavminin ıslâh olmayacağını anlayan Hûd (a.s.): ''Yâ Rabbi! Sen her şeyi biliyorsun. Ben onlara peygamberliğimi bildirdim. Ey Rabbim! Onlara, ders almalarına vesile olacak bir musîbet ver?'' diye bedduâda bulundu.''
Allah-ü Teala Hazretleri yedi gün sekiz gece süren şiddetli ve soğuk bir rüzgarla onları mahvetti...
''Allah, köklerini kesmek için onu yedi gece, sekiz gündüz aralıksız onların üzerine musallat etti.'' Hakka 7.
''Hûd (a.s.)’un bedduâsını kabul buyuran Allah Teâlâ, Âd kavmine önce kuraklık, kıtlık musîbetini verdi. Üç sene müddetle akan pınarlar kurudu. Yeşillikler sarardı, soldu. Meşhûr İrem Bağları yok oldu. İnsanlar bir yudum suya, bir parça ekmeğe muhtaç hâle geldiler. Hayvanlar susuzluktan telef oldular. Devamlı olarak bunaltıcı kuru bir rüzgâr esiyordu. İnsanlar ağızlarını güçlükle açıyor, zor nefes alıyordu. Tozdan göz gözü göremiyordu. Bu arada Hûd (a.s.) kavmini imana, tevbe ve istiğfâra dâvete devam ediyordu.
Hûd (a.s.)’un bu dâveti onların aklını başlarına getirmeye yetmedi. Hûd (a.s.)’a işkenceye ve onu öldürmeye kalkıştılar. Artık onlara azâbın gelmekte olduğu Hûd (a.s.)’a bildirildi.''
O azabı, vadilerine doğru yayılan bir bulut halinde gördükleri zaman:'Bu bize yağmur yağdıracak yaygın bir buluttur' dediler. Hud ise:O sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. O bir rüzgârdır ki, içerisinde acı bir azab vardır. (Ahkaf 24)
fîhâ (içinde), azabun elim (elim, feci bir azap)
O rüzgarın içinde feci bir azap vardı!..
E mail: kafu-nun@hotmail.com
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.