Sakarya Gazi ve Şehitlerine Şunlar Yapılacak Denilseydi Ne Yaparlardı

1921'de Sakarya savaşının şehit ve gazilerine, kısa bir müddet sonra Türkiye'de şunların olacağı söylenmiş olsaydı acaba ne yaparlardı?

* Hilâfet kaldırılacak, Halife ve hanedan-ı Âl-i Osman yurt dışına sürülecek.

* Şeriat kaldırılacak, yerine Avrupa kültürü ve kanunları getirilecek.

* Fıkıhtan çıkarılmış Mecelle-i Ahkam-ı Adliye kaldırılacak yerine Code Civil Suisse tercümesi ikame olunacak.

* "Biz süt yoğurt kardeşi falan bilmeyiz" denilerek süt kardeşlerinin gayr-i meşru evlenmesine yol açılacak.

* Osmanlı Ceza Kanunu kaldırılacak, yerine Faşist Mussolini İtalyasının Ceza Kanunu tercümesi getirilecek.

* İslâm medreseleri kapatılacak.

* Tasavvuf tarikatları, tekkeler, zaviyeler, dergâhlar yasaklanacak.

* Millete şapka giydirilecek.

* Kadınlar açılacak.

* Onbinlerce cami, mescid, medrese, taş mektep, imaret, vakıf binası satılacak, yıkılacak, kiraya verilecek.

* Binlerce tarihî İslâm kabristanı ve haziresi yıkılıp düzlenecek.

* Hacca gitmek yasaklanacak.

* Binlerce din âlimi, fakih, müftü, şeyh, derviş, dindar vatandaş İstiklâl Mahkemeleri'nde yargılanacak, kimisi asılacak, kimisi ağır hapis cezalarına çarptırılacak.

* Şapka Kanununu tenkit ettiği için Şalcı Bacı lakaplı zavallı bir bohçacı kadın Erzurum'da asılarak idam edilecek.

* Ayasofya camii camilikten çıkartılacak, müze yapılacak.

* Erbilli Şeyh Esad efendi iki büklüm hasta ve ihtiyar haliyle Menemen'e götürülüp hastanede şehid edilecek.

* Millî Kahraman Trabzon mebusu Ali Şükrü bey Topal Osman'a boğdurulacak.

* Osmanlı arşivinin bir kısmı balyalar halinde Bulgarlara okkası 2,5 kuruştan satılacak.

* Harf inkılabından sonra dinî ve millî kitaplar bazı yerlerde meydanlara yığılarak ve üzerlerine gazyağı dökülerek yakılacak.

* Yahudi Moiz Kohen efendi, asıl kimliğini gizleyip Tekin Alp takma adıyla Türkçülük ve milliyetçilik kitapları yazacak, bunların birine "Kahr olsun Şeriat" bölümü koyacak ve onun bu düzmece ideolojisi rejim tarafından kabul edilecek.

* Okul kitaplarında ecdada, mukaddesata hakaret edilecek.

* Gerçek tarih unutturulacak, onun yerine yapay ve uydurma bir tarih düzülecek.

* Cuma günü hafta tatili olmaktan çıkartılacak, yerine Pazar tatili getirilecek.

* Yazılı ve edebî Türkçe zorla, devlet baskısıyla değiştirilecek, bozulacak.

* Bey, hanım, beyefendi, hanımefendi, efendi, hazret, şeyh demek yasaklanacak.

* Okullarda kız ve erkek gençler birlikte okutulacak.

* Dinî yayın yapmak, dinî gazete, dergi, kitap çıkartmak yasaklanacak.

* Dindarlık bir suç ve gericilik olarak görülecek ve cezalandırılacak.

* Arapça Ezan-ı Muhammedî yasaklanacak, yerine uydurma Türkçe ezan getirilecek, Arapça ezan okumaya kalkanlar feci şekilde ezilecek.

* Camilerde namaz esnasında Kur'ân'ın Türkçe tercümesinin okunmasını mecbur kılmak için çalışmalara başlanacak.

* CHP'nin dergisi Ülkü'de "En iyi din terbiyesi dinden hiç bahs etmemektir" cümlesi yer alacak.

* Birtakım şahıslar putlaştırılacak.

* Kazım Karabekir Paşa'nın anlattığına göre (Sebilürreşad dergisinde yazılmıştır) İslâm dininin kaldırılıp Protestanlığın getirilmesi tasarlanacak.

* Bütün okullardan din ve Kur'ân dersleri kaldırılacak, dinsiz nesiller yetiştirilmeye çalışılacak.

Daha sayacak çok madde var ama bu kadar yeter. Evet soruyorum: Çanakkale gazi ve şehitlerine ileride bunlar olacak denilseydi ne yaparlardı?

Bu sorunun cevabını ben vermeyeyim...

* (İkinci yazı)

ALLAH'TAN KORKUN ZEKÂTLARDAN EL ÇEKİN

SEVGİLİ Peygamberimiz "Komşusu aç iken kendisi tok geceleyen kimse bizden değildir..." buyurmuştur. Bu hadîs-i şerifi özellikle mübarek Ramazan ayında hayata uygulamamız gerekmez miydi?

Geçmiş Ramazan'da iki acı hadise oldu: Birincisi, Silvan'da akşama doğru evine döndüğünde (parasızlıktan dolayı) karısının yemek pişiremediğini öğrenen fakir bir hamal intihar etti, dört çocuğu yetim kaldı. İkincisi, ninesine telefonla "Nine üç gündür açım" diyen bir üniversiteli genç bir inşaata işçi olarak girdi ve açlıktan başı dönerek yüksekten düşüp öldü.

Bu iki vak'a istisnâî midir?Hayır... Bu Müslüman ülkede milyonlarca aç ve sefil fakir vardır.

Bu fakir ve miskin (hiçbir şeyi olmayan) Müslümanlara nasıl yardım edeceğiz?.. Zekât ve sadakalarımızla...Ama mübarek ayda bunu da yapamadık.

Birtakım cemaatler, tarikatlar, hizipler, fırkalar, dernekler, kurumlar, gruplar, klikler fakirlerin hakkı olan zekâtları topladılar.

Bir acı örnek daha vereyim: İstanbul'da Sultanahmet semtinde Özbekler tekkesi vardır. Ramazanın son günü, orada yaşayan fakir bir aileye (mahalle muhtarının yönlendirmesi ile) elli lira fitre parası gönderdim. Yolladığım kimse anlattı: Sekiz kişilik aile harap bir küçük odada kalıyormuş. Tuvalet dışarıda imiş. Çocuklardan birinin ayağı tren kazasında kesilmiş. Ana baba üç kuruş kazanmak için su satıyorlarmış. (Kış gelince ne olacak?..) İşte zekâtları toplayan cemaatler bu fakirlerin haklarını yiyor.

Birtakım ilâhiyatçılar, dine aykırı olarak "Tüzel kişilere de zekât verilir" ictihad ve fetvalarıyla zavallı fakirlerin ve miskinlerin haklarının gasb edilmesine vesile oluyorlar. Yarın Rûz-i Mahşerde Mahkeme-i Kübra'da nasıl hesap verecekler.

Bu ülkede, sabahleyin kahvaltı edemeden okula giden yüz binlerce çocuk var. Milyonlarca işsiz var. Doğudan, gü neydoğudan büyük şehirlere göç etmiş milyonlarca perişan vatandaş var. Zekâtlar öncelikle bunların hakkıdır.

Şeriat, zekât parasıyla cami yapılmasına bile izin vermiyor. Topladıkları zekât paralarıyla, beş yıldızlı lüks otellerde lüks ve israflı iftar ziyafetleri verenlerde hiç vicdan ve merhamet yok mudur?

Zekatların Kur'ân'a, Sünnete, Şeriata aykırı olarak toplanması ve sarf edilmesi çok büyük bir zulüm ve günahtır.

Hem günahtır, hem de isyandır, ahlâksızlıktır, vicdansızlıktır, zulümdür.

Dokuz köyden kovulmuş bir Müslüman olarak zekât konusundaki haksızlıkları, usulsüzlükleri protesto ediyorum. Vicdansızlara ve merhametsizlere Allah'tan korkun diyorum.

Zekâtlar hiçbir derneğe, cemaate, tarikata, tüzel kişiye, kuruma muruma verilemez.

Hayırlı hizmetler yapan tüzel kişilere zekât değil, sadaka (Allah için yardım parası) verilebilir.

Fakirlerin, miskinlerin, gurbette perişan hayat süren, sürünen mültecilerin hakkı olan zekâtları toplayanlar büyük sorumluluk ve vebal altındadır. Tekrar ediyorum: Allah'tan korksunlar...

Önceki ve Sonraki Yazılar