xxx23
ABD Anayasası’nda kaç madde var?
New York Times, üç bin yıl önce Patara’da kurulmuş olan Likyalıların idari yapısının ABD federatif sisteminin de temelini oluşturduğunu yazmıştı.
Yüzyıllar sonra Amerikan Anayasası taslağını yazanlara örnek teşkil eden antik Likya Federasyonu, türünün ilk örneği sayılıyor.
23 şehrin federatif bir yapıyla merkezi bir idareye bağlanmasından oluşan Likya Birliği’nin, temsili demokrasinin antik çağlardaki ender örneklerinden olduğu ve bu modelin benzerinin ABD federatif sisteminde de olduğu gözleniyormuş...
New York Times’a göre, ABD’nin “Kurucu Ataları”ndan biri ve ilk maliye bakanı olan Alexander Hamilton ile James Madison, ABD Anayasası’nın onaylanmasını savundukları “Federalist Yazılar” adlı bir dizi makalede de Likya Birliği’ne iki kere atıfta bulunuyorlarmış...
Üstelik...
Likya Birliği içindeki kentlerin önemlerine göre bir, iki veya üç oy hakkı bulunuyormuş...
Parlamentodaki koltuk düzeni de aynı Amerikan Kongresi’ndeki gibi yarım daire şeklindeymiş.
***
Amerikalılar idari yapılarını Likyalılardan aldıklarını söyleyedursunlar...
Dünya da “siyasal sistem” konusunda referans olarak ABD Anayasası’nı göstermekte... ABD Anayasası 223 yıl önce bugün kabul edilmişti.
***
Dünyanın en eski kurucu belgelerinden olan 1787 tarihli ABD Anayasası, sadece yedi maddeden meydana geliyor...
“‘Biz ABD halkı, daha mükemmel bir birlik kurmak, adaleti tesis etmek, iç barışı egemen kılmak, ortak savunmayı sağlamak, genel refahı geliştirmek ve hem kendimize hem de sonraki kuşaklara özgürlüğün avantajlarını sağlamak üzere, ABD için bu Anayasayı oluşturuyor ve geçerli kılıyoruz’ diye başlayan bu Anayasa’nın 1. maddesi Yasama’yı (Kongre, Senato), 2. maddesi Yürütme’yi (Başkan), 3. maddesi Yargı’yı (Yüce Mahkeme), 4. maddesi eyaletleri düzenliyor.
Son üç maddede ise Anayasa değişikliği usulleri, anlaşmalar ve yasalarla yürürlülük hükümleri yer alıyor.”
***
ABD Anayasası, 17 Eylül 1787’de Philadelphia’da ve daha sonra her bir eyalet konvansiyonu tarafından “halk adına” kabul edildi.
Kabul edilmesinden bu yana yirmi yedi kez değiştirildi.
İlk on değişiklik 1791’de kabul edildi ve bunlar “Haklar Bildirgesi”ni oluşturdu.
İlk değişiklik şöyleydi: “Kongre, bir dinin ihdas edilmesine (kurulmasına) ve serbestçe uygulanmasına karşı yasa yapamaz, ifade ve basın özgürlüğünü veya halkın huzur içinde toplanmasını ve yönetime hataların telâfisi için dilekçe vermesini kısıtlayan yasa yapamaz”.
Bu haklar, devletin yurttaş üzerindeki yetkilerini kısıtlamaları açısından tüm dünyaya örnek olmuştur.
ABD, bu sayede, bütün dinlere, düşüncelere eşit uzaklıkta durmayı başarmıştır.
***
Ayrıca...
“Biz, Birleşik Devletlerin insanları...” diye başlayan yedi maddeli ABD Anayasası tüm vatandaşların anlayabileceği kadar basit ve yalındır.
Çünkü...
Orada devlet vatandaş için vardır...
Ve anayasalar, bireyi devlete karşı korur...
223 yıldır bu böyledir...
Türkiye ise 1982 yılından beri bunun tam bir tersi anlayışla oluşturulan askeri bir anayasanın esiridir ve bu anayasa hala yürürlüktedir...
***
M.Ö. 12-8. yüzyıl arası, “Akdeniz tarihinin karanlık çağı” olarak tanımlanır...
Likya medeniyeti de bu aralıkta yaşadı.
Likya medeniyetinin üzerindeki örtü aralandıkça “karanlık çağ” da aydınlanıyor...
Hatta...
Likya’nın “uluslararası yaşamın merkezi” olduğu söyleniyor.
***
ABD bundan 223 yıl önce kendi kurucu anayasasını yaparken...
Dönüp, üç bin yıl önceki Likya Federasyonu’na da iyice bakmış.
Likya, Patara’da...
Patara, Fethiye’de...
Fethiye, Türkiye’de...
Ne var ki, Ankara darbecileri ne Likya’ya, ne de bugün 223. yıldönümünü kutlayan ABD Anayasası’na dönüp bakmıyor.
Sulbünden geldikleri İttihat ve Terakki’yi onlar gözleri kapalı kabul etmeyi yeğliyorlar...
Darbecileri anlıyoruz da, otuz yıldır buna ses çıkarmayan bizlere ne oluyor?
Likya’ya dönüp bakmadık, en esaslı ve bunca yıl geçmesine rağmen hala en modern Anayasa’ya da mı bakamazdık?
Üstelik 223 yıldır gözümüzün önünde...
***
Yeryüzüne bu kadar aldırmazlık, dün Güneydoğu’dan gelen ölüm haberleriyle kan revan içinde kalmamıza neden oluyor...
Patlayan sadece yola konulan kanlı bir vahşetin mayını değil, bizdeki rejimin de körlüğü...