xxx65
Özgür bir bakan!
Bugün biraz, nasıl deniyor, "karşılıklı diyalog" yapacağız, azıcık "polemik" azıcık "hoşgörü" yapacağız.
Seri tersane cinayetleri üstüne "dış parmaklara dikkat" mealinde açıklama yapan, eski Ankara Sanayi Odası Başkanı, Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan, son işçi ölümünden sonra yaptığım utanma ve istifa çağrısına güzel bir mektupla cevap verdi. O hiç olmazsa bir ses verdi; işsağlığıvegüvenliğindensorumlumüdürkasımbey'den ise tık yok!
Önce, Bakan... Sonra ben.
Seri tersane cinayetleri üstüne "dış parmaklara dikkat" mealinde açıklama yapan, eski Ankara Sanayi Odası Başkanı, Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan, son işçi ölümünden sonra yaptığım utanma ve istifa çağrısına güzel bir mektupla cevap verdi. O hiç olmazsa bir ses verdi; işsağlığıvegüvenliğindensorumlumüdürkasımbey'den ise tık yok!
Önce, Bakan... Sonra ben.
"Siz nasıl bir yazar olarak olayları yorumlama özgürlüğüne sahipseniz ben de düşündüklerimi söyleme özgürlüğüne sahip olmalıyım.
Sözlerimin nasıl 'tersane işçileri birbirini öldürüyor' demeye geldiğini anlamakta güçlük çekiyorum.
Evet bugün de aynı şeyi söylüyorum. Gemi inşa sanayisinin hızlı gelişiminde, iş güvenliğinde yetersizlikler ortaya çıkmış; işgücünde yeterli eğitim sağlanamamış, nitelikli işgücü oluşturulamamış, sonucunda istenmeyen ve bizleri çok üzen iş kazaları meydana gelmiştir.
Hayatını kaybeden her can, bizim canımızdır, canımdan kopan parçadır.
10 yıla yakın işçilik yapmış, ardından 27 yıl sanayicilik yapmış biri olarak şunun altını çizerek söylüyorum; işyeri sahibi, mutlaka işçisinin sağlık ve güvenliğiyle ilgili tedbirleri almak zorundadır. Hem kanuni zorunluluk hem de vicdani sorumluluktur.
Ben bunları söylerken, bu samimi ve içten duygulara sahipken bundan kimlerin utanması gerektiğini de kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
Hiç kimse birlikte çalıştığı, iyi günde kötü günde beraber olduğu, beraber kazandığı, SSK primini, vergisini, hak ettiği alın teri olan ücretini ödediği, gelirini, ekmeğini paylaştığı birinin ölümünü isteyecek kadar cani ruhlu olamaz. Bu, ne acımasızlık ne gerçekçilikle izah edilebilir.
Ancak tabii ki bunu, hayatında işçi çalıştırmayan, onun SSK primini, vergisini, ücretini ödemeyen, onunla ekmeğini paylaşmayanların anlayabilmesi çok zordur.
Benim 'iç ve dış provokasyona dikkat' sözlerim gemi inşa sanayisinin ulaştığı noktadan rahatsız olan kesimlerin bu sektörün yok edilmesi ve tersanelerin kapatılması amaçlı çabalarına karşı duyarlı olunmasını sağlamaya dönüktür.
Bu yaklaşım ülkemizi de, işçimizi de, insanımızı da, sektörlerimizi de yuvarlamak istedikleri 'dipsiz kuyuya' mahkum etmek demektir.
Ben nereden geldiğimi çok iyi biliyorum. Kamu adına görev yaptığımı da çok iyi biliyorum.
Yine biliyorum ki 'aslolan hayattır'.
Yeter ki yargısız infaz yapmayalım...
Ülkemizi 'dipsiz kuyulara mahkûm etmeyelim.
Saygılarımla
Zafer Çağlayan
Sanayi ve Ticaret Bakanı"
Sözlerimin nasıl 'tersane işçileri birbirini öldürüyor' demeye geldiğini anlamakta güçlük çekiyorum.
Evet bugün de aynı şeyi söylüyorum. Gemi inşa sanayisinin hızlı gelişiminde, iş güvenliğinde yetersizlikler ortaya çıkmış; işgücünde yeterli eğitim sağlanamamış, nitelikli işgücü oluşturulamamış, sonucunda istenmeyen ve bizleri çok üzen iş kazaları meydana gelmiştir.
Hayatını kaybeden her can, bizim canımızdır, canımdan kopan parçadır.
10 yıla yakın işçilik yapmış, ardından 27 yıl sanayicilik yapmış biri olarak şunun altını çizerek söylüyorum; işyeri sahibi, mutlaka işçisinin sağlık ve güvenliğiyle ilgili tedbirleri almak zorundadır. Hem kanuni zorunluluk hem de vicdani sorumluluktur.
Ben bunları söylerken, bu samimi ve içten duygulara sahipken bundan kimlerin utanması gerektiğini de kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
Hiç kimse birlikte çalıştığı, iyi günde kötü günde beraber olduğu, beraber kazandığı, SSK primini, vergisini, hak ettiği alın teri olan ücretini ödediği, gelirini, ekmeğini paylaştığı birinin ölümünü isteyecek kadar cani ruhlu olamaz. Bu, ne acımasızlık ne gerçekçilikle izah edilebilir.
Ancak tabii ki bunu, hayatında işçi çalıştırmayan, onun SSK primini, vergisini, ücretini ödemeyen, onunla ekmeğini paylaşmayanların anlayabilmesi çok zordur.
Benim 'iç ve dış provokasyona dikkat' sözlerim gemi inşa sanayisinin ulaştığı noktadan rahatsız olan kesimlerin bu sektörün yok edilmesi ve tersanelerin kapatılması amaçlı çabalarına karşı duyarlı olunmasını sağlamaya dönüktür.
Bu yaklaşım ülkemizi de, işçimizi de, insanımızı da, sektörlerimizi de yuvarlamak istedikleri 'dipsiz kuyuya' mahkum etmek demektir.
Ben nereden geldiğimi çok iyi biliyorum. Kamu adına görev yaptığımı da çok iyi biliyorum.
Yine biliyorum ki 'aslolan hayattır'.
Yeter ki yargısız infaz yapmayalım...
Ülkemizi 'dipsiz kuyulara mahkûm etmeyelim.
Saygılarımla
Zafer Çağlayan
Sanayi ve Ticaret Bakanı"