Lütfi AYHAN
OTLAKÇILAR SİGARA BIRAKMAZ
İlk hatayı, ilk atalarımız Hz. Âdem ve Havva yasaklı meyveden yiyerek yaptılar. Daha sonra onların Kabil adlı oğulları değişik nedenlerden dolayı kardeşi Habil’i katlederek büyük bir günahın ilk işleyeni konumuna düştü.
Yüce kitabımız Kuran’ın insanla ilgili vurgu yaptığı konulardan biri de onun hatalara açık bir yapıya sahip olması. Peygamberler bile “zelle” denilen küçük günahları işleyebilirler.(Hz Musa’nın istemeden bir kıptiye tokat atıp kazara onun ölümüne sebep olması gibi.) Hatta bir Hadiste peygamberimiz(sav):“Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki; siz günah işlememiş olsanız, Allah sizi giderir de yerinize günah işleyen bir kavim yaratır. Onlar istiğfar ederler, Allah da onları affederdi.” (Müslim) , “İnsanoğlunun hepsi günah işler; günah işleyenlerin en hayırlısı, pişman olup, tövbe edenlerdir.” (İbn Mâce) “
İnsanlar böyle de, insanların yönettiği devletler farklı mı? Hayır, “toplumun örgütlenmiş hali” olan devlet, daha doğrusu ona yöneten insanlar da yanlış yapar, onlarda günah işler.İslam Tarihine bakın, daha sahabeler döneminde Cemel ve Sıffin savaşları çıkmış, maalesef bu acı olaylarda bir çok sahabe şehit düşmüştür. Daha sonra Kerbela olayı, Emevilerin, Abbasilerin yaptıkları yanlışlar…
Türk İslam Tarihinde de yüzlerce yanlışlık yapılmış,( A. S Devletindeki Bâbâ'îAyaklanması, Büyük Selçuklu devletinde Sultan Sencer dönemindeki OĞUZ İSYANI…Osmanlıda çıkan isyanları saymak ise çok zor. Celali isyanları, canberdi gazali isyanı…) bu yanlışlıklara karşı yine yanlış bir yolu seçen insanlar isyanlar çıkarmışlardır.İki tarafında yaptığı yanlışlar binlerce insanın kanının haksız yere dökülmesine neden olmuştur. Bu iç kavgalarda suç bazen kurulu düzenin olmuş, çoğu zamanda devlet adına yapılan hatalara karşı çıkan isyancıların. Bu tecrübe bize gösteriyor ki kan kanla yunmaz. Bir haksızlık batıl bir yolla giderilemez.
T.Cumhuriyeti devleti de, onun içinde yaşayan insanlar ve gruplarda elbette bu yanlışlardan arî değildirler. Gerek kuruluş safhasında gerekse daha sonraları birçok kargaşa/ isyan olayı olmuş, bu başkaldırılarda epeyce bir vatandaş heder edilmiştir. Gerçek şu ki, bu kargaşalar, bazen isyan edenlerin, bazen de kurulu düzenin hatalarından neşet etmiştir. İşte bunlardan bazıları:
Kurtuluş savaşı öncesi ve sırasında çıkan ayaklanmalar
1. Ali Batı ayaklanması / 11 Mayıs-18 Ağustos 1919
2. Ali Galip Olayı / 20 Ağustos-15 Eylül 1919
3. Birinci Bozkır ayaklanması / 29 Eylül-4 Ekim 1919
4. İkinci Bozkır ayaklanması / 20 Ekim-4 Kasım 1919
5. Kızıl kuyu olayı - Apa çarpışması - Dinek çarpışması
6. Şeyh Eşref ayaklanması / 26 Ekim-24 Aralık 1919
7. Ahmet Anzavur ayaklanması / 16 Şubat-16 Nisan 1920
8. Birinci Düzce ayaklanması / 19 Nisan-31 Mayıs 1920…
21. Konya ayaklanması / 2 Ekim-22 Kasım 1920
22. Demirci Mehmet Efe ayaklanması / 1-30 Aralık 1920
23. Çerkez Etem ayaklanması / 27 Aralık -23 Ocak 1921
24. Koçkiri ayaklanması 6 Mart- 17 Haziran 1921
25. Pontus ayaklanması / 9 Aralık 1919'da başladı, 1922'de sona erdi.
Cumhuriyet Döneminde meydana gelen ayaklanmalar:
1. Nasturi ayaklanması / 7 Ağustos-28 Eylül 1924
2. Şeyh Sait ayaklanması / 13 Şubat-31 Mayıs 1925
3. Raçkotan ve Raman'da tedip Harekatı / 9-12 Ağustos 1925…
16. Pülümür Harekatı / 8 Ekim-14 Kasım 1930
17. Menemen Olayı / 23 Aralık 1930
18. Tunceli tedip Harekatı / 1937-1938
19. PKK / Kongre Gel / 14 Ağustos 1984-… şimdi 2013 TEYİZ HALEN BİTMEDİ)
Günümüze Gelince
Adına ister PKK meselesi deyin ister “Kürt sorunu”, devletimizi ve milletimizi yıllardır uğraştıran, binlerce insanın kanına, milyarlarca doların heba edilmesine neden olan bu meselede ilelebet devam edemez, etmemeli. Yunanlılarla savaştık barış yaptık. İngilizlerle, Fransızlarla, Ruslarla, İranlılarla, Almanlarla, Macarlarla birçok savaşlar yaptık sonra barış geldi unutuldu her şey. Osmanlı, Selçuklu, Cumhuriyet döneminde de birçok isyan çıktı, devam etti, bitti ve unutuldu. Unutulması lazım, çünkü hayatın akışı, insanların fıtratı bunu gerektirir. Avrupa Devletleri, birinci ve ikinci dünya savaşında adeta bitirdiler birbirlerini ama sonra AB yi kurarak bir araya gelebildiler.
Kini Olanın Dini Olmaz
Bu gün devletimiz PKK meselesinde barıştan yana bir irade koydu ortaya, bu iradenin millet tarafından çok iyi değerlendirilmesi gerek. Bilhassa gariban halk bu fırsatı çok iyi kullanmalı. Tuzu kurular (zenginler, söz sahibi olanlar, bu mücadele de hiçbir zaman çocuğunu cepheye göndermeyenler), bu kirli savaştan maddi veya siyasi çıkar sağlayanlar hamaset nutukları atabilirler, buna dikkat etmek gerek. Çünkü onların kaybedecekleri bir şey yok, aksine bir çıkar peşindeler.
Bu kirli senaryonun (yani PKK ile mücadele Güneydoğuda normalleşme işinin) ne kadar zor olduğu ortada. Çünkü “PKK artık çok kazandıran bir şirket” O dağıldığı zaman para, makam, unvan, siyasi çıkar kaybedecek o kadar çok kişi, kurum ve devlet var ki! Ama bütün bunlara rağmen tarihe bakarak, tarihi inceleyerek geçmişe bir sünger çekebilme becerisini göstermeliyiz. Aksi halde “İneği satar Sigarayı yine bırakmam” diyen “otlakçıların” tuzağına düşeriz. (meşhur hikayedir: sigaraya yüklü bir zam gelince tiryakiler tabakaları fırlatıp ;” artık bu zıkkımı içmeyeceğiz! Sigarayı bırakıyoruz!” demişler. Fakat otlakçı heyecanla ayağa kalkıp haykırmış;” İneği satar yine içerim. Sigarayı yine de bırakmam’” demiş.)
Bu savaştan rant elde edenler, bu kirli mücadeleden siyasi çıkar elde edenler, çoluğu çocuğu akrabası hiçbir zaman cepheye gitmeyecek olanlar “otlakçılar” gibi davranabilirler. Bu bizler aldatmamalı. Kin, nefret, kan davası insanlığa, dinimize ve hayatın akışına aykırı davranışlardır, bu gerçeği de unutmayalım.
Bu günlerde milletçe yağmur duasına çıkar gibi barış duasına çıkalım. Bitsin artık bu kirli savaş! Dursun artık dökülen Kürt kanı. Türk kanı, İslam kanı, insan kanı...
Devletler, örgütler, silah tüccarları savaş isteyebilir. Ama biz normal vatandaşlar hep barıştan yana olmak, barış için dua etmek zorundayız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.