Örnek Bir İş Adamı

Sevgili Dostlar, 

Sizlere Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in kıymetli dava arkadaşı, Cennetle müjdelenen on sahabeden biri olan  Abdurrahman b. Avf'tan bahsetmek istiyorum. Abdurrahman b. Avf, hayatını o kadar dolu dolu yaşamıştır ki nereden başlayıp hangi özelliğinden bahsedeceğini şaşırıyor insan. 

O, sekizinci Müslüman; çok cömert bir insan, çok cesur bir asker ve komutan, çok akıllı bir danışman, çok başarılı bir müsteşar idi. Peygamber Efendimiz (sav)’in arkasında namaz kıldığı iki sahabeden birisi, Hz Osman'ı halife seçen kişi, binlerce köleyi azat eden kurtarıcı, Peygamberimiz'den günümüze altmış beş Hadis-i Şerif nakleden ravi, otuzun üzerinde çocuk sahibi olan, hayırlı evlat yetiştiren bir baba, (evlatlarından Ebu Seleme, büyük fıkıh alimlerindendir) çok sadık, duygusal bir dava adamı ve dahası...

Müslümanlığı seçtikten sonra hayatını davasına adayan bu mübarek insan; iki kere hicret etmiş, hayata bir çok kez sıfırdan başlamıştır. Sevgili Peygamberimiz ile birlikte cenk etmiş, Bedir Savaşı ve Uhud Savaşı'nda canını ortaya koyarak cihat etmiştir. Uhud Savaşı'nda Peygamber Efendimiz'e göğsünü siper etmiş, yirminin üzerinde yara almış, on iki tane dişi kırılmış, ayağına aldığı kılıç darbeleri ile ömür boyu aksak yürümek zorunda kalmıştır. Tam üç defa bütün malının yarısını, inandığı davası uğruna gözünü kırpmadan tasadduk etmiştir. O, inandığı davası adına hem canını hem de malını ortaya koyan gerçek bir cengaverdir. 

Peygamber Efendimiz vefat ettikten sonra hanımlarının geçimlerini üstlenmiştir. Kendisi vefat ettiği zaman da mal varlığı altın cinsinden hesaplandığında, günümüz dünyasının en zenginlerinden biri olan Bill Gates'ten daha zengindi. Geride bıraktığı mirasında bile bir vefa örneği gösterip Bedir Savaşı'nın şehit ve gazi ailelerine dört yüzer dinar verilmesini vasiyet etmiştir. 

Her yıl hacca giderdi. Diğer sahabelerin rivayetine göre; tavaf yaparken, “Ya rabbi! Nefsimin cimriliği ve tamahkarlığından sana sığınırım!” diyerek dua ederdi. Cömertliği ile dillere destan olduğu halde... 

Abdurrahman b. Avf, ilim noktasında da ileri gelen sahabelerden birisi olup Peygamber Efendimiz zamanında fetva veren, sonraki dönemlerde de fetvaları çok olan on iki sahabeden biridir. 

Efendim, başta dediğim gibi Abdurrahman b. Avf’ı anlamak da anlatmak da zordur. Bugün ben sizlere, O'nun “iş adamı” yönünden bahsedip nasıl bir ticaret dehası olduğuna değinmek istiyorum. 

Abdurrahman b. Avf, ikinci hicretini yetmiş Mekkeli muhacirle birlikte Medine’ye gerçekleştirmiştir. Mekkeli muhacirler, Medineli ensar ile kardeş yapılmıştır. 

Abdurrahman b. Avf'ın kardeşi Saad bin Er Rabiah, Medine’nin önde gelen varlıklı kişilerinden birisiydi. Kardeşi Abdurrahman bin Avf’a mal varlığının yarısını teklif etmişti ancak Abdurrahman b. Avf, “Aziz kardeşim, Allah sana ve çoluk çocuğuna bereket ihsân etsin, malını çoğaltsın! Sen bana çarşının yolunu göster, ben orada ticaret yapar ihtiyaçlarımı karşılarım.” diye cevap vermiştir. Daha sonra bir ip alarak Beni Kaynuka Pazarı'nın yolunu tutmuştur. Bu hadiseyi duyan Kıymetli Peygamberimiz, O’nun için özel olarak dua buyurmuşlardır. Bu duadan sonra, "Taşa toprağa dokunsam, taş toprak adeta altına dönüşüyordu." diyecektir Abdurrahman b. Avf. 

Müslüman bir tüccarda olması gereken sıddıkiyet, kabiliyet, ehliyet ve semahat gibi vasıfların hepsine sahip olan Abdurrahman b. Avf, Medine’de ticaret hayatına iki dinar sermaye ile başlamıştır. İlk olarak yoğurt ve tereyağı gibi temel gıda maddelerini alıp satmaya başlamış; daha sonra binek hayvanlarını, binek hayvanlarının eyer ve semerlerini. Aynı zamanda develer de alıp satmış, büyük kervanlara sahip olmuştur. Kısa süre içerisinde Medine’nin en varlıklı ve en büyük iş adamı olmuştur. 

Ticaretteki başarısı ile sahip olduğu bereketin sebebini merak edenlere, 

“Ben, en başta Allah Rasulü'nü memnun edip onun duasına mazhar oldum. İkincisi, Allah'ı ticaretime ortak kıldım; ne kazandıysam onun yolunda harcamaktan geri durmadım. Üçüncüsü, pazarın hep ilk gelen tüccarı oldum; güneşi hiçbir zaman üzerime doğdurmadım. Dördüncüsü, hiçbir müşterimi boş çevirmedim; kolaylığı ve yardımcı olmayı kendime şiar edindim. Beşincisi, az kâra razı oldum; çok kârdan değil sürümden kazandım.” demiştir. Örneğin, bazı günlerde bin deve alıp sattığı söylenir. Sattığı develeri maliyetine satar, kâr olarak Arap geleneklerinde önemli olan devenin süslü urganlarını kendisine alır, bu urganları tanesi iki dinar ile yedi dinar arasında satar, kârını bu şekilde edermiş. 

"Abdurrahman b. Avf  Ticaret Modeli" diyebileceğimiz, onu ticaret dehası yapan uygulamalarına kısaca bakmak gerekirse; 

- İlk başladığı işlere küçük nakit sermaye ile başlamış, kesinlikle kredi kullanmamıştır. 

- Pazar ve ticaret hanesine en erken o gitmiş, işlerini yakinen takip etmiştir. 

- Helal ve harama dikkat etmiş, faize bulaşmamıştır. 

- Hiçbir müşteriyi az ya da çok kâr gözetmeksizin geri çevirmemiş, müşteri memnuniyetini ön planda tutmuştur. 

- Malını hiçbir zaman stok yapmamış, sahip olduğu bütün ürünleri her an satışa hazır bulundurmuştur.

- Adaletli bir şekilde ticaret yapmış ve malının kusurunu en baştan söylemiştir. 

- Kârdan değil sürümden kazanmış, 

kazandığı kârlar ile kendi kendini büyüten bir ticaret modeli uygulamıştır.

 

Bir Hadis-i Şerif'te Peygamberimiz, şöyle buyurmuşlardır: “İki insan vardır ki, gerçekten bu iki insana da gıpta edilir. Bunlardan biri, Allah’ın kendisine çokça dünya malı nasip eyleyip bu malı Allah yolunda harcama dirayeti ve şuuru verdiği kimse. İkincisi ise, Allah’ın kendisine ilim ve hikmet verdiği bu ilim ve hikmeti, hak ve hakikat uğruna başkaları ile paylaşan kimse.”

İşte Abdurrahman bin Avf, Hadis-i Şerif'te bahsedilen bu iki özelliği de şahsiyetinde toplayabilen yegane bir sahabedir.  

Sevgili dostlar, günümüz dünyasında iş adamı olmak, girişimci olmak, para kazanmak, var olan sermayeyi muhafaza etmek ve ayakta kalabilmek oldukça zorlaşmıştır. Ekonomik dalgalanmalar; global, bölgesel ve local krizler, her gün biraz daha artan rekabet şartları, işleri daha da içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Girişimci olmak da zordur: Amerika'daki istatistiklere göre bugün kurulan yüz yeni şirketin %65’i üç  yıl içinde, yaklaşık %90'ı da beş yıl içinde başarısız olup kapanıyor. 

Hal böyle iken yaşadığı çağın en iyi girişimcisi vefat ettiğinde, Medine’nin en zengini olan Abdurrahman b. Avf ve onun gibi ticaretle uğraşmış sahabelerin hayatlarını daha yakından inceleyerek, “Abdurrahman b. Avf Ticaret Modeli” gibi iş modellerinin üzerine kafa yormamız gerekmektedir. Rabbim, bütün Müslüman iş adamlarına Abdurrahman b. Avf gibi olmayı nasip etsin. (Amin.)

Satırlarıma Abdurrahman b. Avf’ın duası ile son vermek istiyorum:

“Allah'ım! Nefsimin cimriliği ve tamahkarlığından sana sığınırım.” 

Kalın sağlıcakla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum