Muammer YALÇIN
Ölüm Ruhun Dönüşüdür
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
Cahit Sıtkı Tarancı
Ölüm, bir yok oluştur. Ruhun bedenden ayrılışıdır. Ruh tarafından yalnız bırakılan bedenin aslına dönüşü; yer altındaki yılanların, çıyanların sofrasına meze oluşudur, diye tanımlar kimileri. Oysa ölüm, ruhun süflilikten kurtulup safiyetiyle sevgiliye yürüyüşüdür.
Ölüm, ruhun dönüşüdür. Öyleyse ruh nedir? Ruh, Rabbimizin emirlerinden bir emirdir . İnsana düşünme, kavrayabilme özelliklerini kazandıran, onu diğer canlılardan farklı kılan, Allah'ın ona kendisinden üflediği bir “latif varlık”tır.
Ruh, bedene hayat versin diye Rabbimizin özel olarak tasarlayıp yarattığı bedene gönderdiği bir can suyudur.
Ruh, misafirliğiyle imtihan edilmek üzere yaratılmış bir varlıktır. Hangi bedene ne kadarlık bir süreyle misafir olacağı bellidir. Bütün bunlar Rabbimizin katında /levhümahfuzda yazılıdır. Ancak ruh gideceği yerde kalacağı süreyi de orada neler yapacağını da bilmez. Verilen emir gereği gönderilen yere gider ve çağrılmayı bekler. Hafıza-ı beşer, nisyan ile malüldür ya; kimi ruhlar da misafiri olduğu bedeni çok beğenir, sever, onunla arkadaş olur ve döneceğini unutuverir. Oysa ister hatırda tutsun, isterse unutsun misafirliğin belli bir müddeti vardır; dönüş mukadderdir.
Ölüm, dönüş fermanıdır; o kutlu fermanı getiren Allah elçisi de Azrail. Ferman ruhlara ulaşınca tepkiler farklılaşır: kimi ruhlar yolculuğa hazırdır ve zaten bu fermanı beklemektedir. Geldiği yeri özlemektedir. Misafirlikten sıkılmıştır. İsyan etmeden, verilen emri başı üstünde tutarak ve her an dönebileceğinin farkındalığıyla dönüş hazırlığındadır. Hediyeler alır, en sevgiliye arz etmek üzere.
Ölüm, geriye dönüşü olmayan bir yolculuk, sılaya olan hasretin sonudur. Sıla özlemiyle bir süre gurbet yaşayan ruhların bazıları, dünya ziynetlerinin peşinde koşan toprak asıllının sefahatine ayak uydurur, oyuna dalıverir. Gitme vakti geldiğinde mahdut zamanın bittiğini fark eder, lakin nafile. İşte bu haldeyken dönüş davetini alan ruhlar arkalarına baka baka giderler sevgilinin huzuruna. Bu bakış, tadına henüz varmaya başladığı oyunun yarıda kalmasından mıdır, sevgiliye eli boş gitmenin ezikliğinden midir, yoksa kendisine sevgilisini unutturan toprak asıllıya öfkesinden midir, bilinmez. Bilinen bir şey var: Ölüm hak, miras helal.
---------------------
1.İsra 85
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.