Taha Fırat DENİZ

Taha Fırat DENİZ

NEDİR BU OSMANLICA MESELESİ? III

Tanzimattan Meşrutiyete Alfabe Sorunu

Dilde sadeleşme ve yalınlık, dil sorunun ancak bir ciheti idi. Asıl sorun ise dilin imlası, alfabesi, sözlüğü, grameri ve terimleriydi. Ayrıca Osmanlıcanın uygar bir dil olma bakımında yetmezliği söz konusuydu. Dönemin bütün aydınları aralarında ki fikir ayrılığı ne olursa olsun, bu noktalarda ittifak halindeydiler. Problemi ortak gören aydınlar iki gruba ayrılmışlardı. Bir kısmı, imlayı düzeltmek için bazı tedbirlerin ve ıslah çalışmalarının yapılmasını elzem görüyorlardı. İkinci kısım ise imlanın düzeltilmesinin olanağı bulunmadığına inanıyorlar ve kestirme bir çözüm olarak yeni harf sisteminin kabulünü istiyorlardı.

Bu soruna ilk temas eden ve bu konudaki düşüncelerini bir konferansta açıklayan Münif Paşadır. 1862 yılında gerçekleştirdiği konferansta şu sözleri dikkat çekmektedir: ‘’…. Hareke konulmak adet olmadığından, her kelimenin beş on suretle okunmağa kabiliyeti olup, şu mahzurun defi için bilfarz lisan-ı Arap da mevcut olan harekat istimal olunsa dahi husul-i maksada kafi olmayacağı derkardır….. Mesela yalnız üç harften mürekkeb olan ‘’elif-vav-nun’’ kelimesi Türkçede manidar olarak üç …. suretle telaffuz olunabilir.’’ (‘’elif-vav-nun’’ On, Un, Ün ve Ön şeklinde okunabilir.) Münif Efendiye göre dilin ıslah edilmesi için iki yol görünüyor, ilki anlam kargaşasına sebebiyet veren kelimelere harekelendirme sisteminin getirmesi fakat bunun nihai bir çözüm olmayacağını nazara veriyor. Diğer bir seçenek ise harfleri ayrı ayrı, birleştirmeyerek yazmak. Konferansın devamında ise ülkemizdeki okuma yazma oranına dikkat çeker ve öğrenilmesi zor bir alfabemiz olduğunu dile getirir. Buna bir misal olarak da Avrupa da çocukların küçük yaşlarda çok rahat alfabelerini öğrendiklerini nazara verir.

Yenişehirli Avni’ye göre Osmanlının ilmi olarak Avrupa’dan geri kalmasının sebebi, yazının kifayetsizliği ve düzensizliğidir. Ayrıca Arap alfabesinin Türkler için kâfi olmamasına dikkat çekmektedir. Azerbaycanlı yazar Ahozade Mirza Efendi ise kullanmakta olduğumuz Arap alfabesi gerçek manada okumaya elverişli olmadığını, her kelimenin beş-on manaya geldiğini, ayrıca harflerinin din işleri ile hiç alakasının olmadığını esasen Arap harflerinin bile İslam’dan sonra şekle girdiğini dile getirmektedir. Bu düşünce ve tasarısını Sadaret makamına sunmuş fakat istediğini neticeyi alamamıştır. Ahozade Mirza Efendi, sonraları ikinci bir girişimde bulunmuş, bu kez İslav alfabesini esas tutarak yeni alfabe sistemi hazırlamışsa da bu da kabul edilmemiştir. Ahozade’nin bu girişimlerine karşı Ali Kemal ‘’Ulum’’ gazetesinde ki yazısında; Arap yazısının iyi olmakla birlikte kusurlu olduğunu, düzeltilmeğe muhtaç bulunduğunu kaydetmekte ama yazının değiştirilmesinden yana olmadığını açıklamaktadır.

Şura-yı devlet mülazimlerinden Ebuzziya Tevfik, harf değişikliğini isteyenlere ve onların sundukları argümanlara karşı cevaben: ‘’Maarifin ilerlemesi, harfleri değiştirmekle değil, öğretim usulünü düzeltmekle olur. Keramet Frenklerin harflerinde değil, usulünün iyi olmasındadır.’’ (Tevfik’inde dediği gibi keramet Frenklerin harflerinde değil, nitekim alfabe değiştirerek medenileşen, ilmi ve fenni sahada gelişen bir toplumu tarih kaydetmemiştir.) Tevfik yazısını devamında kullandığımız alfabenin mahiyeti ve ihata ediciliği hususunda şunları söylemektedir: ‘’Bütün dünyayı aydınlatan bilgi ışığı bizim kullandığımız alfabeden doğmuştur. Ne vakit bu yadsınırsa o vakit harflerimiz değiştirilmesindeki sav kabul edilebilir.’’ (Daha önce bu alfabe ile medeniyetin zirvesine çıkan bir toplum gerilemesini neden alfabede arar ki?) Devamında harflerinin değişmesinin ne gibi felaketlere sebebiyet vereceğini açıklar: ’Harfler değişirse, bu ana dek yazılan kitapları anlayan kalmaz. Bin yıllık eserleri yeni harflerle yeniden yazmak gerekir, bununda olanağı yoktur. Kur’an için başka, öteki bilimler için başka harf kullanılır mı? Bu, bir dili beceremeyen adama iki dil öğretmeye benzer.’’

İkdam gazetesinde çıkan isimsiz bir yazıda alfabe sorunu ile ilgili özetle şunlar dile getirilmektedir: Bizce mevcut olan alfabemizi ne kadar ıslaha da çalışsak zorluktan başka bir şeye muvaffak olamayız. Elifbamızı komple değiştirmek ıslah etmekten daha kolay gözüküyor diyerek külli bir alfabe değişikliğinin yapılmasında yana bir tutum sergilenmiştir. Necip Asım ise bu yazıya karşı Malumat dergisinde ki yazısında şu düşünceleri dile getiriyor:

’’Doğru amma her türlü kolaylığı veren elifba nerede var ki, bizde olsun. Dünyada kimse alıştığı şeyi velev fena olsun, bırakmaz. Bizde bundan dolayı elifbamızdan vazgeçemeyiz. Birde bu elifba dilleri ayrı bütün Müslümanların kullandığı bir şeydir. İslamlar arasında birleşme nişanesi olmak gibi pek büyük bir faydası olan şu harfleri değiştirmeye kalkışmak hiçbir zaman işimize gelmez.’’

Şinasi, Basiret gazetesinde 1870 yılında Arap alfabesinin yetersizliği konusunda, okumayı kolaylaştırmak için bir girişimde bulunmuş, aynı biçimde yazıldığı halde birkaç türlü okunan kimi harflere işaretler koyma denemesini gerçekleştirmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.