MISIRLI TÜRKOLOG AL- KATORY: “Birbirimizi Yeniden Keşfediyoruz.”

Türkçe olimpiyatlarına aylar kaldı. Bu sene 10' uncusu gerçekleştirilecek bu büyük organizasyonun hazırlıklarına başlandı. Bu yıl katılacak olan 135 ülkede elemeler tamamlanmak üzere. Türkçeder’in bünyesinde yürütülen bu çalışmaların bu sene yeni konukları da olacak. “Dünya Türkologlar Buluşması” adı altında Türk dili ve kültürünü kendi coğrafyalarında öğretme adına hizmetlerde bulunan yüzlerce Türkolog finallerde ülkemizde olacaklar. Onların  değerlendirmeleri bu organizasyonun yanı sıra Türk dili ve kültürünün gelecekteki konumu adına çok önemli.

Geçen hafta sonu SD (Stratejik Düşünce) dergisinin Nisan sayısını incelerken ön sayfalarında dikkatimi çeken bir röportaj vardı. Türkologlar buluşmasında Mısır’dan davet edileceklerden biri olan Prof. Dr. Safsafy Ahmed Al-Katory  ile yapılan bu röportajı dikkatli ve duyarlı bir şekilde okumaya gayret ettim. Röportajda 4-5 asır beraber yaşamış bu iki milletin bir asra yakın süren gönül ayrılığından sonra, günümüzde tekrar birbirini keşfetme süreci yaşadığının altı çizilmekte.

 Prof. Dr. Safsafy Ahmed Al-Katory, Mısır Ayn Şems Üniversitesi Sanat Fakültesi Türkçe Çalışmaları Öğretim Üyesi. Ülkenin en tecrübeli Türkoloğu.

 Üniversitede bu alanda gerçekleştirilen eğitimle alakalı olarak şunları söylüyor; “1963’ten beri Türkiye ve Türk kültürü üzerine çalışmalarda bulunmaktayım. Bizde 13 bölüm, 60-70 öğretim üyesi var. Ben başladığımda 10-15 kişi vardı. Şimdi her üniversitede 400-500 öğrenci var. Bugün Mısır’da 13 üniversitede binlerce öğrenci Türkçe okumaktadır.”

 Röportajdan diğer bazı alıntıları paylaşmak istiyorum:

 Türkler ve Araplar bilhassa Mısır ve Türkiye’nin 1300 senelik birlikte yaşamaları var.İslam’ın doğuşundan beri Türkler ve Araplar birlikteler. Biz Türk deyince sadece Anadolu’daki Türkleri kastetmiyoruz. Baltık Denizi’nden Çin Seddi’ne kadar yayılan Türlerden bahsediyoruz. Anadolu’daki Türklerle Osmanlı döneminden beri 400-500 sene birlikte yaşadık. Bu birliktelikte din ve dini kültürün haricinde aramızdaki müşterek tarih ve geleneklerin de payı var. Sanat, edebiyat, adet, ve örfler bakımından birbirimize çok yakınız. Ayrıca ortak eserlerimiz ve bilim insanlarımız var. Türkler burada kitaplarını önce Arapça yazdılar sonra Osmanlıcaya çevirdiler.

Yavuz Selim’in niyeti İslam birliğiydi.Batılıların dediği gibi bir sömürge meselesi değildir. Çünkü o dönemde haçlı seferleri vardı. Ortadoğu’yu ve Afrika’yı ele geçirmeye çalışıyorlardı. Buna karşılık o İslam birliğini sağlamaya çalışıyordu. Bunun için hem Mısır’ı hem Şam’ı daha sonra oğlu Kanuni Süleyman’la birlikte Fas’a kadar gidilmiştir. İşte bu birlik çabaları neticesinde ortak bir medeniyet çıkardık. İslam medeniyeti yalnız Türklerin, Arapların ve İranlıların değildir. İslam medeniyeti bu üç direk üzerinde kurulmuştur.

 Hat sanatında Türkler meşhurdur. Çok güzel bir deyim var: “ Kur’an- ı Kerim, Mekke ve Medine’de inmiş, Mısır’da okunmuş, Türkiye’de yazılmıştır.”İşte bu ortak medeniyettir.

Mısırlılar ve Türkler, Kırım’da Ruslara karşı birlikte savaştı. Mora adasına beraber girdiler. Bu kaynaşma iki memleket ve iki millet arasında ortaklıklar meydana getirdi. 19.asrın sonunda sömürgeciler, oryantalistler ve tebşircilerin (misyonerler) etkisiyle özellikle 1. Dünya Savaşı’ndan sonra, Osmanlı Devleti yıkıldıktan ve yeni Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Araplar ve Türkler arsında kırgınlık vardı. Siyasette kırgınlık olabilir, ancak kültür ve tarih bakımından iki millet birbirine saygı göstermeye devam ediyordu.

 Bizi İngilizler birbirimize düşürdü.Mısır’da okutulan ders kitaplarında – özellikle tarih kitaplarında - yakın zamana kadar Türkiye aleyhinde ifadeler vardı. Yüzde 90 temizledik. Bu bir İngiliz oyunuydu. İngiliz siyaseti bize “ Siz ayrılın, daha önemli olacaksınız diyordu. Elimizde bazı vesikalar var. Araplara benzeyen askerleri getirip Türleri arkasından vurdurdular, Türklere benzeyen askerlerle de Arapları vurdular. Sonra da “bakın sizi vuruyorlar” dediler. Türkler aleyhindeki bütün ifadeleri temizliyoruz. Şimdilerde “Türkler bizi sömürmek için gelmemişler, İslam birliğini yaratmak için gelmişler.” kanaati yaygınlaştı. Türkler ve Mısırlılar daha fazla ekonomik ve kültürel bağlantı kurar ve daha iyi tanışırsak yeni nesillerin bağları daha kuvvetli olacaktır.

 Türkiye’den para değil, tecrübe istiyoruz.Arap baharından sonra bazı Mısırlı yazarlar Türkiye’ye geldiklerinde “ Türkiye Arap aleminin başına geçsin” diye ifadeler verdiler. Bu gibi ifadeleri bizleri birbirimizden ayırma olarak görüyorum. Halk ne istiyorsa o olsun. Mısır ve Türkiye beraber çalışır ve büyük firmalar kurarlarsa bütün Afrika bizim bölgemiz olabilir. Çünkü bütün Afrika ülkeleri bizi Nasır zamanından beri severler. Yardımcı olduğumuz için saygı duyarlar. Mısır’dan ne gelirse onu kabul edeceklerdir. Şimdi Mısır’ın ekonomik durumu müsait değil ama büyük ortaklıklar yaparsak bütün Afrika bizim pazarımız olabilir.

Biz Türkiye’den tecrübe ve beraber çalışmak istiyoruz. Mantalite, akıl ve zeka bakımından iki millet birbirine denk geliyor. Bu en büyük sermaye.  Halk en büyük  sermaye.

 Türkçe okullarda ders olacak.Mısır’da Türk işadamlarının açtığı okulların mutlaka ilişkilere katkısı olmaktadır ve devem edecektir. Burada Salahaddin okulu var. Anaokulundan liseye kadar öğrenci yetiştiriyor. 3 sen oldu açılalı 800 talebesi var. Mısır halkı diyor ki; böyle 10 okul daha kurulsa memnun oluruz. Neden? Çünkü bizim çocuğumuz bu okula giderse İslam kültürünü öğrenecek. Batılı okullara giderse Batı kültürünü öğrenecek. Yeni arsalar arıyorlar. Yakında bu okulların sayısı 4’e çıkacak.

 Dün Suhaç’tan bir işadamımız bana telefon açtı, diyor ki, “ Safsafi, eğer sefir beyle veyahut Beşir Atalay Bey’le görüşebilirseniz onlara bir teklifim var. Suhaç’ta yani tam güneyde ya ortak bir okul kuralım ya da ben okulu inşa ederim onlar programlarını getirsin okutsunlar.”

Bu işadamının bir okulu var. Geçen sene hükümete dilekçe sunmuş, önümüzdeki seneden itibaren Türkçenin, Arapça yanında İngilizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca gibi ders olarak okutulmasını istemiş. Eğitim bakanımız kabul etmiş. Önümüzdeki yıl Türkçe ders olarak okutulacak. Tük kültürü ile yabancılık hissetmiyoruz. Aramızda bir menfaat kavgası olmayınca her şey daha kolay oluyor. Tam tersine birlikten menfaatimiz olacak.

 Bizlerin de temennisi bu iki dost ülke arasındaki ilişkilerin tarihten gelen ortak değerlerin de devreye sokularak hızlı bir şekilde geliştirilmesi.

 Yeni dönemde Mısır’a en önemli  ve en samimi desteğin ülkemiz eliyle ulaşacağına inanıyoruz.

 ulvi_sevecen@hotmail.com       

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.