xxx52
Diyanet ve din dersleri zararlı mı?
"İslam bir tanedir ve tarikatınız, mezhebiniz ne olursa olsun 'ortak bir İslam' vardır. İşte bu ortak, başka türlüsü olmaz İslam'ın anlatılmasını, ibadetlerinin yapılmasını, mekanlarının korunup yönetilmesini... üstlenen bir Diyanet'in -faydası olduğu kesin de- ne zararı var?"
Son yazımı, yukarıdaki paragraf ve soru ile bitirmiştim.
Aksi sabit olmadıkça insanlar hakkında iyi zan beslemek inancımız gereği olduğundan diyorum ki, "besbelli iyi niyetli bazı zevat, Diyanet'in insanımızı sekülerleştirdiğini, hakiki dinden uzaklaştırdığını, dini mevcut laik düzeni Müslüman zihninde meşrulaştırmak ve yerleştirmek için kullandığını bunu en fazla hutbeleriyle yaptığını, bu sebeple camilerin Müslümanlara bırakılması gerektiğini..." söylüyorlar.
Eğer bu böyle oluyorsa elbette dini bütün her Müslümanın bu gidişe dur demesi farzdır. Ama bu tespitte abartı olduğunu, niyet okumanın fazlaca yer aldığını, -geçmişte kalan bazı dönemler dışında- hutbelerde "eksik İslam" anlatılmadığını, anlatılan İslam'ın günlük olaylara uygulanarak açıklanması konusunda -böyle yapanların makul ve meşru bulduğu hikmet gereği- şuurlu olarak sınırlı davranıldığını düşünüyorum. Ayrıca Diyanet'in vaaz ve yayın faaliyetini de unutmamak gerekiyor.
Cumhuriyeti kuranlar Diyanet'i, laik bir ulus devlet kurmaya araç olsun diye oluşturmuş olabilirler. Kur'an-ı Kerim'i ve Buhârî'nin Muhtasarını bu maksatla Türkçe'ye çevirtmiş, tefsir ve şerh yazdırmış olabilirler. 1950 den sonra İmam Hatip Okulları, bir yandan halkın oyunu almak, öte yandan "aydın din adamı" yetiştirerek laik cumhuriyeti halka benimsetmek maksadıyla açılmış olabilir. Din dersleri komünizm tehlikesi sebebiyle kabul edilmiş olabilir. Ama bir de dönüp olana bakalım:
Kur'an'dan bazı âyetler çıkarılmadığına, tercüme, şerh ve tefsirde tahrifler de yapılmadığına göre İslam'ın iki temel kaynağının -ki, sahih ve bütün İslam bunların içindedir- o amaca hizmet edemeyeceği açıktır ve etmemiştir. Tam aksine bu iki eser, o fetret devrinde, sahih İslam'ın muhafazası bakımından çok işe yaramıştır.
Okullara din dersleri ne maksatla konursa konsun bu dersler, çocuklarımızın İslam ile ilişki kurmaları, her mümine gerekli olan temel bilgileri almaları bakımından çok hayırlı hizmet ifa etmiştir.
İmam Hatip Okullarından mezun olanlar Türkiye'de laikliği yerleştirmek için çaba göstermiyor, faaliyette bulunmuyor, İslam kardeşiği ve ümmetin birliği yerine kavmiyetçiliğin peşinde koşmuyorlar. Tam aksine İslam'ın bütün şümulü ile hayatımıza girmesi için çalışıyorlar.
"İslam'ın bütün şümulü ile hayatımıza girmesi" büyük bir davadır. Bunun tarih boyunca, Müslümanların siyaseten hakim oldukları zamanlarda bile tam olarak gerçekleştiğini söylemek kolay değildir. Bugün ise dinli dinsiz, Müslüman kâfir, salih fâsık, yarım dinli tam dinli... bir arada yaşayan milyonlarız. Rejim de malum. Bu şartlar altında bütün ülke halkına belli bir İslam anlayışını dayatmak ve kabul ettirmek mümkün müdür, uygun mudur, hikmetli midir?
"İsteyen istediği dini ve hayat tarzını serbestçe yaşasın, biz de Müslümanlar olarak dinimizi tam yaşayalım, devletin müdahalesi de, katkısı da, yardımı da olmasın" diyorlar. Bu cümleyi duyan sanacak ki, "ülkede ne kadar Müslüman varsa tamamı bir tek İslam iman, anlayış ve uygulamasında birleşmişler, devlet din işlerini onlara bıraksa her şey mükemmel olacak, ama ne yazık ki, Diyanet var, okullarda din dersleri var... bu yüzden dinimizi doğru anlayamıyor ve yaşayamıyoruz?!"
Peki durum bu mudur?
İyi niyetliler için söylüyorum: Müminlerin işleri danışma ile yürür. Lütfen bu kadar büyük, önemli, çetrefil meseleleri tek başınıza düşünüp çözmeyin, kararlar vermeyin. Toplanın, danışın, konuşun, kırk kere düşünün sonra karar verin.
Şimdilik şöyle bitireyim:
Bence de özel dini okul açmak isteyenlere izin verilmeli ve sonuca bakılmalıdır. Bunların dışında sivil toplum çok çeşitli yol, yöntem ve örgütlenmelerle İslam'ı öğretme, din eğitimi, sağlam ve sıhhatli dini şuur oluşturma çalışmaları yapıyorlar. Bu faaliyetleri arttırılmalıdır
Diyanet'i ve okullardan din derslerini kaldırmanın peşinde koşmak yerine Diyanet'in ve okulların eksik bıraktıklarını sivil faalietlerle tamamlayalım, sonra elde edilen sonuçları tahlil edelim, değerlendirelim. Bunları yapmaya hiçbir mani yoktur. Ama pirinç peşinde koşarken bulgurdan da olma gafletine düşmeyelim!