Ufuk COŞKUN
Militarizmin tasfiye sürecine tahammülsüzlük var
AK Parti; Türkiye’de yıllardır halkın iradesini hiçe sayan, gerektiğinde istedikleri partilerin genel başkanlarına altın tepside iktidar sunan, istemedikleri partileri de kapattıran, eğitimden, siyasete, sosyolojiden, ilahiyata varıncaya kadar her türlü alana müdahale ederek insanların kimliklerini, düşüncelerini, dinlerini, dillerini ve kişiliklerini kontrol altına alan, onları baskı altında tutan, her türden inanca, düşünceye ve mezhebe mensup insanları mağdur eden ve onları yok sayan, kimseyi insan yerine koymayan, tehditlerle farklı kesimleri sindiren, suikastlarla sürekli kaos ortamı yaratan, darbeci, güçlü, nüfuzlu, otoriter ve özellikle eli silahlı olan kesimin işleyen çarkına bir çomak sokmuştur. Bilindiği gibi güçlü, otoriter ve darbeci zihniyet yıllardır iktidar alanlarını genişletebilmek için insanı ve değerlerini hiçe sayarak akıl almaz yol ve yöntemlere başvurdu. Bu topraklarda yaşayan simitçisinden, memuruna, sanatçısından, iş adamına varıncaya kadar her türden inanca, düşünceye ve mezhebe mensup insanları aşağıladı mağdur etti ve onları yok saydı. Elli yıldır burada yaşayan insanların hayatlarını zindan ettiler. Bu insanlar özgürlük, demokrasi, hukuk nedir bilmeden yaşadılar. Bilenleri de yaşatmadılar! Darbelerle, işkencelerle, yasaklarla, suikastlarla ve bombalarla bir hayat geçirmek zorunda bırakıldı insanlar. Ve bunları yapanlar asla dokunulamadı.
Asıl sorun darbecilerin tasfiye sorunudur
AK Parti ise bu dokunulmaz zannedilen kesime dokundu. Bülent Arınç’ın ifadesiyle arı kovanına çomak sokuldu. Bu yüzden AK Parti’ye karşı oluşan bir tahammülsüzlük söz konusudur. Darbeci, elit ve bürokratik kesimden beslenen, işlerini rahatça gördüren, yıllardır bu kesimlerden maddi- manevi nemalanan insanların nefretini kazandı AK Parti. Son zamanlarda açılımın fiyaskoyla sonuçlandığını iddia edenler, bunu dağdan dönenlerin ihtişamlı bir şekilde karşılanmasına sonrasında da sokak gösterilerine dayandırmaktadırlar. Yani dağdan dönenlerin birer kahraman gibi karşılanmasıyla açılımın bittiğini söylüyorlar. Ve her şeyi buna bağlıyorlar. Faturayı AK Parti’ye kesiyorlar. AK Parti bu ayrıntıyı hesaba katmamış olabilir mi? Bu dönüşlerin bu şekilde sonuçlanabileceğini düşünmemiş olabilirler mi?
Aslında mesele bu değil. Mesele; Türkiye’de Kürt sorunundan, başörtüsüne, Alevi sorunundan, azınlıklara varıncaya kadar birçok sorunun dallanıp budaklanmasında aktif rol oynayan darbeci, otoriter ve katı devletçi bir anlayışının ürünü olan bir kesimin artık iflasın eşiğine gelmiş olmasıdır. Bunca bulantının, ortada olup biten bunca vahim olayın ardında bir ölüm-kalım savaşı yatmaktadır. Pekâlâ, tasfiye olacaklarını çok iyi biliyorlar. Bunca yılın hesabını vermek niyetinde değiller. O yüzden birçok örgüte, kuruma, siyasete/siyasetçiye-gazeteciye vs. sirayet etmiş olan bu zihniyet kuşkusuz elindeki son kozlarını oynayacaktır. Şu durumda ayakta kalmanın, daha doğrusu kurtulmanın en kestirme yolu AK Partiyi devre dışı bırakmak ve onu halk nezdinde itibarsızlaştırmaktır. Ne yazık ki militarizmin tasfiye sürecinde bu oyuna AK Partinin bizzat içinden de, aklı başında birçok aydının da geliyor olması üzücüdür.
AK Parti maskeleri düşürdü;
AK Parti’nin bu ülkede yaşayan insanlara yaptığı en büyük iyilik; birçoklarının maskesini düşürmek olmuştur. Bunun en güncel örneklerinden birisi; Ergenekon davasına dönük yapılan eleştirilerdir. Kapatılan DTP ve PKK terör örgütünün lideri konumunda olan Öcalan’ın MHP’nin ve CHP’nin Ergenekon davasına dönük yaptıkları eleştiriler kamuoyuna yansımıştır. DTP Ergenekon için; “AKP kendi derin devletini kuruyor. Başbakan gündem değiştirmeye ve muhaliflerini önlemeye çalışıyor” türünden açıklamalar yapmıştır. CHP başından beri davanın avukatlığını soyunmaktadır. MHP’nin de dava hakkındaki benzer açıklamalarını gazetelerden okuyoruz. Yine bu kesimler aynı zamanda“açılım karşıtı” benzer açıklamalarda yapmaktadırlar.
Ancak Türkiye eski Türkiye değil artık. İnsanın ve değerlerinin konuşulmaya başlandığı, özgürlüğün, insan haklarının ve hukukun yerli yerinde kullanılmaya başlandığı yeni bir sürece girilmiştir. Eskiden bu kavramlar istismar edilir, bu kavramlar kullanılarak insanların inançları, değerleri, hak ve hukukları yıpratılırdı. Kardeşlik bilinci bile istismar edilir örneğin Kürtler Kürtçeden vazgeçtiği ölçüde kardeş olarak ilan edilirdi. Kürtler tüm haklarından feragat ettikleri ölçüde kardeşlerimiz olurdu. Bugün ise insanlık adına tüm kavramları yerli yerine oturtuyor ve geçmişin kirli sayfalarını bir bir deşiyor başta kendimiz olmak üzere her türlü olumsuz düşünce ve sistemle yüzleşiyoruz. Yüzleştikçe onurumuz ve şerefimiz artıyor. Kendimize olan güven artıyor. Geleceğe umutla bakıyoruz. Çocuklarımız adına seviniyor, farklı kültür, inanç, dil ve mezhepten olanlarla bir arada yaşamanın hazzını daha şimdiden tatmaya başlıyoruz.
Ülke bölünmüyor, zenginleşiyor ve özgürleşiyor;
Ülke ne bölünüyor, ne çürüyor ne elden gidiyor ne satılıyor nede emperyalist ülkelerin tezgâhına geliyor. Aksine özgürleşiyor, insanına değer veriyor, farklı olanı dışlamıyor, yok saymıyor gün geçtikçe adaletsizliklerinden arınıyor, kirlerinden temizleniyor. İnsanlarımız artık bu topraklarda yaşıyor olmanın verdiği bilinç ve sorumlulukla hareket etmektedirler. Oylarıyla iktidar ettikleri hükümette bu bilinç ve sorumlulukla sivilleşmeye dönük politikalarını devreye sokmaktadır. Bu ülkede ilk kez tersi olması gerekirken bir iktidar partisi muhalefete soyunmuştur ve muhalefet etmektedir aynı zamanda. Eksikliklerimiz yok değil. Ancak girdiğimiz yol bu sefer demokrasi ve özgürlükler yolu. Birçok eksikliği bu yolda gidereceğiz. Yolda öğreneceğiz birçok şeyi. Bu bakımdan açılımı desteklemek zorundayız. Yeni bir “sivil anayasa” yazana kadar el birlik sorunlarımızı halletmek durumundayız.
Artık bugün karşımızda 2000 yılında 644 milyon dolar olan ihracatı 6,5 milyar dolara,4 milyar dolar olan ithalatı ise 31 milyar dolara ulaşan bir Türkiye var. Dış politika trafiği büyük bir hızla devam ederken içeride de çok ciddi gelişmeler kaydediyoruz. Ülkemizde demokrasi, özgürlük, hukuk, sivil düşünce alanlarında çok ciddi bir kırılma yaşanıyor. Yıllardır bu toplumu sindiren, korkutan, ezen ve dışlayan bir zihniyete karşı ilk defa dik durarak özgürlük ve insanlık adına kararlılığını ortaya koyan özgürlükçü bir irade oluştu. Ülke sevmenin yolunun bomba patlatmaktan, adam öldürmekten değil proje üretmekten, farklılıklarla bir arada huzur içinde yaşamaktan geçtiğini/geçeceğini dosta, düşmana göstermek için ciddi adımlar atılmaktadır.
“Ulusların üstünde insanlık vardır” der Goethe… İnsanlık için atılan her adımın şu kısacık dünyada huzurun, mutluluğun, birlik ve beraberliğin adı olduğu unutulmamalıdır. İşkencenin, adam öldürmenin, baskının ve yasakların olduğu bir yerde insanlıktan söz edilemez. Diyarbakır Cezaevinde, Dersimde,12 Eylül’de,28 Şubat’ta vs. olduğu gibi. Ancak her şeye rağmen insanlık adına çok güzel gelişmeler yaşanıyor. Eskiden iç ve dış tehditler algısı üzerine kurulmak istenen bir insandışılık projesi hâkimdi. Şimdi hem içte hem de dışta insan ve değerlerinin üstün tutulduğu yeni bir anlayış hâkim. Bunda katkısı olduğu için AK Partiyi kutlamak gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.