Aslan DEĞİRMENCİ

Aslan DEĞİRMENCİ

Mayını onlar temizlesin

Ne bölündük ne bölünüyoruz. 30 yıllık hayali gerçekleştiriyoruz.

PKK’lıların 1100’ü evine, 600’ü Suriye’ye yerleşti, 800’ü zorlu yolda sınıra yaklaştı. Bizim ulusalcı mahallede yas, toplumun yüzde 80’nin de büyük umut, barıştan yana olanların yüreğinde haz.

CHP, MHP şaşkın; son kaleleri düşen silah lobileri perişan, kaos peşinde koşanlar karamsar, mezhepçiler üzgün, tetikçi medya tükenişte ve terör kahinleri yalnız.

Bu sefer oldu! 33 er, Habur, Oslo, Uludere derken iç riskler azaltılarak, Türkiye barışına koşmaya başladı. Özal, Musa Anter, Eşref Bitlis, Vedat Aydın, Bahtiyar Aydın, Kani Yılmaz, Kazım Çillioğlu, Ahmet Kartal, Rıdvan Özden, Uğur Mumcu, Mustafa Çamlıbel, Adnan Kahveci ve on binlerce genç beden toprak ile buluştu, ağıtlar gökyüzünü sardı, yürekler parçalandı.

Vesayet ülkenin üzerine çöktü, bereketli topraklara mayınlar döşendi, toprak su yerine kan ile sulandı. Türkiye tüm enerjisini şiddetle mücadele için harcamak zorunda kaldı, ekonomi sayısız defa yerle bir oldu; yoksulluk, eşitsizlik tavan yaptı. Olay varmış gibi göstermek için geceleri boşluğa doğru ateş edenler, terk edilen dağları havan mermileri ile dövenler, saatlik maliyeti 255 bin dolar olan F-16 savaş uçakları ile sayısız sorti hatta helikopterlerle şehir turları düzenleyenler… Normalleşmeye çalışan devleti sömürenler, Kürtleri silahları ile esir alan örgütler. Bir tarafta yoksulluk bir tarafta ise rant kavgası. Derme çatma karakollarda nöbetler, üslerde golf oynayan paşalar. Zehir ticareti ile kurulan lüks hayatlar, dağlarda paramparça yaşamlar. Bir kaşık suda fırtına koparmak isteyenlerin pusuları, geçimini kandan sağlayanların adımları, bizleri bir birimize düşman etmek isteyen tüccarlar ve sönen ocaklar. Uluslar arası çıkar örgütleri ile birlikte kol kola olanlar, Çekiç Gücü başımıza bela edenler, OHAL ile geleceğimizi çalanlar ve bölünme paranoyası ile toplumu yıllarca uyutanlar.

Unutmadık! Diyarbakır’da çöpten ekmek toplayan çocukların görüntüleri yüreğimizi dağladı… Sonra o bakış: Gözlerini açmış bize bakan Ceylan Önkol, cesedini toplarken annesinin feryatları ile kararan dünyamız, Bingöl'de çocuklarının gözü önünde öldürülen annenin direnişi, dersane çıkışı evine giden Serap Eser’in diri diri yakılması… Çok ağladık. Kahrolduk. Ve Roboski… Çözüm sürecine giden yolda katledilen sınır işçileri. Çoğu çocuk 34 masumun paramparça edilmesi, vicdanların sorguya çekilmesi.

Bitmek tükenmek bilmeyen acılar, ocaklara her yeni gün düşen ateşler ve her acıdan nemalanan karanlık yapılar. İşte şimdi işsiz kalıyorlar. Aslında yapacakları bir iş var. Mayın toplama… Girsinler ihaleye alsınlar temizlik ihalesini, dalsınlar yasaklanan alanlara. Devletten teşvik, geçmişle yüzleşme belki de arınma fırsatı. “Güvenilmez!” der gibisiniz. Doğru güvenilmez! Ama kendi can güvenlikleri söz konusuysa şartlar değişebilir. Hele bir de işin sonunda canlı para varsa gerisini siz düşünün…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.