Lütfi AYHAN
Kurban Yüreğimizdeki Allah'a Rakip Olan Sevgiyi Kesmektir
Çocukken büyüklerimizin bizlere sorduğu sorular arasında "en çok kimi seviyorsun?" süali de vardı. Bizler, bu süale"ALLAH" diye cevap verirdik. Kurban aslında bu bu süale verilen fiili bir cevaptır: “Onlara de ki; eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, kadınlarınız, akrabalarınız, kabileniz, elde ettiğiniz mallar, kesata uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız evler ve meskenler, size Allah ve Resulünden ve Allah yolunda cihattan daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah böyle fasıklar topluluğuna hidayet nasip etmez.” (Tevbe Sûresi).
KURBANDA KESİLEN DANA DEĞİL KOÇ DEĞİL
Evet kurbanda gerçekte kestiğimiz koç, boğa, düve, dana değildir. Kurbanda asıl kesilen Allah'ın (cc) hükmüne karşı çıkma ihtimali olan yanlış duygulardan ve bilgilerden beslenen sahte merhamet duygumuzdur. Nasıl mı? Şöyle : Rabbımız insanları yaratırken onun fıtratına hem güzel huyları hem kötü huyları monte etmiş. Onun vücuduna hem aklı, hem ruhu, hem canı, hem vicdanı koymuş. Sonra ona demiş ki; "Senin yaratanın benim. Sadece senin değil zerreden kürreye, insandan hayvana, galaksiden arşa, bu günden yarına, zamandan mekana... Her şeyin yaratıcısı benim. Öyleyse, doğru; benim doğru dediğimdir. yanlış; benim yanlış dediğimdir. iyi; benim iyi dediğim kötü; benim kötü dediğimdir..."
Bu bağlamdan olmak üzere aslında öz olarak çok güzel olan "merhamet" duygusu bazen ekşiyip bozulabilir. Bu has duygunun içine giren sahte acı ve yanıltıcı hüzün virüsleri bu asil huyumuzu bozabilir.Bir kaç misal vererek tezimi açıklamak istiyorum: Basında görürsünüz kedilere, köpeklere (sokak kedileri ve köpekleri dahil) karşı çok özverili davranan, onlara büyük bir merhametle yaklaşan bazı insanlar vardır. Onların bu durumunu görünce bu kişilere karşı büyük bir sempati duyar ve ,"ne merhametli insanlar , acıma duyguları ne kadar da çok..." dersiniz. Lakin aynı kişilerden bazılarının sokak çocuklarına, fakir, yoksul, kimsesiz kişilere, dilencilere, hatta çocuklarına ve ebeveynlerine karşı acımasız, alçaltıcı, dışlayıcı tavırlarına şahit olup şaşıp kalırsınız. Veya merhameti çok yoğun bazı insanların, bir kaç ağacın kesilmesine karşı çıkıp bu hali protesto etmek için üzerinde 75 milyon insanın hakkı olan araçları, binaları yakıp yıkmalarını, saksıları ve içlerindeki çiçekleri mahvü perişan etmelerini, hepimizin malını, canını, namusunu korumak için çalışan polisleri taşlayıp yaralamalarını, hatta bazende ölümülerine sebep olmalarını ibretle seyredersiniz. Bu çelişkili hali ne ile izah edeceğiz?
Müslümanların kestikleri kurbanlara karşı çıkan Batılıların ve onun değerlerine göre yetişen müstağriplerin et tüketiminde Müslümanları 5'e, 10'a katlamalarına ne dersiniz: Tabi ki Sahte, bozulmuş ve çarpıtılmış duygularla! Suriye'de, Irak'da, Gazze'de parçalanmış bebek, kadın, çocuk cesetlerine karşı vicdanında zerre kadar acı hissetmeyip, bir arabanın, kaza sonucu öldürdüğü bir kediye, doğada aç kalan veya avcılar tarafından yaralanıp ölen bir kuşa günlerce ağıt yakan bir vicdan, normal bir vicdan mı yoksa sahte ve bozulmuş duygularla dolmuş, özünü kaybeden bir vicdan mı? Yıllarca uzak kaldığı çocuklarını, annesini, babasını değil köpeğini özleyen bir yürek sizce hasta değil midir? Bir yerde okumuştum: " Donald Biauruce isimli elli beş yaşlarında Amerikan yerlisi (Kızılderili) bir mahkûm ıslahevindedir. ... Tam iki yüz altmış yedi yıl mahkûmiyeti var. Kendisi yirmi sekiz yaşından beri demir parmaklıkların arkasında. Zamanında polislerle çatışmış ve birkaç beyaz adam öldürmüş onun için içerde… Donald Biaruce dört çocuk babası. Kendisiyle bir saate yakın konuşan ve, dışarıda en çok neyi özlediğini soran gazeteciye "köpeğimi" diyen biri. Bu cevap insanın kafasında bazı şeylerin oturmasına sebep olmaz mı? . Zira Yıllar önce ölmüş köpeğini özlediğini, şayet özgür olsaydı o köpeğine benzeyen bir köpek satın alıp onunla vakit harcayacağını, "çocuklarını sevmiyor musun?" süaline onları da sevdiğini ancak onları ölmüş köpeği kadar özlemediğini söylemesi neyin izahıdır. Sevgi hiyerarşisini yerli yerine oturtamamak ne kadar da acı… Sevgiyi, merhameti, acımayı yerli yerine koyamadığımız ve neyi ne kadar seveceğimizi şaşırdığımız bir dünyada yaşıyoruz.Yanındaki yaşlı annesi dururken darülacezedeki yaşlılara hizmet etmeye çalışan bir vicdan sizce normalmidir?
Kurban, Sevgi Hiyeraşisini Tanzim Eden Bir Eylemdir
Hakiki Müslüman kalbi bu çeşit çelişkilerden ırakdır. Evet Kurban; içimizde var olan, normalde acımayı, şefkati içinde barındıran merhamete zıt bir eylem gibi geliyor. Bir canlıyı boğazlamak, bir canlının hayatına kast etmek merhametle çelişiyor gibi bir algı oluşturuyor insanda. İşte burada hakikat devreye giriyor. Allah'ü teala(cc) insana, Müslümana adeta şöyle diyor: "O kalbi, o merhameti, o acıma duygusunu sana ben verdim. Senin ve tüm insanların, evrenin, zamanın, mekanın, bu günün, yarının... Rabbi olan Ben(cc) sana kesmeyi, boğazlamayı emrediyorum. Önemli olan vicdanın mı yoksa benim emirlerim mi? Ben istersem kardeşle evlenmeyi helal kılarım. İstersem mirastan kız çocuğuna bu zayıftır diye iki veririm. İstersem ateşe serinlik, suya yakma kabiliyeti sunarım. Hüküm benim, güç benim. Çünkü yaratan, yoktan var eden, ölçüyü koyan dünya ve ahireti halk eden ve sonsuz alemde cenneti, cehennemi, arafı yaratan da benim" Allah'la ilgili bilgisi pek kıt olan günümüz insanının yüce hakikatlerden asırlardır uzak kalması hasebi ile, her şeyin (merhameti içinde barındıran vicdan dahil) yaratıcısı olan Allah'ın emirlerine karşı mantık yürütmeye kalkması bu gün dünyada yaşanan tüm çelişkilerin ana kaynağıdır.
Bütün bu sözlerden sonra söylenecek son söz şudur; Müslüman, kurbanda aslında bir cana kıymıyor, et yeme arzusunu (haşa) ibadetle perdelemiyor. O, bir dana, bir koç kesmiyor; O her şeyin sahibi olan Rahman, rahim, gaffar, settar, muhsin, latif... Allahın bir emrini yerine getiriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.