Aslan DEĞİRMENCİ
Kurban seçilen 35 can
Aslan Değirmenci- degirmenciaslan@gmail.com
Işık hızında değişen gündem, birçok önemli olayın unutulmasına neden oluyor. Değişim yönünde atılan adımlar kamuoyu tarafından ilgiyle takip edilirken, Uludere'de TSK'nın bombardımanı sonucu hayatını kaybedenlerin yakınları yalnızlığa terk ediliyor. Van depremin ardından medyanın bölgeden çekilmesi sonucu bir halkın yalnızlığını bugün Uludereliler yaşıyor. Vicdanlar ağır yaralı, yalanlar yalanları doğuruyor. Ama biz gelin gerçeklere bakalım:
Bazı yanlış bilgilendirmeler var. Manipülasyon aracı haline gelen bazı medya organlarının bilinçli meydana getirdiği bilgi kirliliği de gözler önünde… Önce şunu bilelim; anlatıldığı gibi köylülerin kullandığı yol PKK’lıların kullandığı yol değil. Temiz bir yol. Yani mayın da yok. PKK geçiş için o güzergâhı kullanmıyor. Yöre halkı adeta orayı yıllardır sınır kapısı olarak kullanıyor. Bundan güvenlik görevlilerin de haberi var. Durum böyle iken operasyon yapılması anlaşılamaz bir durum. Oysa bölgede kaçakçıya kurşun sıkılmaz. Burada bomba atıldığını görüyoruz.
Birileri ısrarla “40 kişilik kaçakçı grup olmaz” dedi. Bunu devletin yetkililerinin ağzından da duyduk. Evet normalde kaçakçılık 5, 10, 15 hatta 20 kişilik gruplarla yapılır. Ama onları birilerinin bekletip 40 kişi olmalarını sağlamaları es geçiliyor. Yolu keserseniz, gelenleri bir araya toplarsanız elbette bu iddianızın arkasında da durursunuz. Sıfır noktasında bir araya toplatılan grubun başına da bomba yağdırırsınız. Üstelik yerel kaynaklara sormadan onların ölüm fermanını jet hızıyla verirsiniz. Oysa o bölgede her hareketlilik sonrasında güvenlik birimlerinin köyün muhtarına ulaşarak “Sizinkiler mi?” diye sorduğu da bir gerçek. Böyle bir gerçek ortada dururken ısrarla ihmal bahanesine sığınmak sadece halkı aldatmaktır.
Ortasu kırsalında, sınırın sıfır noktasında yaşanan bu vahşetin iddia edildiği gibi basit bir istihbarat hatası, bir “operasyon hatası” olmadığı ortadır. Hedefler önceden belirlenmiş, 13-30 yaş aralığındaki 35 can kurban seçilmiş, iktidar, şeffaflaşma sürecine giren MİT, Özel Paşa ile normalleşmeye çalışan TSK ve çözümsüzlük ile bölge halkının daha da ezilmesini isteyenler düğmeye basmışlardır.
Elbette Kürt sorunu konusunda hükümetin kararlı bir tutum sergilediğini söyleyemeyiz. Ancak hükümetin attığı önemli adımları da yok sayamayız. İlk açılım paketi devreye girdiğinde şiddet olayları ile sürecin nasıl baltalandığını da biliyoruz. Bugün de farklı olduğunu düşünemeyiz. İktidar yeni anayasa konusunda kararlı adımlar atmaya hazırlanıyor, yeni demokratikleşme paketiyle de sorunlara çözüm arıyordu. Bu çözümsüzlük isteyen yapıları panikletti. Operasyon için talimat verildi! Kaos planı devreye sokuldu. Çok profesyonelce aylar önce planlandığı kesin olan operasyonu içeride kurumlara sızanlar, dışarı da ise yabancı gizli servisler eliyle yürütüldü. Ortaya çıkartılan istihbarat karmaşası ile hedefler şaşırtıldı. Eş zamanlı bazı medya kuruluşlarına da yanlış bilgiler sızdırılarak operasyon başarılı bir şekilde karartma ile sonuçlandırıldı. Ama hedef sadece iktidar değildi. Atılan manşetler bunu deşifre etti. MİT, Hakan Fidan ile şeffaflaşma sürecine girdi. Bu süreç akıllara MİT içinde yapılacak tasfiyeleri ve açılması mümkün arşivleri getirdi. Bu MİT içine çöreklenmiş derin yapıları kızdırdı. Bu kızgınlık ile operasyonun ‘B’ planı da devreye sokuldu. Hedef alınacak ilk kurum ‘MİT’ olacak talimatı verildi! MİT içersindeki derin yapılardan da destek alınınca düzmece raporlar, ömrü dolmuş bilgi notları kullanıma açık gazetecilere servis edildi. Servisi pasa çeviren gazeteciler şut çekmeye başladı. Ama direkten döndü. Kendilerini iki gün sonra yalanlayan manşetlerle çıkmak zorunda kaldılar. TV’lerde kaplan kesilenler, ortada görülmez oldu. Bir özür bile dilemeden, sessizce köşelerine çekildiler.
‘B’ planı etkisizleşmeye başlayınca ‘C’ planı devreye sokuldu. TSK’nın skandal açıklaması ve Başbakan’ın buna rağmen ‘teşekkür’ü derin yapıların işini kolaylaştırdı. Hedefe Necdet Özel Paşa alındı.Necdet Özel Paşa iyi bir başlangıç yapmıştı ve hukuka saygılı olduğunu gösteren adımlar atmıştı. Normalleşme sürecine katkı sunacağı anlaşılan Özel Paşa kurum içine çöreklenmiş yapıları rahatsız etmişti. Bu rahatsızlık ile yola çıkan karanlık yapılar Uludere’nin ardından Özel’i hedefe oturttular.
Tüm planlar için ayrı ayrı yapılar, ve siyasi partiler hareketlendirilirken bölgede de taşeron yapılar aracılığıyla toplum mühendisliği ile ‘D’ planı devreye sokuldu. Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde yaşayan vatandaşlarımız sorunlarının çözülmesine yönelik atılan adımlardan memnuniyet duymaya başladığı bir süreçte karanlık el, Uludere katliamının yaşanmasını fırsat olarak kullanmaya başladı. Devlet ile millet bütünleşmesinin kısa sürede sağlanacağını fark eden karanlık örgütler tersten propaganda ile oluşan olumlu atmosferi dağıtmayı başardılar. Kurumların vurdumduymazlığı ve hükümetin kararlı bir duruş sergileyememesi, Uludere olayının ardından somut adım atmaması da bu yapıların işini kolaylaştırdı. Bir taşla 4 hedef vurulurken, olan masum halka oldu.
‘Aslan Değirmenci’nin “Özgün İrade” dergisi Şubat ayı sayısında yayınlanan makalesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.