KUDEB’e TEŞEKKÜR

20 Ağustos 2011 tarihli “Tahrip Edilen ve Çalınan Tarihî Eserlerimiz” başlıklı yazımda yok edilen ve çalınan tarihî eserlerimizden bahsetmiş ve bu konudaki ızdırâbımı dile getirmiştim.

Tarihî Cibali (Cebeali) Kapısı ile hemen yanındaki Sivrikoz (Seferikoz) Çeşmesi’nin yok edilmeye çalışıldığından bahsettiğim yazımda, bu eserlerin tahribini durdurmak için yıllardır çeşitli makamlara başvurduğum halde sonuç alamadığımı bildirmiştim.

Çeşmenin tahrip edilmeye başlanması 2002 yıllarına dayanmaktadır. Her gün önünden geçtiğim çeşmenin kocaman taşlarının, yavaş yavaş kaybolması dikkatimi çekmiş ve olayın takipçisi olmamı sağlamıştı.  O günlerde Fatih Belediye Başkanı Eşref Albayrak Bey ile bu meseleyi görüşmüş, belediyenin ilgili birimi ile irtibat kurduğum halde bir sonuç alamamıştım. Geçen zaman içerisinde Anıtlar Kurulu, Anıtlar Derneği, Vakıflar Bölge Müdürlüğü ve Kadir Has Üniversitesi’nden bazı yetkililer ile görüşmeler yaptım. 22.12.2010 tarihinde İSKİ SU VAKFI BAŞKANLIĞI’na gönderdiğim mesajıma; “Sivrikoz   Çeşmesi’ne ait sorumluluğun Fatih Belediye Başkanlığı’nda olduğu, çeşme projesinin 16.04.2010 tarihinde onaylandığı ve restorasyon için Kadir Has Üniversitesi’nin sponsor olacağı” şeklinde cevap gelmişti.

Bu cevap üzerine çok sevinmiş ve beklemeye başlamıştım. Projelendirilme üzerinden bir seneden fazla vakit geçmesine rağmen çeşmenin restorasyonunun başlamaması, çeşmeye ait taşların kaybolmasının hızlanması ve çeşmenin yanındaki kapının üst tarafının tahrip edilerek tuğrasının kaybolması sevincimi sekteye uğrattı.

Birkaç ay önce, çeşmenin çevresinde bazı kişilerin incelemelerde bulunduğunu ve daha sonra çeşmenin etrafının mavi branda ile çevrildiğini görünce hem sevindim, hem de endişelendim. Çünkü restorasyon ile ilgili hiçbir işaret ve bilgi yoktu. İSKİ, Fatih Belediyesi ve Anıtlar Kurulu’nu aradım. Anıtlar Kurulu’ndaki yetkili birim; “Restorasyonu, KUDEB (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Koruma, Uygulama ve Denetim Müdürlüğü)’in yapacağını ve KUDEB’in levhasının asılacağını” bildirince endişelerim kayboldu.

Ayrıca Anıtlar Kurulu’nda görüştüğüm yetkiliye, çeşmenin yanındaki kapının da tahrip edildiğinden ve kapının üstündeki tuğranın kaybolduğundan bahsedince; “Tuğra, şu an itibariyle bizim korumamız altında.” diye bana ikinci sevinçli haberi vermişti.

Bugünlerde çeşmenin etrafının ahşap bir panel ile çevrildiğini ve bir hareketlilik olduğunu gözlemliyorum. Eski Türk filmlerinde, iki metreden fazla yüksekliği olduğu görülen ve şu anda yarısına yakını gömülü olan çeşmenin, tamirattan sonraki durumunu görmek için heyecanla bekliyorum.

Güzel İstanbulumuzu tarihî kimliğine kavuşturmaya çalışan ve ecdad yâdigârı eserlerimize sahip çıkan KUDEB’e teşekkürü bir borç bilir, çeşmenin aslına uygun olarak restore edilip suyunun akıtıldığı o günleri gören bahtiyarlardan olmayı dilerim.

 

Ahmet Semih Torun Habername

asemihtorun@gmail.com 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum