Recep KOÇAK
Kızılay Başkanı Küçükali Neden Ayrıldı
Kızılay, ülkemizin önemli ve köklü kurumlarından birisidir. Bundan 15 yıl öncesine kadar afet durumlarında gözler Kızılay’a ve devletin çeşitli kurumlarına çevriliyordu. Şükür ki artık afet sonrası acil yardımlar konusunda Kızılay artık yalnız değil.
17 Ağustos 1999 depreminden sonra yapılan güzel işlerin yanında, Kızılay depolarının dağınık ve özensiz görüntüleri henüz hafızalardan silinmedi.
Türk Kızılayı, Başbakan Erdoğan’ın gayret ve teşvikleriyle son yıllarda itibar grafiğini giderek yükseltti, ülkemize yakışır bir kurum haline geldi.
Güçlü ve itibar grafiği yüksek bir Kızılay giderek yıldızı parlayan Türkiye’ye daha çok yakışacaktır.
Tekin Küçükali Kızılay Genel Başkanı olarak basına yaptığı iki açıklama sebebiyle hakkında yazı yazmama neden olmuştu. İki açıklamasında da yardım kuruluşlarının neredeyse tamamını suçlayan, itham eden, yok sayan ifadeler kullanmıştı.
Suçlanan kuruluşların birisi hariç sesini çıkaranı duymadım.
Kaleme aldığım yazı sonrasında Küçükali’den ses çıkmadı. Söz konusu yazımın ve Deniz Feneri Derneği Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamanın linklerini veriyorum;
( http://www.habername.com/yazi-recep-kocak-kizilayi-yipratmayalim-2382.htm
http://www.medyatizma.com/224/kizilay_genel_baskani_tekin_kucukaliye_zorunlu_cevabimizdir.asp)
…
Küçükali istifa mı etti, ayrılmak zorunda mı kaldı sorularının cevabı henüz net değil.
Sabah Gazetesi yazarı Sevilay Yükselir’in konu ile ilgili değerlendirmelerini dikkat çekici buluyorum.
Birlikte okuyalım;
“Bildiğiniz üzere Kızılay'ın 7 yıldır başkanlık koltuğunda oturan Tekin Küçükali ani bir kararla görevinden istifa etti. Gerekçe olarak da rahatsızlığını gösterdi.
Sosyal medyada istifa sonrası ortaya atılan gerekçelere de inanmıyorum. Yani bazılarının iddia ettiği gibi Küçükali'yi istifaya götüren sürecin perde arkasında Somali'ye yardım için muhalefet liderlerine, Kılıçdaroğlu'na ya da Bahçeli'ye yaptığı çağrının olduğuna da sanmıyorum.
Sebebin ne olduğunu Kızılay'da görev yapan bir haber kaynağım aktardı dün.
Neden çok başka!
Hiç kimsenin tahmin edemeyeceği kadar absürt bir kere.
Aynen aktarayım kaynağımın anlattıklarını: "Tekin Bey'in kendi adını Kızılay adının önüne geçirme çabaları, kurum üzerinden bol bol kendi reklamını yapmaya çalışması bıktırmıştı artık bizleri. Sanki sadece o vardı çalışan kurum için. Diğer insanlar, bizler, kamuoyunun çabaları filan boşunaydı. Çok kez uyarılmasına rağmen sürdürdü bu politikasını. Somali ile Tekin Bey'in reklam tutkusu tavan yapınca artık dayanılmaz bir hal aldı durum. Reklamcılığı bırakması yönünde yönetim kurulu üyelerince bir kez daha uyarılınca sert tartışmalar yaşandı. O da bunun üzerine istifa etti! Durum bundan ibarettir yani..."
Kaynağımın anlattığı iddialara hiç şaşırmadım.
Çünkü Tekin Küçükali gerçekten reklam seven bir şahsiyet.
İstiyordu ki her yapılan işin başına onun adı konulsun. Durmadan yazılsın, çizilsin. Konuşsun ekranlarda. Adı geçsin bir yerlerde filan.
İnanmayanlara, işi abarttığımı sananlara Kızılay'ın aylık dergilerini edinmelerini tavsiye ederim.
Bana her ay geliyor.
Dergi sanki bir sosyal yardımlaşma derneğinin dergisi değil de, sanırsınız ki bir şirketin CEO'sunun çalışmalarının anlatıldığı dergi!
Geçen yıl Emine Erdoğan'ın himayelerinde sel dolayısıyla felaket yaşayan Pakistan'ı ziyaretimizde bunu biz gazetecilere o kadar fazla hissettirmişti ki Sayın Küçükali kendi aramızda dedikodusunu bile yapmıştık.
Düşünün o seyahate basın danışmanı hanımefendiyi bile getirmişti yanında.
Hanımefendi sürekli etrafımızda dolanıyor ve Tekin Bey'le söyleşmemiz konusunda sürekli olarak telkinlerde bulunuyordu bizlere.
Neye yalan söyleyeyim Kızılay gibi bir kurumun başındaki insanın bir pop star edasıyla davranış göstermesi hakikaten çok garip gelmişti bana.
Dönüş yolunda uçakta epeyce sohbet etmiştim kendisiyle. Asıl mevzu Kızılay'ın neler yaptığı filandı ama Tekin Bey öyle çok kendinden, kendi geçmişinden bahsediyordu ki gına gelmişti bana.
Onun sürekli, "Ben, ben, ben" hallerine acayip gıcık olmuştum.
Bu yazdıklarımdan sakın ola Tekin Küçükali'nin başarısız bir yönetici olduğu neticesi çıkmasın.
Kesinlikle çok başarılıydı.
7 yılda yaptığı çalışmalarla, gösterdiği performansla inanılmaz bir işi başardı.
Kızılay'ın o yerlerde sürünen itibarını çok farklı noktalara getirdi.
Türkiye kamuoyunun kuruma karşı yeniden güven kazanmasını sağladı.
Ama nihai sonuçta bunu tek başına yapmamıştı.
Bunu yaparken arkasında dev bir ekip vardı.
O ekip olmasaydı acaba bütün bunları başarabilir miydi?
İşin özüne dönersek.
Küçükali'nin istifasının arkasında bir siyaset filan aramaya gerek yok kardeşim!
Kendisi yanlış yaptı. Bencil davrandı ve emek veren diğer insanlar bu davranışlarına dayanamayıp sonunda ona resti çekti!
O da bu rest üzerine gitti.
Olay budur yani.
Bu kadar!” (Sabah, 17.08. 2011)
…
Kızılay’ın başında yardım kuruluşlarımızın tamamını kardeş bilip bağrına basacak, onları kendine rakip görmeyecek bir yönetimin olmasını diliyorum. Böyle olması hem ülkemizdeki ihtiyaç sahiplerinin daha fazla yardım ve destek alması bakımından, hem de muhtemel bir afet sonrasında afetzedelere daha hızlı ve etkin yardımların ulaştırılması açısından çok hayırlı olacaktır.
Biz eskilerin sıklıkla başvurdukları bir değerlendirme cümlesi ile sözlerimizi noktalayalım; “Olanda hayır vardır!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.