Hamit SEVEN
“Kırlangıç ve Küçük Kuşlar!..”
Hani başımıza gelmeden bilmeyiz!..
Demiş ya atalarımız; “Bir musibet bin nasihatten evladır” diye..
Keşke, musibetle karşılaşmadan önce, nasihati dinlesek!..
Olmayınca olmuyor!..
*
Eskiler “basiret bağlanması”;
Yeniler moda deyimle buna “akıl tutulması” diyorlar!..
Siz hangisini derseniz deyin, sonuçta elde kalan felaket oluyor!..
*
“Keşke” demeden önce, keşke dedirtmeyecek adımları atmak en iyisi!..
Uyarıcıları, ışık yakanları, yol göstericileri, dimağ açıcıları da yok saymadan..
İnsana verilen “akıl” nimetini, insanlığın mutluluğu ve refahı için yine insanlığın “emrine” verebilmek en akıllıcası!..
*
İnsanoğlu için, akılsızlığa, safdilliğe, aymazlığa yer yok bu dünya da!..
Bu asla bir “tercih” değil, aksine “var olmak” meselesi!..
İşin aslı da budur!..
*
İnsan ve toplum öncelikli can alıcı genel mesajları muhteşem örnekleriyle o meşhur “fabl’larıyla” hikaye ve masallarıyla yüzyıllardan akıp gelerek bize ulaşan,“Lafonten” diye dilimize, Türkçemize, edebiyatımıza hatta hayatımıza gelip yerleşen Fransız Şair ve Yazar Jean de La Fontaine'i hep sevmişimdir..
*
İnsandan..
Hayattan..
Kısaca yeryüzünden olunca..
Ve de “aklını insanlığın emrine verince”..
Her zaman da tıpkı bizim Yunus’umuz, Mevlana’mız, Ahmet Yesevi’miz, Hacı Bektaş'ımız, pir Sultan Abdalımız, Hoca Nasreddin’imiz, Kaşgarlı Mahmud'umuz ve daha bir çok değerlerimiz gibi yüzyıllarca da sevilmeye ve dinlenmeye değer!..
*
Daha fazla uzatmadan, edebiyat dünyamızın ustalarından Sabahattin Eyüboğlu’nun enfes çevirisiyle “keşkesiz” adımlar için bugün söz “lafonten” de..
***
"KIRLANGIÇ VE KÜÇÜK KUŞLAR"
“Bir kırlangıç dünyayı geze dolaşa Çok şeyler öğrenmiş. Atalarımız ne demiş: "Bir şeyler kalır çok görenin kafasında." Bizim kırlangıç önceden bilirmiş. Büyük küçük bütün fırtınaları..Gemiciler ondan alırmış haberi. Bir gün bir yerde kırlangıç bakmış,tarlasına, sıram sıram Kenevir tohumu ekiyor köylünün biri. Kırlangıç çağırmış küçük kuşları:
- Bakın, demiş, sizin kuyunuzu kazıyor bu adam.
Bana göre hava hoş, çeker giderim burdan, ama korkarım sizin haliniz duman. Şu elin savurduğu tohumlar yok mu. Başınıza örülen birer çoraptır sizin. Her attığı tohum bininizin öksesi. Benden size söylemesi. Günü gelip kenevir sicim oldu mu. Seyreyleyin size kurulacak dolapları. Ya ölüm, ya zindan gayri sizlere: Kiminize kafes, kiminize tencere. Onun için gelin, dinleyin beni. Yiyin şu tohumların hepsini. Yaz günü kırlangıcı kim dinler. Küçük kuşlar diledikleri yemi yemişler.Kenevir başlamış büyümeye yeşil yeşil. Kırlangıç bir kez daha uyarmak istemiş. Dünyadan habersiz küçük kuşları:
- Koparın, demiş, bir bir koparın
Bu kötü tohumdan çıkan yapracıkları. Onla büyüdü mü kendinizi yok bilin.
Kuşlar kırlangıca kızmış,
- Aman ne şom ağızlısın, demişler.
Hem sonra kaç bin kuş ister. Bütün o filizleri yolmak için? Kenevir büyüdükçe büyümüş,
Kırlangıç, kuşları bir kez daha uyarmış:
- Bakın, demiş, işler kötü,
Kötü tohum yurdunuzda aldı yürüdü. Bugüne dek inanmadınız bana, peki, Ama bir gün baktınız ki insanoğlu. Buğdayları büyüyedursun tarlada. Vakit bulmuş kuş avlamaya şurda burada. Kurmuş ağlarını dağda bayırda. Siz küçük kuşları avlamak için.Ya hiç çıkmayın yuvanızdan. Ya da göç edin başka yere: Ördek, turna ne yapıyorsa. Siz de onlar gibi yapın.
Ama siz küçüksünüz, doğru.Geçemezsiniz bizim gibi çölleri, denizleri.Size göre iş değil yeni dünyalar aramak.Yapabileceğiniz tek şey bence duvar deliklerine saklanmak olacak.
Kuşçağızlar yorulmuşlar kırlangıcı dinlemekten başlamışlar cıvıl cıvıl ötüşüp durmaya. Tıpkı Troyalılar gibi, zavallı Kassandra başlarına geleceği haber verirken. Onlara olan bizimkilere de olmuş. Nice kafesler kuşlarla dolmuş.
“Hep böyle kendi bildiğimizi okuruz yalnız
Bela başımıza gelmedikçe inanmayız.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.