Av. Mehmet YALÇINKAYA
KENAN EVRENLER ÖLMEZ
“Kel ölür sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur” diyen ilk kişi herhalde ölenlerin arkasından iyi konuşulmasını emreden İslam’ın emrini gözetmiştir.
Kenan Evren’in ölümünün arkasından yazılanları dikkatle okuduğum halde kendisini öven “Ama’sız” bir yazıya rastlamadım.
12 Eylül darbesi hakkında herkesin bildiği, bence çok önemli olan üç cümleyi hatırlatmak istiyorum. Çünkü bu üç cümle olmadan 12 Eylül’ün ne olduğunu hakkıyla değerlendiremeyiz.
“Akan kanı durdurdu” diyenler, şayet saf değillerse 11 Eylül’de akan kanın 12 Eylül’de birden nasıl kesildiğini izah etmeleri gerekir. Türkiye’nin neredeyse tamamı sıkıyönetimle idare ediliyordu, sivil yöneticilerin yetkilerini fiilen zaten askerler kullanıyordu. Buna rağmen Kenan Evren akan kanı durdurdu demek için insanın akıl tutulması yaşıyor olması gerekir.
“Darbe olgunlaşsın diye en az iki yıl bekledik” sözünü de akıldan hiç çıkarmamalıyız. 12 Eylül’den önce akan kanın günahı dönemin yöneticileri kadar, hatta daha fazla darbecilerin, dolayısıyla Kenan Evren’in üzerindedir.
“Bizim çocuklar başardı” darbe ile ilgili Amerikalı yetkilinin, dönemin ABD Başkanı’na söylediği bu sözü, sadece 12 Eylül darbesi için değil diğer bütün darbeler için iyi düşünmeliyiz. Darbeyi yapanların ismi Cemal, Memduh, Alparslan, Kenan, Çevik olmuş ne fark eder? Asıl yaptıranların kimler olduğunu iyi görmeliyiz.
12 Eylül askeri darbesi bizim evimizde de derin bir yara açmıştı. Matematik öğretmeni olan dayım (o da şimdi rahmetli oldu) altı ay kadar Mamak Askeri Cezaevi’nde kaldı. Dayım, gördüğü muamele ve uğradığı işkenceleri anlatınca, aşırı solcu olmasına ve “İHL düşmanı, serkeş” diye babam tarafından fazla sevilmemesine rağmen babamın, “Yazıklar olsun, Allah ıslah etsin” dediğini ve dayıma sarılarak hüngür hüngür ağladığını hatırlıyorum.
Kenan Evren’in yaptıklarını küçük gören zihniyet bu ülkenin en büyük düşmanıdır. Darbeden bahsetmiyorum. Kenan Evren, Türkiye’nin tek hâkimi, ağzından çıkan sözün daha çıkmadan kanun kabul edildiği dönemde İŞKENCE’yi meşrulaştıran, sistemli olarak işkence yapılmasını teşvik eden bir insandı. Darbe evet anayasal bir suçtur ama işkence (insanı bir tarafa koyuyorum herhangi bir hayvana bile yapılsa) insanlık suçudur. İşkence, insanlıktan nasibini alamamış bir zihniyetin ete kemiğe bürünmüş halidir. İşkence o dönemde özellikle karakollarda vardı. Vardı ama münferit olan işkencenin kurumsallaşması, bu kurumsal kimliğin en az yirmi yıl devam etmesini sağlayan kişidir Kenan Evren.
İşkencecilerin 12 Eylül’de özel olarak yetiştirildiğine inanan insanlardan birisi de benim. Daha çok işkence daha çok teşvik, daha çok teşvik daha çok işkence… Bu sarmalı sağlayan darbeye, darbecilere ve hâlâ darbecileri öven zihniyete lânet okuyorum…
Namuslular en az namussuzlar kadar cesur olmadıkça Kenan Evren’ler ölmeyecektir. Bir Kenan Evren ölür, diğerleri ilk fırsatta onun yerini alır. Üzerinde kafa yormamız gereken asıl konu darbeden ziyade, darbe zihniyetine sahip asker veya sivil insanlarımızın bu hale nasıl geldiği hususudur. Uyanık olmalıyız. Her daim, zalimlerin, alçakların fırsat kolladığını unutmamalıyız. Nesillerimizi öyle yetiştirmeliyiz ki, bırakın darbe yapmayı, darbe yapma düşüncesini aklına getirenler, bu fikri kendilerine sesli olarak ifade edecek cesareti bile bulamasınlar… Evet! Başlıkta söylediğim gibi Kenan Evrenler ölmez. Biz öyle bir ortam oluşturmalıyız ki, mevcut ve gelecekteki Kenan Evrenler büyüyemesin, yürüyecek takati bulamadan emekleme döneminde kendilerini açık etsinler…
Bir hukukçu olarak, Kenan Evren’e verilecek en büyük cezanın rütbelerinin sökülmesi olacağına inanıyordum. Mahkeme sonucu da bu yöndeydi ama ömrü yetmedi. Artık gittiği yerde, rütbelerin olmadığı zaman ve mekânlarda, mahkemelerin en adilinin kurulacağı günlerde hesabını verir…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.