Göçmen Kuşlar

Abdullah ortaokulu yeni bitirmiş, polis koleji imtihanlarına girmek üzere başvurusunu yapmıştı. İmtihan sabahı Abdullah ve arkadaşları kasabalarından birlikte gideceklerdi il merkezine. Abdullah uyuya kalmış, arkadaşları gitmişlerdi.

İmtihan vakti yaklaşmış Abdullah ise çaresizlikten ağlıyordu. O saatte şehir merkezine gidecek dolmuş ya da otobüs gibi bir toplu taşım aracı bulunamazdı. Tek çare yolu vardı o da taksi tutmaktı.

Abdullah’ın ailesi fakirdi. Taksi parası isteyebileceği bir yakını da yoktu. Abdullah ağlarken okul müdürü Yunus Bey çıkageldi. Öğrencisini perişan halde görünce yaklaştı ve niçin ağladığını sordu, öğrendi. “Merak etme oğlum, hemen bir çözüm buluruz” diye teselli etti öğrencisini. Sonra da bir taksi çağırdı. Abdullah’ı bindirdi. Taksiciye, “Delikanlıyı il merkezindeki imtihan yerine yetiştir, ücretini de benden al” dedi.

Abdullah polis koleji imtihanını kazandı. Okulunu başarıyla bitirdi. Öğrenimine devam etti. Polis akademisini de tamamladı. Mesleğe başladı. Hocasının öğrencisiyle ilgili aldığı son haber, onun bir ilimizde emniyet müdürü olduğuydu..

Allah böyle fırsatları her birimizin karşısına çıkarır. Kimimiz sirkeyi sarımsağı hesap ettiğimiz için kelle paçayı yiyemeyiz. Yunus Hoca gibiler için ise, her hatırlandığında şükre vesile olan bir ikramdır, ihsandır ihtiyacı olana iyilik etmiş, destek vermiş olmak.

Bir gün dilencinin biri Hz. Ali (r.a)’ın önünde durup bir şeyler istedi. Hz. Ali, oğulları Hasan ve Hüseyin (r.a)’ya:

“Annenize gidin ve evdeki altı dirhemi alıp getirin!” dedi.

Hz. Hasan ve Hüseyin (r.a) gittiler ve altı dirhemin hepsini getirip babalarına teslîm ettiler. Hz. Ali de bu dirhemleri dilenciye verdi. Hâlbuki o esnâda kendilerinin de bu dirhemlere ihtiyacı vardı. Hz. Fâtıma (r.anhâ) onunla un alacaktı. Bir müddet sonra Hz. Ali (r.a) eve gitmek üzere yola koyuldu. Henüz evden içeri adımını atmamıştı ki, yanına devesini satmak isteyen bir kimse geldi:

“Parasını sonra verirsin.” diyerek devesini Hz. Ali’ye yüz kırk dirheme sattı ve hayvanı kapıya bağlayıp gitti. Kısa bir süre sonra bir başka kimse çıkageldi ve deveyi iki yüz dirheme satın aldı. Parasını da hemen ödeyip gitti.

Hz. Ali (r.a), yüz kırk dirhemi deveyi satın aldığı kimseye verdi, arta kalan altmış dirhemi de Hz. Fâtıma’ya teslim etti ve şöyle dedi:

“Bu, Allâh’ın: ‘Her kim bir iyilik yaparsa ona, o yaptığı iyiliğin on katı vardı.’ (En’âm, 160) buyurarak bize vaad ettiği ihsânıdır. Biz o altı dirhemi verdik. Allâh Teâlâ da on misliyle mukâbelede bulundu!..”

Yıllar önce köyümüzden bir kız çocuğuyla yaşlı bir akrabasının konuşmasını aktarmışlardı. Aradan belki 40 yıl geçmiştir, köylümüz Şükran’ın ibretlik cevabını hala unutmadım.

Yaşlı akrabası ilkokulun ilk sınıflarında okuyan Şükran’ın severken, “Ben ölünce ardımdan okursun değil mi kızım?” diye sormuş. Küçük Şükran “Tabii okurum” demiş. Yaşlı akraba, “Ne okursun kızım?” diye tekrar sorunca, “Göçmen Kuşlar’ı okurum” demiş küçük kız. Yaşlı hanım göçmen kuşların ne olduğunu bilmiyormuş. Çevreden yardımcı olmuşlar. Şükran, derste “okuma parçası” olarak okudukları “Göçmen Kuşlar” şiirinden bahsediyormuş.

Çocuklarımıza ne öğretirsek peşimizden onu okuyacaklar.

Deniz Feneri Derneği’nin “İyilik Okulu” projesi kapsamında okullarda yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma gibi iyiliğe dair kavramlarımızı dile getiriyoruz. Derneğin iyilik uygulamalarından fotoğraflar gösteriyor, kısa filmler izletiyoruz. Çocuklar bir fakirin yüreğine dokunulmasından çok etkileniyorlar. Afrika’da sağlığa uygun olmayan suların içildiğini gösteren fotoğraflar onlar için çok öğretici oluyor. “Birlikte bir su kuyu açalım mı?” diye sorduğumuzda coşkuyla “evet” diyorlar.

Çocuklar “İyilik Okulu”ndan bir şeyler öğrenip paylaşılanlara şevkle katılırken bazı okulların kimi öğretmenlerinin yüzleri pek asık. Dünyanın bir yerlerinde insanların yiyecek ekmek, içecek su bulamayışı onları ilgilendirmiyor anlaşılan.

Çocuklarımız iyilik örneklerini bazı duyarlı öğretmenlerinden ve idarecilerinden zaten öğreniyorlar. Deniz Feneri ise bir gönüllü kuruluş olarak verilen güzel mesajların anlaşılmasına, öğretmenlerin kazandırmaya çalıştıkları güzel hasletlerin öğrenciler tarafından uygulamaya dönüştürülmesine yardımcı ve destek olma çabasında. Yani maksat iyilik olsun.

İyilik Okulu projesiyle, yarınlara güzel yürekli, hassasiyet sahibi, merhametli nesiller yetiştirilmesine mütevazı bir katkı sunulmaya çalışılıyor. Öğlencilerden ve çoğu öğretmenden, idarecilerden alınan geri bildirimler ise olumlu ve güzel.

Naçizane endişem ve kaygım, okullarında sadece iyiliği konuşan Deniz Feneri temsilcilerini dinlerken rahatsızlıklarını yüzlerine yansıtan kimi öğretmenler adına. Onlar arkalarından dua okuyacak, yapacağı iyiliklerle geçmişlerinin amel defterine sevaplar yazılmasına vesile olacak nesiller bırakmazlarsa, bu dünyadan göçüp ebedi âleme gittiklerinde peşlerinden sadece “göçmen kuşlar” şiiri okunabilecek.

Sözlerimizi hayrı, iyiliği ve güzelliği öğretenlere bir müjde ile tamamlayalım;

Rasûlullah s.a.s şöyle buyurdular:
“Şüphesiz ki Allah Teâlâ, O’nun melekleri, göklerde ve yerlerde bulunan bütün canlılar, hatta yuvalarındaki karıncalar ve balıklar bile insanlara hayrı öğreten kimseye dua eder.” (Tirmizî, İlim, 19/2685)

 

 

 

recep.kocakk@gmail.com

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.