JİTEM Bal Gibi Var(dı)

JİTEM Bal Gibi Var(dı)

Yıl 1996 – 1997.

Askerliğimi Türkiye'nin epeyce sancılı bir döneminde yaptım. Acemi Birliğim Kütahya’da, Usta Birliğim ise Kilis’te idi.

Bu dönemler 28 Şubat’ın en şedit dönemiydi.

Erbakan’ın Başbakan olarak katıldığı o ünlü MGK toplantısı da bu dönemde olmuştu. Ancak biz asker olduğumuz için dışarıyla pek irtibatlı olamıyorduk.

28 Şubat Dönemi dışarıda farklı olduğu gibi içeride de farklıydı.

Öyle ki, paşalar hükümetten sanki öç alırcasına saçma sapan kararlar alıyorlardı.

En basit örneği, tabur içerisindeki mescide el atmalarıydı.

Askerler, taburun içinde bulunan mesciddeki tüm Arapça yazılar ile tesbih, takke, cübbe namına ne varsa hepsini bir gecede yok etmişlerdi.

Sadece, güçleri yetmemiş olmalıydı ki, Kütahya çinileri ile yapılan mihraptaki Arapça yazılara dokunmamışlardı.

Böyle bir şedit dönemde -Allah’ın yardımıyla- namazlarımı hiç aksatmamıştım.

Yeri geldi kar üzerinde, yeri geldi karla abdest alarak, yeri geldi uykularımızdan feragat ederek namazlarımızı eda ediyorduk.

O dönemlerde namazın tadı bir başka oluyordu.

Kütahya’dan sonra sınır kenti Kilis’e gittim.

Kilis’te İl Jandarma Komutanlığı’nda kaldım.

Kilis o tarihlerde henüz yeni vilayet olmuştu.

Vilayet olmuştu ama değişen sadece ev kiraları olmuş Kilis’te.

Eskiden kaçakçılar şehri olarak bilinen Kilis, o eski özelliğini büyük ölçüde yitirmişti.

Sadece büyük bir caddesi ve daracık sokakları vardı.

Gaziantep’ten çok farklı bir kültürü olan Kilis’in en önemli özelliği ise kentte yaşayanlarla köyde yaşayanlar arasında büyük farklılık olmasıydı.

Kilis halkı muhafazakâr ve devletine bağlıdır.

Bu özelliği ile Güneydoğu’daki bazı illerden farklılık arz eder.

Askerliğimiz bir memur edasıyla geçiyordu.

Hafta sonları çarşı iznimiz vardı.

Ben bölük yazıcısı olduğum için çoğu yazışmalar benim elimden geçiyordu.

Bir muhabere bölümümüz vardı.

Oranın askeri farklıydı.

Başında da bir Astsubay Kıdemli Başçavuş vardı.

Yıllarını askerlik hizmetinde geçirmiş, kendini hücrelerine kadar  asker hissediyordu.

O da 28 Şubat’ın suyundan gidenlerdendi.

Bizim İl Jandarma Komutanlığı’nın bir tane beyaz Renault marka sivil arabası vardı.

Sözde istihbarat için alınmış ama herkesin bu arabadan haberi vardı.

Bu aracı kullanan da sivil bir astsubaydı.

O astsubay da hal ve hareketleriyle “ben askerim” diye sırıtıyordu.

Jandarma’nın mükemmel bir muhabere ağı vardı.

Öyle ki, herhangi bir köyde vukuat olsa tüm İl Jandarma Komutanlıklarına haber veriliyordu.

Jandarmanın, kendi bölgesi içinde uçan kuştan bile haberi oluyordu.

Hatta sınırlarını aşıp sivil araçlarla başka takipler de yapabiliyordu.

Son zamanlarda sıklıkla, JİTEM var mıydı, yok muydu sorusu gündeme geliyor. Ben ise kendimi JİTEM’in içinde bulmuştum.

Çünkü Jandarma işini çok sağlama almış ve önemli yerlerde görev yapan eratın da güvenlik soruşturması yapılıyordu.

Aslında bu güvenlik soruşturmasından çok fişleme gibi bir şeydi.

Ben de alnımın akıyla fişlendim.

Bundan da gocunmuyorum ama üzülüyorum.

Devletim ve halkım adına üzülüyorum.

Biz kimlerin emri altında askerlik yapmışız da haberimiz yokmuş.

Halkımız ne demiş; "Keser döner sap döner, birgün hesap döner."

Artık hesabın dönme zamanı.

Halk gözünü açtı, "kim vatansever, kim vatanına ihanet içinde" görüyor.

Ortaya dökülen pislikler, çirkinlikler bu kadar olmasa gerek.

Kim bilir daha ne kadar itiraf saçılacak ortaya.

Bizim için zaman çok.

Sabırla takip edelim gelişmeleri.

Herşey daha güzel olacak..

            Görüş ve önerileriniz için; yazarcezmi@hotmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
  • Murat / 28 Şubat 2011 Pazartesi 23:14

    Şimdiye kadar çok saçma yazı okudum ama bu kadar saçma yazı okumamıştım. Fişleme dediğin güvenlik soruşturması her asker için yapılmaz. Sadece Jandarmanın istihbarat kısmında (O piyasadaki Jitem le aynıdeğil sadece adı jitem geçer) çalışacak erat için nedir necidir diye güvenlik soruşturması yapılır. Sonuçta öenmli evrak elinden geçecekse ne olduğu blli olmalı. Karın üzerinde namaz kıldın kiliste. Seni tebrik etmek lazım aslında. Bu arada il jandarmalar mesailidir. Saat 5 olur mesai biter nöbetçi personel kalır. Kimse senin peşndne koşmaz.

    Yanıtla (0) (0)
  • sb / 29 Eylül 2010 Çarşamba 19:46

    önemli olan yanlış yapanların ayıklanması ve çalışmalarının hukuk dairesinde yürütmesidir.
    bu vatanı sevmek sözle değil toprak üzerinde yaşayan insanları(milletleri) sevbip onların hukukunu korumakla olur. o zaman devlet; halkla beraber birlik ve bütünlük olunca olunca güçlü olur. harita tek başına bir şey ifade etmez. onu oluşturan unsurların hep beraber güçlü bağlarla birbine bağlanması ile olur.

    Yanıtla (0) (0)
  • Ahmet COŞGUN / 29 Eylül 2010 Çarşamba 13:28

    Herşeyin en yakın zamanda düzeleceğine ve gerçeklerin gün yüzüne cıkacağın yürekten inanıyorum.

    Yanıtla (0) (0)
  • kütahyalı / 29 Eylül 2010 Çarşamba 01:50

    Devletin kendi elleri ile (haşa) yarattığı canavar JİTEM.Turgut Özal'ın pek rahmetle anılması ihtimal olmayan eseri.O şedit dönemi sıkıntılı bir şekilde geçiren bir ortamdaydım bende.Diyanet camiasındaydık.Üstelik 28 şubat dönemi başbakanı ile aynı dava mensubu,geçmişinde çok hızlı siyaset ve vakıf çalışmalarında bulunan birde bunları alenen söyleyen yani tam bir fişlenme malzemesi olan fertlerden oluşan ailedeydim.Kitapların kasetlerin göz önünde olmayan arkadaşlara emanet edilen günlerdi onlar.Gerçekten gün oldu kervan döndü.Besle (jitemi) kargayı oysun gözünü.Oydu da devletin,askerin vede milletin...

    Yanıtla (0) (0)