Dostu da olmalı insanın düşmanı da

Sevgili Dostlar,


Dünya hayatı, hak ile batılın mücadele ettiği, ezelden ebede kadar takdir edilmiş bir tarladır. Her birey bazen farkında olarak, bazen farkında olmadan bu yollardan birini seçer; çünkü dünya, esen rüzgara göre savrulan, etrafındaki ekranların büyüsüne kapılmış, kendini unutmuş milyonlarca insanla doludur. Seçilen bu yolda, her iki durumda da hem düşmanların hem de sevmedikleri olur insanın. Bu, engel olunamayan bir durumdur çoğunlukla. Ancak bir de bütün bu olan bitene karşı, ortada duranlar vardır; dünya hakkında hiçbir fikri ve kaygısı olmayan insanlar. Onları, ya kişiliksiz ve ezik insanlar ya da iki yüzlü münafıklar olarak adlandırabiliriz.


Unutmamalıyız ki; bir insan hakka davet ettiğinde ve batıldan yana olanlara karşı doğruyu savunduğunda, her zaman yalnız kalabilir. Ama bu yalnızlık, onun cesaretini asla kırmamalıdır. Sevgili dostlar, Peygamber Efendimiz, ilk zamanlarda karşılaştığı zorlukları ve kendisine yapılan düşmanlıkları her zaman sabırla karşıladı. Bugün bizlere verdiği en büyük mesajlardan biri de şudur: “Ey iman edenler, Allah’a ve Resulüne itaat edin, O’na ve Resulüne karşı çıkanlar ise, elbette hüsrana uğrayacaklardır.” (Ahzab 33:36). Eğer sevgili peygamberimiz, Allah'ın Elçisi olarak bugün dünyaya gelmiş olsaydı, 2 milyar Müslüman ve 6.5 milyar Müslüman olmayan bir dünyada, belki de başlangıçta onu sevenlerden çok, onu sevmeyenlerin sayısı fazla olacaktı. Aynı durum, İslam'ın ilk yıllarında da yaşanmış, onun en yakınları dahi bazen ona düşman olmuş, hatta onu öldürmek isteyenler bile çıkmıştır. Ancak o, Allah’ın rızasını her şeyin üzerinde tutarak, "doğru bildiği yolda" ilerlemeye devam etmiştir. O, ne düşmanlarının, ne de sevmeyenlerin sözüyle yolundan sapmamıştır.


Bugün biz Müslümanlar, çevremizdeki psikolojik baskılarla, "Etrafımdakiler ne der?" kaygılarıyla boğuşuyoruz. Hemen herkes, "Bunu söylesem, ya da bunu yapsam, insanlar benim hakkımda ne düşünür?" diye endişeleniyor. Ancak bu tür düşünceler, insanın kendisini büyük bir hapishanede haps etmesi gibidir. Bu durum, ne kendine ne de başkalarına faydalı olur. İşte burada, hak yolunda ilerleyen bir insanın, ne düşmanlarını ya da kendisini sevmeyenleri, ne de sevmediği insanları umursamaması gerekir. Allah’a ve doğruya olan bağlılık, her şeyin ötesindedir. Kişi, Allah’ın rızasını kazanmak için her zorluğu göğüslemeye hazır olmalıdır.


Sevgili Peygamberimiz, ashabıyla birlikte, insanların kendilerine düşman olmalarını ya da onları sevmediklerini hiç umursamadılar. Onlar, doğru bildikleri yolda ilerlediler; "emr-i bil ma’ruf, nehy-i anil munkar" düsturuyla Allah’a yakınlık ve doğruyu savunma adına yollarına devam ettiler. O zamanlar, her zaman sevmeyenleri ve düşmanları vardı, ve belki de her zaman olacaktır; fakat önemli olan, doğru bildiğimiz yolda kararlı bir şekilde ilerleyebilmek, hiçbir şekilde geri adım atmadan hakka olan bağlılığımızı korumaktır. Çünkü gerçek imanın göstergesi, bu kararlılıktır.


Bir insan, "Ben Müslümanım" diyorsa, hak tarafını seçmiştir. O kişi, hak için savaşırken, bazen en yakınındaki kişiler bile ona karşı olabilir. Bazen, Müslüman kimliğindeki sevmediği kişiler ve düşmanlarla karşılaşabilir. Kendisini susturmaya çalışan, alay eden, hatta onu sevmeyen kişilerle karşılaşabilir. Ancak bu, Allah’ın yolunda ilerleyen bir insan için hiç de şaşırtıcı ya da korkutucu bir durum değildir. İman, sabır ve azimle yol almayı gerektirir. Zira "Her Müslüman, sabırla imtihan edilir; kimisi belalarla, kimisi de insanların kin ve nefretleriyle" demiştir sevgili peygamberimiz.


Dünya hayatı, gerçek anlamda bir imtihan yurdudur. Bir insan, kendi imtihanını kazanabilmek için, bazen çok zor yollardan geçer. Bu dünyada yaşayan bir Müslüman, kendini bir sürgünde gibi hissedebilir. Her zaman Allah’a kavuşma arzusuyla yanar ve ölümü, onu Rabbine en yakın olduğu gün olarak görür. O, "Ey sevgili Allahım, ne olur bu dünya sürgünümü sona erdir, senin yanına kavuşayım" diye haykırır içinden..


Bir insanın hayatındaki en büyük mahrumiyet, kalben bağlandığı bir dostu olmamaktır. Çünkü dostluk, insanın en zor anlarında yanında olabilecek bir güçtür. Ama onda da daha büyük bir mahrumiyet vardır ki: O da, düşman sahibi olamamaktır. Çünkü bu, senin ulvi bir fikre sabırla tutunamayışının bir göstergesidir. Bu, senin batıldan ayrılıp, hakka hak demek için cesaret edemeyişindir. Bazen, hayatında bir düşman sahibi bile olamamak, sadece bukalemun gibi herkese göre şekil alman demektir. İşte bu, münafıklığın en belirgin işaretidir.


O halde dostun da olacak, düşmanın da olacak. Kim dost, kim düşman, ona bak. Allah katında makbul bir insanı düşman edinmemeye çalış, Allah katında melun olan birini de dost edinmemeye bak. Yoksa düşman sahibi olmak bir mesele değil, kimin düşman olduğu mühimdir hayatında. Eğer Allah’a yarar bir insan sana düşman oluyorsa, o zaman kendini bir ölç, tart, acaba bende ne yanlış var diye düşün.


Sonuç olarak, her Müslüman, dünya hayatında hem sevdikleriyle, hem sevmedikleriyle karşılaşır. Bazen güçlü dostlar edinir, bazen de düşmanlar kazanır. Ama bu, hayatın imtihanıdır. Allah, kuluna taşıyamayacağı yükü yüklemez. Zorluklar, birer sınavdır. Unutmayalım ki, dağların zirvelerinde kar ne kadar çoksa, büyük insanların imtihanları da o kadar büyüktür.


Allah, bizleri imtihanını geçen kullarından eylesin. Amin.


Kalın saglıcakla,


Yavuz ORTA
Dallas Texas
7 Nisan 2025 Saat 4.21 am

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum