Lütfi AYHAN
İrşad Eden Cenaze
İslam’ı öğrenmenin birkaç yolu vardır. Ya ömrünüzün uzunca bir bölümünü harcar, bir medreseye gider, hocaların (alimlerin) önünde diz çöküp İslami ilimleri (Arapça, fıkıh, hadis ,tefsir, kelam, İslam tarihi..) öğrenip dininizi bizzat kaynaklarından öğrenir, ya da İslam büyüklerinin hayatını okur, onların gittiği yoldan gider, onların halleri ile hâllenerek dininizi bellersiniz. Bu yolu takip edenler (halkın çoğu böyle yapar) Ya başta sahabe efendilerimiz olmak üzere büyük âlim, mutasavvıf ve mürşit-i kâmillerin hayatını okuyup onlar gibi yaşarlar; ya da bir tekkeye giderek bir kamil-i mürşide tabi olarak, onun yolundan giderek dinlerini öğrenirler. Bu yolu büyükler kısaca mezhep ve meşrep olarak adlandırmışlardır.
MUTASAVVIFLAR HALLERİ İLE İRŞAD EDERLER
Büyük mutasavvıfların hayatı her zaman çok ilgi çekmiştir. Onların sade, mütevazı, vefalı, özverili yaşamları ve bu halleri ile irşat edici eylemlere sahip olmaları insanları hep celp etmiştir. Onlarda zuhur eden kerametlerde insan ruhunu yücelten bir taraf vardır. Onların hayat hikâyelerini okumak, onların ilginç hikâyelerini dinlemek insanda anlatılmaz bir manevi gelişim sağlar. Büyük mutasavvıfların ( ki bazılarının isimlerini şunlar: İBRAHİM BİN EDHEM, EBÛ'L-FEYZ ZÜNNÜN MISRÎ, FUDAYL BİN İYÂD, SERİYY-İ SAKATÎ, BİŞR-İ HAFÎ, ŞAKîK BELHÎ, BAYEZÎD-İ BİSTÂMÎ –ŞİBLÎ…) hayat hikayeleri, kerametleri gönüllerde maneviyat çiçeklerinin açmasında çok büyük bir etken olmuştur.
Bu Büyük zatlardan biri de MARUF-U KERHİ hazretleridir. Onun hayat hikayesi şöyle: Adı Maruf bin Firuz olup, künyesi Ebu Mahfuz’dur. Doğum tarihi bilinmemektedir. Bağdat’ın Kerh beldesinden olduğu için Kerhi denilmiş, Maruf-i Kerhi olarak tanınmıştır. Sofiyye-i aliyyenin büyüklerindendir. Daha sonra Davud-i Tai’den ilim ve feyz aldı. Tasavvufta çok yükselip, insanları irşat etti. Büyük velilerden Sırri-yiSekati ondan ders ve feyz alarak yetişti. 815 (H.200) yılında Bağdat’ta vefat etti.
Bu mübarek zat öyle güzel bir hayat sürmüş, öyle hoş davranışlarda bulunmuş ki yaşadığı Bağdat’ta onu sadece Müslümanlar değil eski dininden olan Hristiyanlar ile başka dinden olan adem oğulları O’nu çok sevmişler. Zaten İslam’ı tam yaşayan bir kişi (veya kavim) bu dünyada yaşayan en yüksek ahlaka sahiptir. Böyle bir toplumu ve bu toplumu oluşturan fertleri aklı başında olan, fıtratı bozulmamış herkes sever ve sayar.
Mesela İslam içkiyi, kumarı, hırsızlığı, yalancı şahitliği, cimriliği, tembelliği, pisliği, zulmü, sömürüyü …Yasaklamış, hangi aklı başında insan bu kötü ahlaklara iyi der?? Yine İslam, temizliği, çalışkanlığı, adaleti, zayıflara yardım etmeyi, mazluma yandaş zalime düşman olmayı, hırsı terk etmeyi, kanaatkar ve vefalı olmayı emretmiş, Kim bunlara kötü derki???
İşte İslami bir ahlakla hayat sürüp büyük velilerden olan Maruf-u Kerhi hazretlerinin ölümü bile insanları irşat etmiş. O büyük zat ölmeden önce müritlerini çağırarak bakın ben yakında öleceğim. Benim cenazeme hem Müslümanlar hem Hristiyanlar sahip çıkacak. Ortalık karışabilir. Bu nedenle böyle bir şey vuku bulduğunda siz devreye girin ve taraflara;” kim bu tabutu kaldırıp götürürse cenaze onundur deyin. (Bu konuda birkaç değişik rivayet var) Aynen dediği gibi olur mübareğin cenazesi. Hristiyanlar, bu cenaze bizim biz defnedeceğiz, Müslümanlar, cenaze bizim mezarlığa gidecek derler. Müritler devreye girer ve mübareğin vasiyetini açıklarlar. Tabi Hristiyanlar kaldıramaz ve cenaze İslam mezarlığına defnedilir. Anlatılır ki o gün binlerce Hristiyan bu keramet üzerine Müslüman oldu. İşte böyle büyük insanların cenazeleri bile irşada devam eder.
Bu büyük zattan bir kaç söz:
“Kulun malayani (boş ve faidesiz) konuşması, Allahu Teala’nın onu zelil ve yalnız bırakmasının alametidir.”
“Evliyanın üç alameti vardır. Düşüncesi Hak ola, işleyeceği işi Hak ile işleye, meşguliyeti daima Hak ile ola.
“Üstün olmak sevdasında olan, ebedi olarak felah bulmaz ve kurtulamaz.”
“İstenmeden ve karşılık beklemeden vermeye çalış.”
“Amelsiz Cennet’i istemek ve rahmet ummak, cahillik ve ahmaklıktır.”
“Dünya dört şeyden ibarettir. Mal, söz, uyku ve yemek. Mal, insanı Allahu Teala’ya isyan ettirir. Söz, insanı Allahu Teala’dan başka şeylerle oyalar. Uyku, insana Allahu Teala’yı unutturur. Yemek ise, insanın kalbini katılaştırır.”
Mertliğin alameti üçtür: “Hilafsız tam bir vefa, istenmeden vermek ve kendisine cömertlik, iyilik yapılmadan başkalarını medh etmek.” buyurdu.
“Allahu Teala bir kuluna iyilik murad ederse, hayırlı amel kapısını açar, söz kapısını kapar. Kişinin işe yaramaz söz konuşması bedbahtlıktır. Kötülük murad ettiğinde bunların aksini yapar.”
“Salihler için çokluğun, sıddıklar için azlığın önemi yoktur.”
“İlim sahibi, ilmiyle amil olduğu takdirde, bütün müminlerin kalbi onun olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.